Aramak

Gençlik Ve Sapık Cereyanlar Ya Çocuğum Yoldan Çıktıysa?..

Geçtiğimiz ay ülke gündemine giren yeni bir sorun pek çok anne-babayı endişelendirdi. Özellikle büyük şehirlerimizdeki birçok ailenin zihni şu ürkütücü soruyla meşgul: “Ya çocuğum satanist (şeytana tapan) olursa?..”
Satanizm (şeytana tapıcılık) aslında, çocukların ailelerine ait her değerden kopuşun çok uç noktalarda bir ifadesi. Aslında sorun, günümüzde çocukların içinde yaşadıkları toplumun inanç ve değerler sistemiyle çatışmaya itilmeleri. Yanlış eğitimle, iletişim araçlarından akıp duran yanlış mesajlarla, ailelerin yanlış tutumlarıyla kendi bünyemizden koparılmış olmaları. Oysa bir taraftan zamane çocuklarının büyük sorun olduğundan şikayetçi olan birçok ebeveyn, kendi çocuğu söz konusu olduğunda, her zamanki umursamazlıklarıyla “yok canım, benim çocuğum iyidir, akıllıdır, sapmaz.” diyerek olanları hafife alabiliyor. Dindar ailelerden uzak gibi görünen sapık gruplara katılma problemi, maalesef özellikle büyük şehirlerde yaşayan çocuklarımız için ciddi bir tehdit. Bu tehdidin, satanizm gibi hepimizi ürküten bir tablo ile gündeme girişi, sorunun nasıl çözüleceğine dair tartışmaların başlamasına da sebep oldu. Yazılı ve görsel basında yer aldığı kadarıyla konuya ilişkin iki önemli tespit üzerinde duruluyor. Bir grup uzman, bu kişilerin (şeytana tapanların)    psiko-patolojik eğilimlerinden (ruhsal bozukluklarından) dolayı böyle bir akıma kapıldıklarını vurguluyorlar. Diğer bir grup ise aile içi iletişim sorunları üzerinde duruyor. Her iki yaklaşımın da doğruluk payı var. Ancak, burada üzerinde durulması gereken noktanın “sosyal çevre” olduğu kanısındayız. Kişiliğin oluşum sürecinde eğitim ve çevrenin gücünü vurgulayan eğitimcilere ait şu sözler oldukça önemli: “Her çocuk boş, beyaz bir sayfadır. Bu temiz sayfaya yazılanlar o çocuğun şahsiyetini belirler.” “Bana iki çocuk verin. Birini bir hırsız, bir cani olarak, diğerini de bir mühendis, bir doktor olarak yetiştireyim.” Çocuğun kişiliğini kalıtım mı, çevre mi belirler sorusu üzerine yıllardır yapılagelen tartışmalar, doğuştan getirilen bir takım potansiyel özelliklerin çevre tarafından şekillendirildiği noktasında uzlaşmakta. Bu açıdan bakıldığında şu soruları sormamız gerekir: Çocuğumuzun içinde yaşadığı çevreyi ne kadar tanıyoruz? Çocuğumuza çevreden gelen etkileri denetleme imkanına sahip miyiz? Bu sorulara tam anlamıyla evet dememiz mümkün değil elbette. Kötü arkadaşların, kötü fikirlerin çocuklarımıza ulaşmasını engelleme, çocuklarımızın ideal bir çevrede yaşamasını sağlama şansına sahip değilsek, öyleyse ne yapmalıyız? Burada hedefimiz “azgın dalgalar karşısında dimdik ayakta durabilen, aşınmayan kayalar gibi” çocuklar yetiştirmek. Ama bu eğitimi verebilmek hiç kolay değil. Çocuklara bir takım toplumsal ve dinî kuralları öğreterek bu görevi yerine getirdiğimizi zannederiz. Halbuki uygulama ve denetleme noktasında gösterdiğimiz istikrarsızlık, çocukta güvensizlik ve hayal kırıklığına sebep olmakta ve çocuğun anne-babasıyla arasına mesafe  koymasına yol açmakta. Diğer yandan “aman baskıcı olmayın, hoş görün, zamanla doğruları kendisi anlar” gibi sözümona uzman öğütleri de anne-babaların bocalamasına neden olmakta. Ya “özgürlük” kavramı üzerinde yapılan tartışmalara ne demeli? Gençler için “özgürlük” kavramı çok değerlidir. Ancak, başkalarına bağımlı olmadan “doğru” karar verebilmek, kendi ayakları üzerinde durabilmek, kontrol dışı içgüdülerin hükmettiği gibi yaşamak anlayışıyla karıştırılmamalı. Çocuğun peşinde bir ahlak zabıtası gibi gezmek de doğru değil. Bu noktada hem disiplinin, hem de hoşgörünün dozunu iyi ayarlamaktan başka çare gözükmüyor. Çocuğu eve kapatıp, dış dünyadan-sosyal çevreden tecrid edemeyiz. Ancak, dış çevresini şekillendirmede, arkadaşlarını seçmede, zamanını değerlendirme ve planlamada ona yardımcı olabiliriz. Gençlerin tüm hayatı, başarı beklenilen sınavlardan ibaret olmamalı. Yeteneklerini gösterebilecekleri kendilerine mahsus uğraşları, ulaşmaya çalıştıkları hedefleri olmalı. Bunun için gereken ortamı oluşturmak bizim işimiz. Gençliğe küçük yaşlardan itibaren yardımcı olabilmek, kendi zamanımızdan fedakarlık yapmamızı gerektirecek elbette. Anne-baba olurken bunu göze almış olmamız gerekir... Aksi takdirde bizim bıraktığımız boşluğu şeytanın elemanlarının doldurmasından doğal birşey olamaz. Ayrıca çocuğumuzun yanlışlarının başkaları tarafından hatırlatılmasından, hatta düzeltilmesinden rahatsız olmamalıyız. Çevremizde örnek alınacak dostların, komşuların, aile büyüklerinin olması, bunların çocuklarımızın hatalarına müdahale etmesi bizim için büyük bir şanstır. Yani çocuklarımızın terbiyesini en yakın çevremizden başlayarak, başkalarıyla paylaşmalıyız. Zaman zaman, hangi yaşta olursa olsun çocuklarımızın dışarıda birlikte olduğu arkadaşlarının evimize gelmesine izin vermeliyiz. Çocukları eve alın, ama onların başında beklemeyin, fakat kulak misafiri olun. Fedakarlık yapın, oyun oynama özgürlüğünü evde de yaşamalarını sağlayın. İkramda bulunun. Hatta bazen onlarla oynayın, örnek hikayeler, kıssalar anlatın, onların dünyasına girin. Çocukların okuduklarını okuyun, izlediklerini izleyin. Onların etkilendiği şeylerden haberdar olun. Çocuklarınızla olduğu kadar, arkadaşlarıyla da arkadaş olun. Ailelerini mutlaka tanımaya çalışın. Çocuk ya da genç, ilk sigarayı, içkiyi vb. arkadaşının elinden içer. Çocuğun durup dururken gidip bakkaldan sigara alıp içmek aklına gelmez. İlk cinsel sözleri, deneyimleri arkadaşlarından öğrenir. Arkadaşlarla, anne-babaların yaptığı iyilikler ve fedakarlıklar değil, koydukları kurallar, engeller, sınırlar, azarlar, dayaklar konuşulur daha çok. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, masum kılıklara bürünüp çocuklarımızı tesir altına almaya çalışan sapık akımlar toplumumuzu kuşatmaya devam ediyor. Moda adına, müzik adına, eğlence adına, film adına, sanat adına adım adım ilerlemekte. Çocuklarımızın eğitiminde biraz daha titiz olmalıyız. Bugüne kadar hoşgörü adına olanlara boşverdik, çözüm üretici olmadık. Artık, önce kendimiz disiplinli ve gençlere örnek olabilecek birer insan olalım, sonra çocuklarımıza-gençlerimize destek verelim. Yüce Rabbimden, şeytanın şerrinden uzak, ruh sağlığı yerinde evlatlar yetiştirmenizde kolaylıklar dilerim.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy