Aramak

DİYARBAKIR ANNELERİNİN MESAJI NET

PKK terörüyle yüzleşmemizin üzerinden tam 35 yıl geçti. Olan bitenin hasılası da -şimdilik- ölen onbinlerce vatandaşımız ve harcanan milyarlarca lira para. Çözüme ilişkin girişimler de iyi niyetin suistimal edilmesi nedeniyle akamete uğradı. Öncelikle problemin adını doğru koymak lazım: Devletin Kürt vatandaşlarımızla, onların da devletimizle herhangi bir husumeti bulunmuyor. Nitekim, Demokratik Açılım ve sonrasında Çözüm Süreci’nde Kürt vatandaşlarımızın talepleri büyük ölçüde karşılanmıştı. Fakat bazı belediyeler kamu kaynaklarını kullanarak kendilerine uzatılan zeytin dalına kurşunla cevap verdiler.

Terör örgütünün insan kaynağı, 1980’li ve 90’lı yıllarda, özgürlük ve bağımsızlık iddialarıyla kandırıp dağa çıkardıkları Kürt çocuklarından oluşuyordu. Bölge halkı bilinçlenmeye başlayınca, Irak ve Suriye’nin kuzeyine yöneldiler. ABD, geçmişte PKK’ya yardım ediyordu, bugün de onun uzantısı olan YPG’ye yatırım yapıyor. Bu arada, Suriye’nin kuzeyinde konuşlanan PKK’ya desteğini sürdürmeye devam ediyor. Türkiye, sıkıntının behemehal çözülmesi için denediği yollardan sonuç alamayınca, silaha silahla karşılık vererek terörle mücadele stratejisini yeniden devreye soktu. PKK da, dağ kadrosu gün be gün eridiği için, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizden gençleri kaçırmak yahut kandırmak suretiyle dağa götürüyor. Örgütün sivil kanadının yöneticileri çocuklarını Fransa’da, Almanya’da, İngiltere’de üniversiteye gönderirken, vatandaşlarımızın çocuklarını ise eline silah vererek devletin karşısına dikiyor.

İşte bu gidişata dur demek için o çocukların anne ve babaları sivil direnişe başladılar ve HDP Diyarbakır İl Başkanlığı binası önünde oturma eylemi yaptılar. Bu cesur ve onurlu mukavemetin fitilini de yirmi bir yaşındaki oğlu Mehmet Akar’ın dağa kaçırıldığı iddiasıyla tek başına karşı koymaya başlayan yetmiş yaşındaki Hacire Akar’dı. Akar’ın sessiz çığlığı işe yaradı ve oğlu Mehmet Akar kendisine teslim edildi. Peşi sıra başka aileler dağa kaldırılan evlatları için hayatlarını riske atma pahasına eylemi devam ettirdiler. Bu satırların kaleme alındığı dakikalarda HDP Diyarbakır İl Binası önünde oturan aile sayısı 43’e yükselmişti.

Terörün zararını yalnızca devlet değil, en çok da bölge halkı çekiyor. PKK’nın kendilerini öldürmekle tehdit ettiği Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan kardeşlerimiz, bu zulme sessiz kalmak durumundaydılar. Terörle mücadele topyekün bir şekilde gerçekleştirilmediği takdirde başarıyla sonuçlanmaz. Otuz beş yıldan bu yana terörün ve terör örgütünün gündemimizden düşmemesinin sebebi buydu. Ama artık, devlet millet el ele PKK’nın karşısına geçmiş oldu. Diyarbakır annelerinin yaktığı meşale, dalga dalga büyüyerek terör örgütü nedeniyle mağdur olmuş herkesi içine alacak şekilde genişlerse, PKK’nın ismiyle ve cismiyle tarihin tozlu sayfalarına karışması gibi bir hayra dönüşecek.

Vekalet savaşlarının yaşandığı, her gün yeni bir vekil terör örgütünün türediği bir atmosferde; Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan, Mezopotamya’nın başlangıç noktasını bünyesinde barındıran jeo-stratejik açıdan dünyanın kritik merkezlerinden Türkiye’nin terörle imtihanı devam edecek. Kardeşlik, birlik ve beraberlik kavramlarını edebiyat parçalamanın ötesine geçirerek hayatın vazgeçilmez unsurları haline getirdiğimiz takdirde, imtihanı her ne olursa olsun kazanacağız inşallah.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy