Aramak

Gümüşe Çekilen Sürme: Savat

ebinden çıkardığı tütün tabakasını özenle açtı. Belli ki bu zarif tabakayı yıllardır taşıyordu. Tütününü sardıktan sonra, sanki ilk defa görüyormuşçasına hayranlıkla seyretti. Tabakayı ona yadigâr bırakan babasını hatırladı, duygulandı. Yer yer aşınmaya yüz tutmuş motiflere onun parmak izlerini ararcasına baktı. Kimseye göstermeden tabakayı parmaklarıyla hafifçe okşadı, sonra özenle yeleğinin cebine yerleştirdi.

Bu enstantane özellikle doğu ve güneydoğu yörelerimizde sıkça yaşanır. Tütün tabakaları, babadan-dededen yadigâr kalıp kullanılmaya devam edilebilen birkaç taşınır eşyadan biridir.  Hiç şüphe yok, bunda tabakalardaki işçiliğin ve kullanılan madenin payı da büyük.

Ambalajlı sigaraların henüz çok yaygın olmadığı dönemlerde, tiryakilerin en büyük tutkusu her tarafı savatla bezeli gümüş tabakalardı. Üzerinde “Van Hatırası – Souvenir Van” yazılı tütün tabakalarının Avrupa’ya da ihraç edilmiş olması, bizdeki savat tekniği ile üretilen tabakaların Batı da da rağbet gördüğünün bir işareti. Bu tabakaların üzerinde çoğu zaman Van Kalesi, çiçek demeti, kule, Osmanlı arması, cami resmedilirdi.

Savat, yalnızca tütün tabakalarında değil, fincan zarfı, muska, tepelik, hançer, koşum takımları gibi eşyalarda da yaygın olarak kullanılagelmiştir.

Savat, karanlık, siyah, kara anlamındadır. Bir devir Anadolu’da çok yaygın olan bu sanatımızın en eski merkezi ise Kafkasya ve Dağıstan’dır.

Bu sanatın ilk ve en önemli aşaması kalemkârlıktır. Yani işlenecek şeklin resmedilmesi. Diğer aşama ise savatın hazırlanarak gümüşe tatbikidir. Savat ustasının üzerinde çalışacağı eşya, önce dövücüler tarafından hazırlanır. Çünkü savat yalnızca şekillendirilmiş eşyalar üzerine uygulanan bir tekniktir. Eşya üzerine yapılmak isteneni desen kalemle çalışıldıktan sonra, savat ustası çizdiği şeklin üzerinde çelik kalemlerle kılcal kanallar açar. Bunu yaparken uzun merhalelerden geçerek edindiği ustalığını sergileyen bir titizlikle çalışır. Kabiliyetine, bilgi ve sabrı da eklemiş olan sanatkâr çelik kalemiyle çalışmasını bitirir.

At koşumu, Kafkas kemerleri, barutluk, hançer kını ve kabzalar gibi dayanıklı olması gereken eserlerde Kafkas denilen kalemler kullanılırken, tütün tabakası, fincan zarfı, muska, sigara ağızlığı, kamçı sapı gibi işlerde ise Van Kalemi iş başındadır.

Kalemkârlıktan sonra sıra, eşyanın savatlanmasındadır. Savatı usta kendi hazırlar. Bu karışım çelik kalemle açılmış boşluklara konulacaktır. Savat, bir ölçü gümüş, dört ölçü bakır, dört ölçü kurşun ve yeterince kükürt ile oluşturulur. Önce gümüş ve bakır bir pota içerisine konulduktan sonra ocakta eritilir. Bu eriyik içerisine önce kurşun, sonra kükürt ilave edilir. Kükürtün ilavesi, karışımın rengi koyu griye dönüşünceye kadar devam eder. Bu karışım soğumaya bırakılır. Soğuyan kütle çekiçle dövülerek toz haline getirilir, elenir. Artık savat kullanılmaya hazırdır.

Savat tatbikinde usta tercihine göre iki yöntemden birini izler. Ya boşluklara toz savat döker ya da boraks ile sulandırarak çamur haline getirerek boşluklara sıvar. Savat uygulanan eser mangal ateşine tutulur. Isı tesiriyle tekrar eriyen savat boşluklara iyice nüfuz eder. Bundan sonra önce tesviyesi, sonra cilası yapılan eser bitmiştir.

Savatın gümüş eşya üzerine uygulananları büyük değer taşımaktadır. Yüksek ayardaki siyah renkli savat çizgileri oldukça gösterişli durur. Düşük ayardaki gümüş ise çabuk karardığı için tercih edilmemiştir. Bu sebeple savatlı eserlerde 900 ayar üzeri gümüşe vurulan tuğra damgası aranırdı. Osmanlı zamanında Van’dan başka Bitlis, Erzurum, Sivas, Eskişehir, Kula, Trabzon, İstanbul ve Samsun’da bu sanat isimlerini bilmediğimiz binlerce usta tarafından icra edilirdi.

Her ne kadar teknolojiye yenik düşse de, birçok el sanatımız bu işe gönül verenlerce devam ettirilmekte. Hepsinde de sabır, göz nuru, sevgi dolu çizgiler görmekteyiz. “Ben yaptım”dan çok, en iyi yapabilmenin sancısını çeken ustalar ise hep takdirle yad edilmekte.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy