Aramak

Hal Dili

Üç Not

Tabiînin neslinin muhaddislerinden Mutemir b. Süleyman rahmetullahi aleyh demiştir ki:

“Sizden önceki ümmetler içinde bir adam aşırı öfkeli biriydi. Halinden kendisi de memnun değildi ki üç kâğıda birer not yazarak üç ayrı adamına verdi. Birinciye, “Öfkelendiğimde bu sayfayı bana ver” dedi. İkinciye, “Öfkem biraz sakinleşince bunu bana ver” dedi. Üçüncüye de, “Öfkem geçince bunu bana veririsin” dedi.

Bir gün adamın öfkesi yine şiddetlendi. Hemen kendisine birinci kâğıt verildi. Üstünde şunlar yazılıydı:

Bu hiddet de ne! Sen ilâh değilsin, sadece bir beşersin. Yakında ölür, çürüyüp gidersin.

Adam bunu okuyunca öfkesinin bir kısmı gitti. Sonra ikinci kâğıt verildi. Şunlar yazılıydı:

Sen yerdekilere merhamet et ki göktekiler de sana merhamet etsin.

Sonra üçüncü not verildi. O da şöyleydi:

İnsanlara Allah’ın hükmüne göre muamele et; onları ancak bu yola getirir.

Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn

Fâtiha’daki ‘Biz’ İfadesi

Büyük müfessirlerden Kâdı Beydâvî rahmetullahi aleyh, “Rabbimiz! Ancak sana kulluk ederiz ve sadece senden yardım dileriz” (Fâtiha 5) âyetini şöyle açıklamıştır:

“Bu âyeti okuyan kimse, ‘biz’ ifadesiyle kendisini, yanındaki hafaza meleklerini ve namazda hazır olan bütün cemaati kasteder. Yahut kendisini ve bütün mevcudatı kastederek hepsi adına, ‘Rabbimiz, ancak sana ibadet ederiz’ demiş olur. Böylece kendi ibadetini beğenip ayrıştırmaz, diğer müminlerin ibadetinin içine katar. İhtiyacını onların ihtiyacıyla birlikte ilâhî huzura sunar. Onların bereketiyle ibadetinin kabul edileceğini ve ihtiyacının giderileceğini umar. Bu fayda ve hikmetten dolayı dinimizde cemaat halinde ibadet yapmak emredilmiştir.”

Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl ve Esrâru’t-Te’vil

Anahtarın Dişleri

Büyük velîlerden Bayezîd-i Bistâmî kuddise sırruhûnun meclisinde biri, “Lâ ilâhe illallah şehâdeti cennetin anahtarıdır” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/242) hadis-i şerifini okudu. Bunun üzerine Bayezid-i Bistâmî, bu hadise şu açıklamayı getirdi:

“Evet, böyledir. Fakat bir anahtarın dişleri olmazsa kapıyı açmaz. Lâ ilâhe illallah şehâdetinin cennetin kapısını kolayca açması için, onu söyleyen müminde şu dört şeyin bulunması lazımdır:

  • Yalan ve gıybetten temiz bir dil.
  • Hile ve hıyanetten arınmış bir kalp.
  • Haram ve şüpheli şeylerden uzak duran bir karın.
  • İçinde nefsin hevâsı ve bidat bulunmayan sâlih amel.

Münâvî, el-Kevâkibü’d-Dürriye

Kızma!

Rivayet edildiğine göre, Zülkarneyn aleyhisselâm, meleklerden biriyle karşılaştı. Ona,

“Bana öyle bir şey öğret ki, onunla imanımı ve yakînimi artırayım” dedi. Melek de ona şunları söyledi:

“Kızma! Çünkü şeytanın insana en hâkim olduğu an, onun kızma anıdır. Öfkeni yutarak kızgınlığını gider ve onu sükûnetle hareket ederek sakinleştir. Acele etmekten sakın, çünkü acele ettiğinde (manevi) nasibini kaybedersin. Yakın ve uzak herkese karşı hoşgörülü ve yumuşak ol; inatçı zorba olma!”

