Aramak

Hürriyet ve Kölelik

“Hür kişi tamah ettiği sürece köledir Kanaat ettiğinde ise, köle de olsa hürdür.”
Bu hikmetli söz, hadis hafızı ve meşhur sufi Bünan b. Muhammed el-Hammal K.S.'ye ait.  Cüneyd-i Bağdadî K.S.’nin yakın dostu olan zatın bu sözü, adeta 'hürriyet' ve 'kölelik’ kelimelerini sözlükten çıkarıyor, canlı bir hayat tarzı olarak önümüze koyuyor. Bu sözü okuyunca, ‘gerçek hürriyet’ ve ‘gerçek kölelik’ üzerine tekrar düşünme ihtiyacı duyuyoruz. İstediği herşeyi yapma hürriyetine sahip olduğunu vehmederek, ömrünü arzularının peşinde tüketen ve her arzuya ulaştığında bir başkasını elde etmek için didinip duran kimse gerçekte özgür müdür? Yoksa tutkularının, heva ve heveslerinin emrinde bir köle midir? Bünan b. Muhammed el-Hammâl K.S.’nin yukarıdaki sözünün, hürriyet ve köleliğin bugünkü tanımlarıyla bir çatışma halinde olduğunu söylemek mümkün.  Günümüzde hürriyet, insanın sınırsız olduğu söylenen ihtiyaçlarını karşılamak için her türlü yola başvurma serbestliği olarak algılanıyor. İnsanın ihtiyaçlarının sınırsız olduğunun kabul edilmesi, aslında bu ihtiyaçlara karşı acizliğin ve mahkumiyetin delili değil mi? Çünkü bu dünyayı sadece kendi emrine amade kabul ederek adeta canavarlaşan, diğer insanları acımasızca ezip sömüren insan, bütün bağlardan kurtulsa da, bu kez nefsinin ve arzularının elinde esirdir. Diğer taraftan, dünyayı kendi emrinde zanneden, madde hırsıyla canavarlaşan ve diğer insanları acımasızca ezen kişinin hürlüğü, maddenin ve şartların sınırında biter. Madde ve şartlara gelince; çoğunlukla para ile alınıp satılabilir, her an elden gidebilir. Dolayısıyla sunduğu özgürlük de böyledir. Oysa Yüce Yaratıcı'nın kendisine nasip ettiği helâl kazanç ile yetinen ve başkasının malında gözü olmayan kişi, nefsinin arzu ve isteklerini dizginlemeyi bildiği için gerçek anlamda özgürdür. Bitmek bilmeyen bir hırsla daha  fazla kazanmanın ve daha fazla tüketmenin, bu uğurda gücü yettiğini ezip geçmenin, güç yetiremediğinin karşısında ezilip-bükülmenin özgürlük olmadığını bilen kimse, hem nefsine hem de diğer insanlara esir olmaktan kurtulmuş demektir. Böyle bir kimse görünüşte köle bile olsa, gerçek anlamda özgürdür. Nitekim Alemlerin Efendisi A.S. “İhtiyacı kadar rızıklandırılan ve AIlahu Tealâ tarafından kendisine verilen rızka kanaat ettirilen kimse kurtulmuştur'” buyuruyor. Bir Arap atasözü de “Tıpkı hasmından kısasla intikam aldığın gibi, kanaat etmek suretiyle hırsından  da intikam al” der. Keza “kanaat hazinedir” sözü ise sahibini gerçek anlamda zengin eden şeyin maddi varlık değil, yetinmesini bilme hasleti olduğunu en veciz tarzda anlatır.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy