Şeb-i Arus ifadesini çoğumuz bilir. “Aşkın Kutbu” olarak da anılan büyük velî Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî hazretlerinin vefatı bu isimle anılır, yıldönümlerinde yapılan etkinlere de bu isim verilir. Şeb-i Arus, Farsça “düğün gecesi” demek. Hasretin bittiği, sevenlerin kavuştuğu gece.
Neredeyse birbirine zıt kabul edilen ölüm ve düğün kavramlarını birbirinin yerine kullanmak, ölüme düğün demek son derece dikkat çekici. Çünkü biri kavuşmayı, diğeri sonsuza dek ayrılmayı ifade ediyor. Daha da önemlisi ölümün azameti, o anının sıkıntıları, manevi bakımdan tehlikeleri biliniyor. Ölümle başlayan yolculuk, kabir hayatı, onun da sonrası dünyada hiçbir sıkıntıyla kıyaslanamayacak derecede çetin. Bu yüzden neredeyse bütün dualarımızın odağında hayırlı akıbet bulunuyor; mağfiret niyazımız âhiret hayatımızla ilgili.
Hayatın ve ölümün sahibi olan Mevlâ Teâlâ’nın engin mağfiretine ümit bağlamanın ise soyut bir temenniden ibaret olmaması gerektiğini biliyoruz. Çünkü ebediyete dair ümidi dengeleyen korku unsuru var. Ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler müjdeler veriyor, doğru. Ama belki daha fazla uyarı ve tehdit de içeriyor. Bu yüzden rahmet ve azap konusunda “korku ve ümit arasında” bulunma ilkesi var.
Tekrar başa dönersek, ölüme neden ve nasıl düğün denilir? Sorunun cevabı o hepimizin aradığı sarhoşlukta olsa gerek; ilâhî aşk sarhoşluğunda. Rabbi’ne olan iştiyakı ile bırakın hayatı ve ölümü, kendini unutmuş, düştüğü bu ayrılık yurdundan O’na dönmek için çırpınan bir âşığın sözüdür bu.
Bizim gibi sıradan faniler için hâlâ hayat hayattır, ölüm de ölüm. Dolayısıyla bizim ölüme düğün dememiz ya taklit olarak kalır ya gaflete bulanmış bir iddia. Aşk ve hakiki tevhid ehlinin sözlerini dikkatli kullanmak gerekir, çünkü sözün hakkı vardır. Nitekim şöyle denilmiş: “Eskilerin kalplerinde vahdet, dillerinde kesret vardı. Şimdikilerin ise kalplerinde kesret, dillerinde vahdet var.”
Bize hazırlık düşer. Büyük yolculuğa dair temennilerimiz dilimizde değil kalbimizde kendine yer bulmalı. Niyet ve fiilî dua da denilen çaba ile büyük yolculuğa hazırlanacağız. Yine de kesinlikle bileceğiz ki umduklarımız bize ancak rahmet-i ilâhî ile bahşolunacak. Bileceğiz ki O dilerse ölümümüz düğün olacak. İnşallah.
Şubat sayımızda buluşma temennisi ile.
SABAHATTİN AYDIN / saydin@semerkand.com