İbn Ebi’d-Dünyâ, Kitâbü’z-Zühd

Allah’a karşı gelmekten çekinen, öfkesine uymaz (intikam peşine düşmez). Allah’tan korkan da her istediğini yapmaz.

Hz. Ömer radıyallahu anh

Elbisedeki Akrep

İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh, bir Müslümanın hatasından dolayı uyarıldığında nasıl davranması gerektiği hususunda şu uyarıyı yapar:

“Kardeşinin senin kurtulman için bir kusurunu söylemesi, elbisenin içine girip seni öldürmeye hazırlanan bir yılanı veya akrebi haber vermesine benzer. Eğer onun bu tavrı hoşuna gitmiyorsa sen tam bir ahmaksın demektir. Kötü huylar yılan ve akrep gibidir. Hatta onlardan daha kötü.

Çünkü yılan ve akrep senin dünya hayatına zarar verir. Kötü huylar ise senin ebedî saadetinin mahvolmasına sebep olur. Bunun için sana kusurlarını hatırlatan kimseye kızmak şöyle dursun, dua etmelisin.”

Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn

En Ümit Verici Âyet

İlk sûfîlerden Ebû Bekir Şiblî kuddise sırruhûya, “Kur’an’da en ümit verici âyet hangisidir?” diye sorulunca;

İnkâr edenlere de ki: ‘Eğer (inkârdan ve sana düşmanlıktan) vazgeçerlerse geçmiş günahları bağışlanır’” (Enfâl 38) mealindeki âyeti okumuş ve şöyle demiştir:

“Allah Teâlâ, kâfirlerin cennete girmesi için, (ölmeden önce) bir kere ‘lâ İlâhe illallah’ demelerini yeterli bulmuştur. Ömrü boyunca, şirkten temiz olarak ‘lâ İlâhe illallah’ demeye devam eden kimseyi cennete girmekten nasıl men eder!”

Münâvî, el-Kevâkibü’d-Dürriyye

Düşene Tekme

Kur’an-ı Kerim öğreticiliği ile bilinen sahabilerden Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh, ağır günah işlemiş bir adama rastladı. Etraftakiler adamı yaptığından dolayı kınayıp duruyor, hatta sövüp sayıyorlardı. Ebü’d-Derdâ adamlara;

– Ne bu haliniz! Siz bu kardeşinizi kuyuya düşmüş görseniz onu çıkarmaz mısınız, diye seslendi.

– Çıkarırdık elbette, dediler.

Ebü’d-Derdâ,

– Öyleyse kardeşinize kötü konuşmayı bırakın. Size sıhhat veren ve bu tür şeylerden uzak tutan Allah’a hamd edin, dedi.

Onlar;

– Sen buna kızmıyor musun, diye sorduklarında da şöyle dedi:

– Ben ona değil, yaptığı işe kızıyorum. Yaptığı kötülüğü terk ettiği zaman o yine benim kardeşimdir.

Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ

Eski Hastalık

Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem;

Ümmetime önceki ümmetlerin hastalığı muhakkak bulaşacak” buyurdu.

Sahabiler;

“Önceki ümmetlerin hastalığı nedir?” diye sordular. Şöyle buyurdu:

Nankörlük, nimetle azgınlık, mal çoğaltma, dünyalık şeylerde birbiriyle yarışma, birbirinden uzaklaşma ve birbirine haset etmek. Böyle böyle sonunda haddi aşarlar, sonra karışıklık (fitne ve ölümler) olur.

Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Evsat, 10/9

Gerçek Arkadaş

Sûfîlerin büyüklerinden Zünnûn-ı Mısrî kuddise sırruhûya;

– Kiminle arkadaşlık yapayım, diye sorulunca;

– Hastalandığında ziyaretine gelen, bir günaha düştüğünde de senin için Allah’a yönelip istiğfar eden kimseyle arkadaşlık yap, demiştir.

Kuşeyrî, er-Risale

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy