Her cinsten, her ırktan insanın kaynaştığı yer olarak bilinen bu ülkede, gerçekten de her çeşit insan var. Ama herhalde hepimizin aklına ilk gelen ırk, zenciler olacaktır. Zenciler bugün eski kölelik günlerinden uzakta görünüyorlar. Ama boyunlarında görünmeyen esaret halkalarını anlamak zor değil. Hâlâ, Amerika'da derinizin rengine göre muamele görüyorsunuz. Zenci müslüman bir arkadaşımın söylediği şu sözler çok ilginçti: "Amerika'da, insanların derimin rengine bakmadıkları tek yer bu cami.”Havaalanına indim. Vakit geç. Ancak her yer insan kaynıyor. Dünyanın en kalabalık ülkelerinden birisindeyim. Etrafta her ırktan, her renkten insan görünüyor. Kimi türban sarmış Sihler, kimi yarmulka takmış yahudiler, takkeli müslümanlar ve daha binlerce tip. Evet, burası Amerika. Rüyalarımızın parlak ülkesi. Baştacımız ve çoğumuzun hayalinin, bazılarının ise hayatının merkezi. Ama insan, tam bu noktada sormadan edemiyor: Gerçekten Amerika'nın içi de dışı gibi parlak mı? Amerika, İngilizler'in işgali altında ikiyüzelli yıl yaşadıktan sonra, onlarla savaşarak kurulmuş bir ülke. Bakir bir ülkeyi sömürgeleştiren İngilizler'den sonra, kendi memleketlerinde istenmedikleri için bu ücra memlekete gönderilip Amerikalı’laşanlar da aynı şeyi yapmışlar. Yani yok ederek yayılmışlar. Bunun bir sonucu olarak, ülkenin gerçek yerlileri olan Kızılderililer’i pek ortada göremiyorsunuz bugün. Çünkü ataları sistemli bir şekilde katledilmişler. Bugün Kızılderililer kendilerine ayrılan "rezervasyon" alanlarında, yani açık hapishanelerde kumarhane işleterek ve alkol tüketerek yaşayıp gidiyorlar. Devlet onlara topraklarında kumarhane işletme hakkı tanımış, daha da bozulup yok olsunlar diye.
Bir Özgürlük Mabedi Var Uzakta
Her cinsten, her ırktan insanın kaynaştığı yer olarak bilinen bu ülkede, gerçekten de her çeşit insan var. Ama herhalde hepimizin aklına ilk gelen ırk, zenciler olacaktır. Zenciler bugün eski kölelik günlerinden uzakta görünüyorlar. Ama boyunlarında görünmeyen esaret halkalarını anlamak zor değil. Hâlâ, Amerika'da derinizin rengine göre muamele görüyorsunuz. Zenci müslüman bir arkadaşımın söylediği şu sözler çok ilginçti: "Amerika'da, insanların derimin rengine bakmadıkları tek yer bu cami. Yoksa, nereye gitseniz önce derinizin rengine bakar, sonra size ona göre davranırlar." Gerçekten de, bugün ABD'de oyuncakçı dükkanında sarışın Barbie'nin yanında zenci bebek bile görmek mümkün. Öyle ya! Beyazlara sarışın bebek, zencilere siyah bebek... İş burada bitmiyor elbette. Zenciler için ayrı bayramlar da ihdas edilmiş. Onlara da kendi kahramanları olarak zenciler takdim ediliyor. Filmler bile zenci-beyaz ayrımına göre yapılıyor. Kimileri zenciler için çekilmiş, kimileri ise beyazlar için. Zenci ve beyazları bir arada gezerken, yemek yerken veya sohbet ederken görmek oldukça zor. Bu kadar uzun süredir bir arada yaşayan bu iki ırk birbiriyle hâlâ evlenmiyor. Hatta hangi araba markasını genelde hangi ırkın kullandığı bile tahmin edilebiliyor. Her şehirde beyazların ve zencilerin yaşadıkları semtler birbirinden ayrı. Zenciler, Amerika’da hapishane nüfusunun çoğunu oluşturuyorlar bugün. Fuhuş, uyuşturucu, çete işine girenlerin çoğu zenci. Sokakta yatanların çoğu zenci. Aile bağları en zayıf, en fazla gayrimeşru çocuk sahibi olan ve işsizliğin en yaygın olduğu gruplardan biri de zenciler. Çünkü belirli bir liderleri yok. Lider olarak takdim edilenler ise, ya Michael Jordan gibi sporcular, ya da Jesse Jackson gibi üçkağıtçı siyasetçiler. Bu yüzden zenciler, ülkede sadece 6 milyon nüfusa sahip yahudilerden bile daha az siyasi etkiye sahip. Gerçek önder niteliğindeki Malcolm X (Malik el-Şahbaz) ise, devletin yaptığı pek aşikâr bir suikastla şehid edilmişti. Bu yüzden Malcolm X, müslüman olsun olmasın pek çok zenci için hâlâ gerçek bir kahraman olarak tanınıyor. Zencilerin Amerikan devletiyle kölelik zamanlarından kalan ve hâlâ devam eden bir intikam davası var. Yüzlerce yıl insan yerine konmadan, aşağılanarak ve her türlü zulüm görerek yaşadıkları kölelik hayatının hıncını almaya çalışıyorlar. Otobüslerde, metroda, sokakta en zevk aldıkları iş beyazları rahatsız etmek ve korkutmak. Ama bunu sadece intikam hissiyle yaptıkları için, sonuçta kendi çıkarlarına olacak işlerden çok, kendilerini beyazların karşısında daha da alçaltacak ve suçlu durumuna düşürecek yollara sapıyorlar. Bu yüzden uyuşturucu ve çete işlerinde zencilerin egemenliği var. Eğitimli, bilinçli ve karakterli zenci bulmak oldukça zor. Aslında zencilerin bugün geldikleri nokta, kendilerine zulmeden beyaz ırkçılıktan çok da farklı değil. Onlar da ırklara göre muamele yapıyorlar. Beyaz olan kim olursa olsun onlara göre makbul değil. Hatta bunun için, kendi papazları bile zencilerden. Dinledikleri şarkıcılar zenci. Gittikleri okullar zenci ağırlıklı. Aşağılık kompleksiyle zencilerin ne kadar üstün olduklarını ispatlamaya çalışan zenci ırkçılar da az değil. Bunların en meşhuru, Malcolm X'in İslâm’ın hakikatini anlamadan önce tabi olduğu Elijah Muhammed. Bu adam, aynen halefi Louis Farrakhan gibi müslümanlıkla hiç bir ilgisi olmayan, hatta Tanrı’yı zenci olarak vasfeden birisiydi. Bu saçma düşüncenin temelinde de, beyazların beyaz olarak tanıttıkları Tanrı'nın karşısına kendi ilâhını koyma düşüncesi vardı. Yalnızca zencilerin dramı bile, bir özgürlük mabedi olarak tanıtılan Amerika'nın aslında hiç de öyle olmadığını gösterecek ölçüde. Unutmayalım, daha 1965'e kadar bir zencinin beyazlarla aynı otobüse binmesi, aynı çeşmeden su içmesi, aynı plaja gitmesi, hatta aynı kilisede ibadet etmesi bile mümkün değildi. Yani, dünyanın orasına burasına "hürriyet" diyerek müdahale eden bu ülkede, sadece 35 seneden beri zencilere kağıt üzerinde bir hürriyet ve eşitlik bahşedilmiş durumda. Ama onların kanlarıyla, terleriyle besledikleri zenginlik hâlâ beyaz efendinin tekelinde. Amerika, zencilerin kendilerine yapılan zulme karşı şiddete başvurup, devlete zarar gelmesini önlemek için bir kanun çıkarmış. Bu kanuna göre, zencilere işe girmede ve öğrenim görmede bazı kontenjanlar sağlanmış. Güya tarihî adaletsizliği düzeltecek bir önlem olarak tasarlanmış bu. Oysa bugün insanları en fazla sinirlendiren konulardan biri de bu. Yani, bir zenci aptal da olsa, başka ırktan insanların girmek için birbirini çiğnediği çok iyi işlere veya okullara girme imkanı bulabiliyor. Zenci olmayan birisi ise, o zenciden daha kabiliyetli olsa bile aynı haktan yararlanamıyor. Yani, adaletsizliğin adaletsizlikle telâfisi çabası.Hamburger, Jean ve Pop: İtikadın Üç Esası
Amerika'ya her cinsten insanın gelmesi teşvik ediliyor. Avrupa ülkelerinin aksine ABD her sene göçmen kabul eden bir ülke. Çünkü bu kadar büyük bir toprak parçası ve bu kadar çeşitli iş alanlarının işçiye, öğrenciye, aileye, çocuklara ihtiyacı var. Ama dini, dili, ırkı farklı insanlar önce Amerikan hayat tarzına uyum sağlamak zorunda. Yani, birilerinin dediği gibi modern teslise itikat gerekli: hamburger, jean ve pop müzik. Evet; herhangi bir Amerikalı için vazgeçemeyeceği değerlerin başında, yeme, içme, arabaya sahip olma ve istediği gibi gezip-tozma geliyor. Bunun haricinde hiçbir şey sıradan bir Amerikalı için önem taşımıyor. Okullarda bunu öğreniyor, hayatında bunu yaşıyor. O yüzden yeryüzünde Amerikalılar kadar bencil ve insanlardan kaçan başka bir toplum bulmanız zordur. Bunun adına bireycilik ya da bağımsızlık deniyor. İnsanlar birbirine fazla temas etmesin diye her türlü tedbir alınmış. Kimse kimsenin bahçesine bile giremiyor. İnsanlar birbirlerine otobüs duraklarında bile fazla yaklaşamıyorlar. Bir Amerikalı’nın yanına birazcık sokulsanız, birden heyecanlanıyor ve korkmaya başlıyor. Gençler onsekizine vardığında aileden ayrılmak gerektiği onlara hatırlatılıyor. Bazı ana-babalar, çocuklarından oturdukları odanın kirasını bile isteyebiliyorlar. Yolları büyük, evleri büyük, yemekleri ve bedenleri büyük insanlar Amerikalılar. Ama genel kültürleri ve dünya bilgileri çok küçük. Bu nedenle, dünyanın merkezindeki bu ülkede, mesela akşam seyredilen TV haberlerinde dünya olayları hemen hemen hiç geçmiyor. O mahalledeki veya kasabadaki eften-püften olaylar abartılarak aktarılıyor. Yine, mesela liselerde verilen eğitimin seviyesi, şaşırtıcı derecede düşük. Aslında bu vurdumduymazlığın kaynağı Amerikan devleti. Çünkü dünyadan haberi olan, herşeyin toz pembe olmadığını keşfeden ve sorgulamaya başlayan bir genç, mevcut düzenin en büyük hasmı haline gelebilir. Bir avuç insanın, şirketin ve grubun hakim olduğu devlet çarkı, kimsenin siyaset sahasına girmesini istemiyor. İnsanlar siyasetten uzak tutuluyorlar. Karnı doyanlar da seve seve öyle yapıyorlar. Bu yüzden Amerika'daki seçimlerde genellikle seçmenlerin sadece dörtte biri oy kullanıyor. Örnek bir demokrasi için övünç kaynağı olmalı bu!