SEVİLENLER, SEVİLMEYENLER
Hanefî fakihlerinden Ebü’l-Leys Semerkandî rahmetullahi aleyh şöyle der: Üç grup insan vardır ki Allah Tealâ onlara buğzeder, sevmez. Onların içinde bir kısmına ise daha çok buğzeder:
- Günahkâr kişiye buğzeder. Ancak ihtiyarlamış olduğu halde günaha devam edene daha çok buğzeder.
- Cimriye buğzeder. Fakat zengin olduğu halde cimrilik edene daha çok buğzeder.
- Kibirlenenlere buğzeder. Fakat fakir olduğu halde kibirlenene daha fazla buğzeder.
Şu üç grup insan da vardır ki Allah Tealâ onları sever. Onlar içinde bir kısmını ise daha çok sever:
- Takva sahiplerini sever. Fakat takva sahibi genci daha çok sever.
- Cömert olanları sever. Fakat cömert fakiri daha çok sever.
- Tevazu sahiplerini sever. Fakat tevazu sahibi zengini daha çok sever.
Ebü’l-Leys Semerkandî, Tenbîhü’l-Gâfilîn
EN ÇETİN DÜŞMAN
İlk sûfîlerden Hâris el-Muhasibî kuddise sırruhû, şeytanla ilgili şu ikazlarda bulunmuştur:
“Senin için şeytandan daha çetin bir düşman yoktur. Öyleyse onun hile ve tuzaklarına karşı çok uyanık ve tedbirli ol. Çünkü o çok sinsidir, göz açıp kapayıncaya kadar seni aldatabilir. Nihayetinde ya ona tâbi olarak Allah’ın gazabına uğrarsın ya da ona muhalif olarak Allah’ın keremiyle kurtuluşa erersin. Allah Tealâ bizi şeytanın ve yardımcılarının şerrinden korusun.”
Hâris el-Muhasibi, Şerhü’l-Ma‘rife
NE İÇİN İBADET?
İlk zâhid ve sûfîlerden Maruf-i Kerhî rahmetullahi aleyhe bir gün dostlarından biri;
- Seni insanlardan ve dünyadan uzaklaştırıp yalnızlığa ve ibadete bağlayan şey nedir? Bunun sebebi ölüm korkusu mu, cehennem korkusu mu yoksa cennet umudu mudur, diye sordu.
Maruf-i Kerhî şöyle cevap verdi:
- Bunların hiçbiri değil. Her şeyin mâliki Allah Tealâ’dır. Bu saydıklarının da sahibi O’dur. O’nun muhabbetinin ve dostluğunun lezzetini bir alsan O’ndan başka her şeyi unutursun. O’nu tanımak sana nasip olsa, saydığın bu şeyler için ibadet etmekten utanırsın.
İmam Gazalî, Kimya-yı Saadet
EN ÂBİD KUL
Bir keresinde Tâbiîn neslinin büyüklerinden Said b. Cübeyr rahmetullahi aleyh hazretlerine;
- İnsanlar içinde en âbid kimdir, diye soruldu. Bunun üzerine o da;
- İşlediği günahı hatırladığında daha çok gayrete gelip sâlih amel yapan kimsedir, diye cevap verdi.
Hâris el-Muhasibî, er-Riâye
NASIL GİTMEM?
Tâbiîn devrinin büyük âlimlerinden Rebi b. Haysem rahmetullahi aleyh, yaşı oldukça ilerlemiş ve hasta olduğu halde cemaatle namaz kılmak için iki kişinin yardımıyla mescide giderdi. İnsanlar ona;
- İstersen cemaate katılmayabilirsin, Allah Tealâ bu durumdayken sana ruhsat vermiştir, dediler.
Bunun üzerine Rebi b. Haysem;
- Davetçi (müezzin) “Hayye ale’s-salâh: Haydi namaza!” diye seslenirken ne yapmamı bekliyorsunuz? Nasıl olur da gitmem, diye karşılık verdi.
Şa‘rânî, Tabakâtü’l-Kübrâ
ALLAH AFFETSİN
Bir defasında Hz. Hüseyin radıyallahu anhûnun küçük oğlu İmam Zeynelâbidin’e; bir adamın kendisine hakaret ettiği, kusurlarını sayıp döktüğü haberi ulaştı. Bunun üzerine adamın yanına gitti ve yumuşak bir üslupla şöyle dedi:
- Benim hakkımda söylediğin sözler doğruysa Allah Tealâ beni affeylesin. Yok, eğer doğru değilse seni affetsin. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerine olsun!
İmam Şa‘rânî, Tabakâtü’l-Kübrâ
O BİLİYOR YA...
Tâbiînin büyüklerinden zühd ve takvasıyla meşhur Âmir b. Abdullah rahmetullahi aleyh, akıl sağlığı yerinde olmayan kimselere yemek yedirir, karınlarını doyururdu. Kendisine;
- Onlara niye yemek yediriyorsun, onlar bunu bilmezler ki, dediklerinde şöyle karşılık vermişti:
- Onlar anlamasa da Allah Tealâ biliyor ya. Bu bana yeter.
İmam Şa‘rânî, Tabakâtü’l-Kübrâ
NEFSİN ISLAHI
Velîlerin büyüklerinden Ebu Hafs kuddise sırruhû hazretlerine nefsin nasıl ıslah edilebileceği soruldu. Şöyle cevap verdi:
“Nefs her âfetin, her musibetin kaynağıdır ve ancak ona karşı durmakla ıslah edilir.”
Ebu Abdurrahman Sülemî, Uyûbü’n-Nefs
ASIL BEKÇİ
Bir defasında Hz. Ömer radıyallahu anha;
- Ey müminlerin emiri, sana bekçilik yapmamızı ister misin, diye sordular. Şöyle cevap verdi:
- İnsanın bekçisi ecelidir.
İmam Şa‘rânî, Tabakâtü’l-Kübrâ
ALLAH’A YAKLAŞMAK İÇİN
Sûfîlerin büyüklerinden Ebu Abdurrahman Sülemî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“Allah Tealâ’nın kitabı Kur’an-ı Kerim’i tilavet ederek emir ve yasakları tefekkür etmek ve zikretmek seni Rabbi’ne yaklaştırır. Böyle olunca O’nun emirlerine sımsıkı sarılır, yasakladıklarından da kaçınırsın.”
Ebu Abdurrahman Sülemî, Uyûbü’n-Nefs