Aramak

Hamd Sanadır Allahım

Hz.Nuh a.s., içinde yaşadığı toplumu yıllarca Allah’a imana davet etti. Sadece bir grup insan ona inandı ve imanı uğruna her türlü sıkıntıya katlandı. Çoğunluğa gelince; Allah’ın Peygamberi’ni deli olmakla itham ettiler, onu yalanladılar. Nihayet Allahu Tealâ, Nuh a.s.’a bir gemi yapmasını buyurdu. Belli ki, görülmemiş bir felaket pek yakındı. Sular yükselmeye başlayınca da her bir cinsten eşler halinde bir çift canlıyı ve inananları gemiye almasını tenbih etti. Bütün hazırlıklar tamamlandı, gemiye yerleşildi. Ve Allahu Tealâ, peygamberine yapması gereken bir dua olduğunu bildirdi: “Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah’a hamd olsun.” (Mü’minun, 28)

***

Allahu Tealâ, peygamberi İbrahim a.s.’a ileri yaşına rağmen çocuk sahibi olacağını bildirdi. İbrahim a.s. buna çok sevindi. Bildirildiği gibi, önce İsmail a.s, sonar da İshak a.s dünyaya geldi. İkisi de peygamber olan iki oğul... İbrahim a.s., bu ikramlarına karşı gönlünü Alemlerin Rabbi’ne açtı. Bir kulun Mevlâsına arzedebileceği minnet duygularını hamd ederek dile getirdi. Yüce Allah bundan razı oldu ve İbrahim Peygamber’in hamdini bize şöyle bildirdi: “İhtiyarlık halimde bana İsmail’i ve İshak’ı lütfeden Allah’a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.” (İbrahim, 39)

***

Allahu Tealâ’nın insanlığa gönderdiği son kitabın ilk suresi hamd ile başlıyor: “Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” (Fatiha, 1) İnananların miracı olan namazın her bir rekatında, hamd ile başlayan bu sureyi okumak esas kılındı.

***

Evet, bizler hamd ediyoruz. Peygamberler hamd ettiler. Geçmiş ümmetler ve dünya son bulana kadar bütün inananlar hamd edecekler. Sahi, hamd ne demek? Bu birkaç harflik kelimenin sakladığı tılsım ne? “Hamd, derin bir saygı ve şükran duygusu ile övmektir” diyor sözlükler. Doğru, inanan kul başka ne yapabilir ki? Ne yapabilir?.. Kendi varlığımızdan bütün kainata kadar her şeyin sahibi O değil mi? İbadetlerimizin, iyiliklerimizin yaratıcısı O değil mi? Sınırsız-sonsuz bir kudret ve rahmet kuşatıyor her yanı. Kulluğumuzun farkına varıyoruz; bu kullukta hürriyetin uçlarına varıyoruz. Ve hamd ediyoruz; hamd ederek kainattaki bütün varlıkların ortak duasına katılıyoruz: “Alemlerin Rabbi Allah’a hamd ederim ”... Ve o tılsım başlıyor: aşk... Bu sözler dudaklarınızdan dökülürken, kalbimize bir kutlu ateşin şavkı düşüyor: aşk... Biliyoruz, hissediyoruz; yerde ve gökte yapılan, yapılmakta olan, yapılabilecek olan bütün hamdler sadece O'na mahsus. O’na; Allah’a, Sevgililer Sevgilisi’ne... O varken, gerçek övgüye layık başka kim olabilir? Ve bütün ibadetlerin, iyiliklerin en büyük amacı, bir anlamda hamd manasını gerçekleştirmek için değilmidir? Hamd ediyoruz. Hamd, O’nun en çok sevdiği sözlerden biri. (Müslim) Namazlarımızın her rekatında Fatiha Suresi’ni okuyoruz. Hamdle başlıyoruz. Miracımızın başından sonuna dek hamd halinde bulunma muradımız için hamd ediyoruz: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla... Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. O, Rahmandır ve Rahimdir; hesap gününün sahibidir. (Rabbimiz.) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet; nimet bahşettiklerinin (nebilerin, sıddîkler, şehitlerin, salihlerin) yoluna... Gazaba uğramışların ve sapkınların yoluna değil...” (Fatiha, 1-7) Ve... Cennet ehline dair bir haber: Duaları şudur: ‘Allahım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz.’ Birbirleri ile karşılaştıkça söyledikleri ise ‘selâm’dır. Dualarının sonu da şudur: ‘Hamd, alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.’ (Yunus, 10) Elhamdü lillâhi alâ külli hâl, sive’l-küfri ve’d-dalâl...
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy