Aramak

İDLIB İÇIN AYAĞA KALKMA VAKTI

Suriye düne kadar Os-manlı’nın vilayetiydi ve medeniyetimizin en mü-him köşe taşları arasındaydı. 2011’de başlayan iç savaş ülkeyi tanınmaz hale getirdi. Büyük dev-letlerin kozlarını paylaştığı arena-ya dönüşen ve terör örgütlerinin cirit attığı ülkede yaşananlar, öyle ki aradan yüzlerce yıl geçse de unutulmayacak. Re-jimin bombaları altında hayatta kalma mücadelesi verenler, yet-miyormuş gibi müttefik devletlerin insafsız saldırılarına da maruz ka-lıyor. DAEŞ, PYD/YPG, Haşdi Şabi gibi terör örgütlerinin mevcudiyeti de cabası. Türkiye’deki mülteci-lerin sayısı her geçen gün artıyor. Yeni göçler zorlayıcı hale gelse de, elindeki tüm imkânları Suriyeli masumlar için seferber eden Tür-kiye, mazinin yüklediği misyonun icaplarını yerine getirmeye devam ediyor.

Hatay sınırımızdaki İdlib’de ise va-ziyet içler acısı. İsrail’in Gazze’yi hedef haline getirdiği gibi Rusya ve Baas rejimi de İdlib’e özellik-le odaklanmış durumda. Kasım 2019’dan beri can pazarı nedeniy-le Türkiye sınırındaki güvenli böl-gelere yerleşen sivillerin sayısı 370 bine ulaştı. 2019 başından şimdiye rakam korkunç boyutlarda. 1 mil-yon 300 bin kişinin yerlerini yurtla-rını terk ederek göç etmek zorun-da kaldıkları vurgulanıyor. Bölgede vefat eden 1600 kişiden bahsedili-yor. Hatay’ın diğer tarafındaki Sar-mada ilçesinde barınanlar için de hayat zor şartlarda sürüyor. Yağ-mur yağdığında çamur deryasına dönen derme çatma çadırlarda, ısınmak için yanlarında getirdikleri eşyaları kırıp yakmak zorunda ka-lıyorlar.

Ocak ayı içerisinde İçişleri Bakan-lığımızın koordinasyonunda Türk Kızılay, AFAD, Türkiye Diyanet Vakfı, Beşir Derneği, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, Sadakataşı Derneği, İHH, Deniz Feneri Derneği ve Hay-rat Vakfı “Bir Aradayız İdlib’in Ya-nındayız” sloganıyla yardım kam-panyası başlattı. Bakan Süleyman Soylu, “Son dönemdeki gelişmeler ve çatışmalar neticesinde, 1 Ara-lık 2019’dan itibaren 312 bin kişi sınırımıza yakın yerlere doğru göç etmiştir. Göç edenlerin yüzde 76’sı kadın ve çocuktur. Takdir ederse-niz ki bu taşınma değildir. Yanla-rına alabildikleri küçük eşyalarla kaçıştır. Sınırımızın dışında, yirmi kilometre kadar yakında oluştur-duğumuz dokuz kamp alanına ge-liyorlar. Arkadaşlarımız kamp alan-larında atılabilecek bütün adımları atıyorlar. Biz Somali’den Arakan’a kadar dünyanın her noktasında çok yardım yapan ülkeyiz. Kişi başına gelir seviyemiz yükseldik-çe şımarmadık; geleneğimizden, göreneğimizden, bize bırakılan emanetlerden ayrılmadık. Çadır dağıtmadan kumanyaya, sağlık yardımından kış ortamında orada ihtiyaç duydukları tüm malzeme-lere kadar; AFAD Başkanlığımız, Kızılayımız, Diyanetimiz ve tüm yardım kuruluşları elinden geleni ortaya koydu. Gıda ve hijyen koli-si, battaniyeler, günlük yemek ve çadır ihtiyaçlarının tamamı şu ana kadar 217 bin 320 ihtiyaç sahibine ulaştırılmıştır.” cümleleriyle ülkesi-nin ihtiyaç sahiplerine kucak açma bağlamında neler yaptığını anlattı.

Türkiye halkı, içeride yapılan her türlü dezenformasyona rağmen âlicenaplık göstererek kendisine yakışanı yapıyor ve eman dileyen herkese kol kanat geriyor. Elbette temennimiz cinayetlerin yaşanma-ması, hiç kimsenin zulmün girdabında boğulmaması. Ancak üzülerek altını çizmek gerekiyor ki, küresel sistem ezmek üzerine bina edilmiş. Bize düşense gücümüz yettiğince ezilenin yanında olmak. Eğer varken sakınırsak, yarın -Allah muhafaza- olmadığında yüzümüzün bakacak kimseleri bulamaya-biliriz. Üstelik insanlığın belleğinde “koruyucu, kuşatıcı” sıfatlarıyla yer edinmiş millete, himaye etmekten başkası yakışmaz.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy