Aramak

Halka Açık Kalbe Gizli

Riyayla yapılan çok amel deniz suyuna benzer, ne kadar çok olsa da susuzluğu gidermez. İhlâsla yapılan az amel ise saf su gibidir, bir bardağı hayat kurtarır. iya, yaptığımız işleri Allah’ın rızası dışında, gösteriş için, dünyalık bir menfaat için yapmaktır. Sadece ibadetlerimizde değil, hayatımızdaki bütün niyet ve ameller için de söz konusu olabilen bir zehirdir riya. Gizli şirk de denen bu günah çok sinsidir. Kolay fark edilmez. Sevap işlediğini zannedeni en büyük günahlardan birine sokabilir. İnsanların gözünün içine içine girerken, fark etmesin, tövbe etmesin diye sahibinin kalbinde bin bir hünerle saklanır. Riya, en genel tarifiyle iki yüzlülüktür. İnsanların gözüne girmek veya bir menfaat elde etmek için aslında olmadığı gibi davranmaktır. Allah dostları ise, riyayı daha geniş bir şekilde anlamış ve mübahlarda bile Allah rızası dışında herhangi bir amaç gütmeyi riya saymışlardır. Allah Rasulü s.a.v. bir gün sahabi efendilerimize şöyle der: “Hakkınızda en çok korktuğum şey küçük şirktir.” “Ey Allah’ın Rasulü, küçük şirk nedir?” diye sorulur. Efendimiz s.a.v. şöyle cevap verir: “Riyadır. Allah Tealâ hesap günü herkese amelinin karşılığını verirken, gösteriş için ibadet edenlere; ‘kendileri için gösteriş yaptığınız kimselere gidin de bakın bakalım size verecek bir şeyleri var mı’ diye sorar.” (İbn Mâce) Hüccetü’l-İslâm İmam Gazali rh.a. riyanın derecelerini şöyle açıklar: “En ileri derecesi, içinde hiç sevap amacı olmamasıdır. Böyle biri abdestsiz namaz bile kılabilir. İkinci derecesi, içinde az da olsa sevap niyeti bulunmasıdır. Yalnız başına namaz kılmayacakken insanlarla bir aradayken namaz kılmak böyledir. Üçüncü derecesi, sevap ve gösteriş gayesinin eşit olmasıdır. Bu durumdaki biri amelinden fayda görmez. Dördüncü derecesi, asıl maksat sevap olduğu halde gösterişten de etkilenmektir. Böyle biri, kimse görmese de ibadet eder ama insanların övgüsüne de kapılır.” Riyanın teşhis ve tedavisi Hz. Ali r.a., “Riyakâr yalnızken az, halk içinde çok ibadet eder; amelini övülünce artırır, yerilince azaltır.” buyurmuştur. Bu alametlere bakarak riyayı teşhis edebiliriz. Tedavi için de Şakîk Belhî k.s. hazretlerinin şu reçetesine uyabiliriz: “İbadeti Allah’ın izni ve yardımıyla yaptığını bil. Böylece kendini beğenmeyi ve kibri kır. Amele Allah’ın rızasını gözeterek başla ve nefsin arzularından, heveslerinden ayrıl. Karşılığı da Allah Tealâ’dan bekle ki gösterişe, insanlara tamah etmeye ihtiyacın kalmasın.” Riyayla yapılan çok amel deniz suyuna benzer, çokluğu susuzluğu gidermez. İhlâsla yapılan az amel ise saf su gibidir, bir bardağı hayat kurtarır. İnsan amelini artırmaya gayret ederken az da olsa sürekli olanı tercih etmeye ve ihlâsını muhafaza etmeye özen göstermelidir. Büyüklerden Ebu Bekir Vasıtî rh.a. şöyle demiştir: “Ameli muhafaza etmek, yapmaktan çok daha zordur. Ameller kolay kırılan kristale benzerler. Riya ve kendini beğenme gibi şeyler dokunduğunda hemen kırılırlar. Amel etmek isteyen ve riyadan korkan kişi önce ihlâsı elde etmek için çabalasın. Ama riyayı kalbinden çıkaramasa da ameline devam etsin. Önce ibadetini yapsın, sonra tövbe etsin. Belki de Allah bu halinin hatırına ona ihlâsı bahşeder.” Riya korkusuyla amel terk edilir mi? Ebu Said Harrâz rh.a.’in müridlerinden biri hizmeti terk eder. Nedenini de ihlâssızlığa bağlar. Büyük veli bu kişiyi şu sözlerle uyarır: “Böyle yapma! İhlâs amelleri terk etmek için değildir. Akıllı insan ihlâs sahibi değilim diye hayırlı işleri bırakmaz. Senden hizmette niyetini düzeltmen istendi. Sen hizmeti bırakıp insanları mağdur ettin. Haydi işine geri dön!” Bir kimse Sühreverdî k.s. hazretlerine gelerek; “Başımda iki büyük bela var: Ameli terk etsem tembelleşiyorum, amel etsem riyaya ve kibre düşüyorum, ne yapayım?” dedi. Büyük veli ona; “Tembellikten Allah’a sığın ve ibadete devam et, riya ve kibirden kurtulmak için de bir mürşid-i kâmile bağlan.” diye cevap verdi. Riya korkusuyla amelin terk edilmesi şeytanın işine gelir. Benzer bir durum da gizli yapılan hayrı insanlar gördüğü için bırakmaktır. Peygamberimiz s.a.v., ibadetlerini gizlediği halde fark edilmesini önleyemeyen ve insanların görmesinden de hoşnut olan birinin hali sorulunca şu cevabı vermiştir: “Onun için iki sevap vardır. Birincisi gizleme sevabı, ikincisi açıklama (örnek olma) sevabı.” (Tirmizî) İhlâs için amel, amel için ihlâs bırakılmaz. Yani ne riyadan kurtulamıyorum diye hayırlı işler terk edilir, ne de çok amel edeyim diye ihlâs görmezden gelinir. Halis niyet ve güzel amel birbirini besleyen iki gür kaynaktır. Hem birbirlerinin suyunu durular hem de müminleri iki cihan saadetine taşırlar.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy