Aramak

Hayat Dengemiz - Mânevî Yenilenme Fırsatımız

Ye­ni bir ra­ma­zan ay­ına da­ha eriş­miş bu­lu­nu­yo­ruz. Rah­met ve oruç ayı ra­ma­zan, kar­deş­lik ve sev­gi bağ­la­rı­nın güç­len­di­ği, ruh­la­rı­mı­zın gü­zel tel­kin­le­re ve uya­rı­cı öğüt­le­re açık ol­du­ğu, mâ­ne­vî duy­gu­la­rı­mı­zın ye­ni bir can­lı­lık ka­zan­dı­ğı, bir­lik ve be­ra­ber­li­ği­mi­zin da­ha da güç­len­di­ği bir ay­dır. Bu­gün dün­ya­da esen bu­na­lım rüz­gâr­la­rı bu mü­ba­rek ayın an­la­mı­nı da­ha da ar­tır­mak­ta­dır. Böy­le bir za­man­da mü­min­le­ri din ko­nu­sun­da ay­dın­lat­ma so­rum­lu­lu­ğu­nu ta­şı­yan her­ke­sin, ça­ğın ya­şa­dı­ğı bu bu­na­lı­mı göz önün­de bu­lun­du­ra­rak sev­gi, hoş­gö­rü ve da­ya­nış­ma duy­gu­la­rı­nın ge­liş­me­si, top­lum­da bir­lik ve be­ra­ber­li­ğin ku­rul­ma­sı için el­le­rin­den ge­len gay­re­ti gös­te­re­cek­le­ri­ni ümit edi­yo­rum. Biz müs­lü­man­lar, bu ba­ğış­lan­ma ayın­da İs­lâm’ı özüm­se­mek ve ya­şa­mak için da­ha bir ti­tiz­lik gös­ter­me­li ve çev­re­miz­le iliş­ki­le­ri­miz­de da­ha uyum­lu ve has­sas dav­ran­ma­lı­yız. Çün­kü oruç, her tür­lü kö­tü is­tek ve ar­zu­la­rın önün­de mü­mi­ni ko­ru­yan bir kal­kan gi­bi­dir. Oruç­lu mü­min aç­lı­ğın ne de­mek ol­du­ğu­nu kav­ra­ya­rak, sa­bır ve yar­dım­laş­ma­yı ken­di nef­si­ne uy­gu­la­ya­rak öğ­re­nir. Ha­ram ve taş­kın­lık­lar­dan uzak du­ra­rak, için­de ya­şa­dı­ğı  top­lu­mun hu­zu­ru yo­lun­da en azın­dan bir ker­piç par­ça­sı ol­ma­ya ça­lı­şır. Bü­yük­le­ri­mi­zin bu­yur­du­ğu gi­bi, bir ye­rin şe­re­fi ora­da bu­lu­na­nın şe­re­fi öl­çü­sün­de­dir. Bir ça­ğın, bir za­ma­nın ve bir me­kâ­nın de­ğe­ri, içe­ri­sin­de­ki­le­rin de­ğe­ri öl­çü­sün­de­dir. İd­rak et­ti­ği­miz bu rah­met ayı­nın di­ğer ay­lar­dan üs­tün olu­şu­nun se­bep­le­rin­den bi­ri, o ay­da in­san­lık için çok ul­vî bir ha­di­se­nin ger­çek­leş­miş ol­ma­sı­dır. Ce­nâb-ı Mev­lâ, eş­siz ke­lâ­mı Kur’ân-ı Ke­rîm’i me­kân­la­rın en mu­kad­de­si Mek­ke-i Mü­ker­re­me’de, kâ­ina­tın efen­di­si, in­san­la­rın en ha­yır­lı­sı Hz. Mu­ham­med Mus­ta­fa Efen­di­mi­z’e (s.a.v), za­man­la­rın en kıy­met­li­si ra­ma­zan­da in­dir­miş­tir. Bu eş­siz ha­di­se­yi Kur’ân-ı Ke­rîm şöy­le ifa­de eder: “O ra­ma­zan ayı ki, in­sa­noğ­lu­na bir reh­ber, bu reh­ber­li­ğin apa­çık bir de­li­li ve doğ­ru­yu yan­lış­tan ayırt edi­ci bir öl­çü ola­rak Kur’an (ilk de­fa) bu ay­da in­di­ril­di.” (Ba­ka­ra 2/185) Ra­ma­zan ayı­nı özel kı­lan di­ğer bir fark­lı­lık da bu ay için farz kı­lı­nan oruç iba­de­ti­dir. Oruç iba­de­ti­ni üs­tün kı­lan özel­lik­le­rin ba­şın­da, gös­te­riş­ten uzak ve yal­nız Al­lah rı­za­sı için ya­pı­la­bi­le­cek bir iba­det ol­ma­sı ge­lir. Çün­kü na­maz giz­le­ne­mez, gö­rü­lür. Hac­ca gi­den bi­li­nir. Ze­kât ve­ren de sak­la­na­maz, du­yu­lur. Oy­sa oruç, gö­rül­mek­ten, du­yul­mak­tan, bi­lin­mek­ten uzak­tır. Ya­ni sa­de­ce Al­lah için­dir. Mü­kâ­fa­tı­nın da biz­zat rab­bi­miz ta­ra­fın­dan ve­ri­le­ce­ği­ni Ha­bîb-i Edib Efen­di­miz (s.a.v) müj­de­li­yor.(Bu­hâ­rî, Savm, 9; Müs­lim, Sı­yâm, 163) Bu mü­ba­rek ay için farz kı­lı­nan oruç, bü­yük ve ke­sin bir ira­de ile in­sa­nın rab­bi­ne bağ­la­nı­şı­nı ifa­de eden bir iba­det­tir. Oruç, Ce­nâb-ı Mev­lâ’nın ih­san bu­yur­du­ğu âhi­ret ni­met­le­ri­ni ter­cih edip, ar­zu­la­rı­nı ye­ne­rek nef­si­nin bas­kı­la­rı­na ta­ham­mül et­me ma­ka­mı­dır. Sa­yı­sız en­gel­ler­le dö­şen­miş, şeh­vet ve nef­sa­nî ar­zu­lar ta­ra­fın­dan ku­şa­tıl­mış ve üze­rin­de yü­rü­yen­le­re bin­ler­ce al­da­tı­cı çağ­rı­la­rın yö­nel­til­di­ği iman yo­lu­nun zor­luk­la­rı­na ta­ham­mül için, oruç son de­re­ce önem­li bir eği­tim­dir. Al­lah Te­âlâ, in­sa­noğ­lu­nun ilâ­hî emir­le­ri se­ve­rek ye­ri­ne ge­ti­re­bil­me­si için zât-ı ce­lâ­li­nin yar­dı­mı­na ih­ti­ya­cı ol­du­ğu­nu şüp­he­siz bi­li­yor. Bel­ki bu se­bep­le oruç em­ri şu tat­lı ses­le­niş­le baş­lar: “Ey iman eden­ler! Siz­den ön­ce­ki­le­re farz kı­lın­dı­ğı gi­bi, oruç si­ze de farz kı­lın­dı.” Ve hik­me­ti açık­la­nır: “...Ki böy­le­ce ko­ru­na­sı­nız.” (Ba­ka­ra 2/183) İş­te oru­cun esas ga­ye­si bu­ra­da açık­lan­mış olu­yor: Gü­nah­lar­dan ko­run­ma, ya­ni tak­vâ. Tak­vâ kalp­le­ri uya­nık bu­lun­du­rur ve O’nun rı­za­sı­na ulaş­tı­rır. Kalp­le­rin bo­zu­la­rak gü­nah­lar­la kir­len­me­si­ni en­gel­le­yen tek şey tak­vâ­dır. Kur’ân-ı Mü­bîn’e mu­ha­tap olan ruh­lar ise tak­vâ­nın Al­lah ka­tın­da­ki ye­ri­ni ve de­ğe­ri­ni çok iyi bi­lir­ler. “Ki böy­le­ce ko­ru­na­sı­nız” ifa­de­si, bu bü­yük he­de­fin çok ve­ciz bir iza­hı­dır. Evet, bu mü­ba­rek ayın hem ki­şi­sel ha­ya­tı­mız­da hem de top­lum ha­ya­tın­da müs­tes­na bir ye­ri var­dır. Çün­kü ra­ma­zan, ge­rek fer­din ge­rek­se top­lu­mun ah­lâk ve dav­ra­nış­lar ba­kı­mın­dan ken­di ken­di­ni yıl­lık de­ne­ti­me tâ­bi tut­ma­sı ve ge­çen bir yı­lın he­sa­bı­nı ver­me­si için fır­sat sağ­lar. Fa­kat şu unu­tul­ma­ma­lı­dır ki, böy­le bir mu­ha­se­be ve kont­rol şu­uru an­cak mü­ba­rek ra­ma­zan ayı­nın ha­va­sı­nı ya­şa­mak­la müm­kün­dür. Bu rah­met ha­va­sı­nı his­se­dip ya­şa­mak­sa, ha­zır oluş­la oran­tı­lı­dır. Sa­nı­rım şu his­si­yat her­kes için ge­çer­li­dir: Ra­ma­zan­da Al­lah’ın ya­sak­la­rı da­ha bir ya­sak, se­vap­lar da da­ha se­vap­tır. Bu özel­li­ği ile ra­ma­zan her yaş­ta­ki ki­şi­nin dav­ra­nış­la­rı­nı et­ki­le­ye­bi­lir, de­ğiş­ti­rip kö­tü alış­kan­lık­la­rın­dan kur­ta­ra­bi­lir. El­bet­te bir ay­lık bu rah­met rüz­gâ­rı­nı ge­re­ği gi­bi kar­şı­la­ya­bi­lir­sek... Ar­tık bü­tün mü­min­ler bu mü­ba­rek ay­la il­gi­li va­zi­fe­le­ri­ni en yük­sek se­vi­ye­de ye­ri­ne ge­tir­mek için üzer­le­ri­ne dü­şe­ni ti­tiz­lik­le yap­ma­lı­dır. Bi­li­yo­ruz ki bu mü­ba­rek ay bir tek iba­det­ten iba­ret de­ğil­dir; âde­ta bir iba­det­ler de­me­ti­dir. Ra­ma­zan bay­ra­mı­nı, fı­tır sa­da­ka­sı­nı, bu ay­da ve­ril­me­si ge­le­nek­le­şen ze­kâ­tı, te­ra­vih na­ma­zı­nı ve ra­ma­zan soh­bet­le­ri­ni de bu ay­la be­ra­ber dü­şün­mek ge­re­kir. Bu özel­li­ği, ra­ma­zan ayı­nı top­lu­mun eği­ti­min­de ve in­san iliş­ki­le­ri­nin ge­liş­ti­ril­me­sin­de eş­siz bir fır­sat kı­lar. Müs­lü­man top­lum­la­rın dı­şın­da hiç­bir top­lum­da, zen­gin fa­kir, genç ih­ti­yar, âlim ca­hil her­ke­sin, her yıl bir ay sü­re ile yan ya­na, omuz omu­za, gö­nül gö­nü­le top­la­nıp bir­leş­ti­ği böy­le bir ça­tı var mı? Bu öy­le mu­kad­des bir ça­tı ki, in­san­la­rın mil­le­ti­ne, din­daş­la­rı­na sa­da­kat bağ­la­rı­nı güç­len­di­rir. O bir ay bo­yun­ca ve son­ra­sın­da­ki bay­ram­da yüz­ler­de sa­mi­mi te­bes­süm­le­rin ışıl­tı­sı var­dır. Var­lık­lı olan­lar muh­taç­la­ra kol ka­nat ger­miş­tir. İl­gi­ler gös­ter­me­lik de­ğil ha­ki­ki­dir. Hırs ve kıs­kanç­lık­lar yu­mu­şa­mış, ye­ri­ni kar­şı­lık­lı an­la­yış al­mış­tır. Kin, ha­set, ben­cil­lik gi­bi mâ­ne­vî has­ta­lık­lar azal­mış ve ni­ce ha­yır­lı so­nuç­lar el­de edil­miş­tir. İş­te ra­ma­zan ayı, ima­nı­mız­dan kay­nak­la­nan in­san sev­gi­mi­zin gös­te­ril­me­si için böy­le­si­ne gü­zel bir fır­sat­tır. Bu eş­siz ay­da mü­min bir ku­lun şu mu­ha­se­be­yi yap­ma­sı ge­re­kir: Aca­ba ge­re­ği gi­bi ya­şı­yor mu­yum? Ge­çen on bir ayı­mı na­sıl ge­çir­dim? Be­ni yok­tan var eden, tür­lü ni­met­ler bah­şe­den yü­ce rab­bi­min hu­zu­ru­na yüz akıy­la çık­ma­ya ha­zır mı­yım? Ge­le­cek yıl için ne gi­bi prog­ra­mım var? Ken­di ken­di­me ve Ce­nâb-ı Hakk’a han­gi iyi iş­le­ri yap­mak ve han­gi kö­tü dav­ra­nış­la­rım­dan kur­tul­mak için söz ve­re­bi­li­yor, so­rum­lu­luk üst­le­ne­bi­li­yo­rum? Böy­le bir mu­ha­se­be ve de­ne­ti­min ar­dın­dan, bu rah­met ve ba­ğış­lan­ma ayı­nın çok gü­zel iz­ler bı­rak­ma­sı, yan­lış­lık­la­rın ter­ke­di­lip be­ğe­ni­len alış­kan­lık­la­rın ka­za­nıl­ma­sı­na ve­si­le ol­ma­sı umu­lur. Gü­nü­müz in­sa­nı kü­çük olay­lar­da bü­yük mut­lu­luk­lar arar ha­le gel­miş­tir. Hal­bu­ki in­sa­noğ­lu far­kın­da de­ğil ki, ha­ya­tın­da onu mut­lu ede­cek ni­ce gü­zel­lik­ler var. Şu akıp gi­den za­man için­de sa­de­ce ömür de­ğil, bü­yük mut­lu­luk­lar va­ad eden olay­lar da akıp git­mek­te­dir. Bu ba­ğış­lan­ma ve ye­ni­len­me ayı, ola­ğa­nüs­tü mut­lu­luk fır­sat­la­rıy­la zen­gin­leş­ti­ril­miş bir za­man di­li­mi­dir. Kut­lu sa­adet as­rı­nın iz­le­ri­ni, be­re­ke­ti­ni ta­şı­yan bir za­man di­li­mi... Rah­me­tin, mağ­fi­re­tin âle­mi ku­şat­tı­ğı bir ay­lık za­man di­li­mi... Şüp­he yok ki geç­miş­te­ki ra­ma­zan­lar da­ha gü­zel­di, da­ha muh­te­şem­di. Fa­kat geç­mi­şi bir da­ha ya­şa­ya­ma­ya­ca­ğı­mı­za gö­re, bu ra­ma­zan bi­zim ra­ma­za­nı­mız­dır. Öy­ley­se şim­di geç­mi­şi bü­tün gü­zel­lik­le­riy­le mâ­zi­ye bı­ra­kıp, ge­re­ken ders ve ib­ret­le­ri ala­rak bu­gü­ne, id­rak ede­ce­ği­miz gün­le­re ve özel­lik­le bu mü­ba­rek an­la­ra bak­ma za­ma­nı­dır. Kul­luk va­zi­fe­le­ri­miz, bu­gün ve öm­rü­mü­zün yet­ti­ği ge­le­cek za­man­lar­da bi­zi bek­le­mek­te de­ğil mi?
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy