Allah için birbirini sevmek, ayet-i kerimede geçtiği üzere iyilik ve takva hususunda yardımlaşmayı gerektirir. (Mâide 2) Yine ayet-i kerimenin ifadesiyle, kıyamet gününde Allah için birbirini seven müttakiler hariç, bütün dostlar birbirine düşman kesilecektir. (Zuhruf 67)
Yüce Mevlâ iman edenleri kardeş ilan etmiştir: “Müminler ancak kardeştirler.” (Hucurât 10) Ayet-i kerimede yer alan “ihvetün/kardeşler” ifadesinin, normalde nesep yönünden kardeşlik için kullanıldığı bilinir. Bu ifadeyle, Müslümanlar arasındaki iman bağı, tıpkı nesep bakımından kardeş olanların arasındaki bağa benzetilmiş ve İslâm’ın adeta bir baba gibi, iman edenleri kardeş yaptığı vurgulanmıştır.(Râzî, Mefâtîh, 28/106)
Kaldı ki aslolan iman kardeşliğidir. İman bağı olmaksızın, nesep bağının Allah katında kıymeti yoktur. Nitekim gemiye binmeyip inkârcılarla birlikteliği tercih eden oğlu için Nûh aleyhisselamın çırpınışı ve Allah Teâlâ’nın hükmü ayet-i kerimede mealen şöyle anlatılmaktadır:
“Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna, ‘Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma’ diye seslendi. O, ‘Ben kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım’ dedi. Nûh, ‘Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, O’nun azabından korunacak hiç kimse yoktur’ dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.” (Hûd 42-43)
“Nûh, Rabbine seslenip şöyle dedi: ‘Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin elbette gerçektir. Sen hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.’ Allah, ‘Ey Nûh! O asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı iyi olmayan bir iştir. O halde, bilmediğin bir şeyi benden isteme. Sana cahillerden olmamanı öğütlerim’ buyurdu.” (Hûd 45-46)
İslâm nimeti
Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi ırka, kabileye ve kültüre mensup olursa olsun, iman bağı ile birbirine bağlanan bütün müminler kardeştir. Bu kardeşlik Yüce Mevlâ’nın ikram ettiği bir nimettir. O, bu nimete mazhar olan müminlere birlik beraberlik içerisinde kenetlenmeyi ve bu kardeşliği tesis eden iman bağına sımsıkı sarılmayı emretmektedir:
“Topluca Allah’ın ipine sarılın, bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir zamanlar siz birbirinize düşmandınız da O gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken Allah sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.” (Âl-i İmrân 103)
Tefsirler, sımsıkı sarılmamız istenen Allah’ın ipinden muradın Kur’an-ı Kerim, ehl-i beyt, İslâm dini, itaat, tevbe ve ihlâs olduğuyla alakalı rivayetlere yer vermişlerdir. Ayrıca, “bölünüp parçalanmayın” ifadesinden hareketle Allah’ın ipine sımsıkı sarılmayı, “cemaat olun” şeklinde yorumlamışlardır. (Râzi, Mefâtîh, 8/311; Kurtubî, el-Câmi‘, 4/159) Zira Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemden rivayet edilen hadis-i şerif bu konuya açıklık getirmektedir:
“İsrailoğulları yetmiş bir fırkaya ayrıldı. Benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Onlardan birisi hariç diğerleri cehenneme girecektir. O fırka da cemaattir.” (İbn Mâce, Fiten 17) Başka rivayetlerde ise “benim ve ashabımın üzerinde bulunduğu yoldur” ifadesi yer almaktadır. (Tirmizî, İman 18) Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem böyle buyurduktan sonra “Topluca Allah’ın ipine sarılın, bölünüp parçalanmayın” ayetini okumuştur. (İbn Acîbe, Bahrü’l-Medîd, 1/388)
Ayet-i kerimenin devamında, kalpleri birbirine kaynaştıran ve birbirine düşman olanları kardeş kılan İslâm nimeti hatırlatılmaktadır.
Rivayet edildiğine göre Medîne’de iki büyük kabileyi temsil eden Evs ve Hazrec, anne baba bir kardeş idiler. Evlatları arasında meydana gelen düşmanlıktan dolayı yüz yıldan fazla birbirleriyle harp ettiler. Nihayet Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem Medine’yi teşrif edince Allah Teâlâ’nın lütfuyla aralarındaki bu fitne ateşini İslâm ile söndürdü ve yukarıdaki ayet onlar hakkında indi. İman bağıyla oluşan bu kardeşlik sadece bu kabilelere mensup olanlara mahsus değildir elbette. Kıyamete kadar gelecek olan bütün iman ehli birbirinin kardeşidir.
Kardeşliğin gereği
Allah yolunda iman bağıyla kardeş olanların belki de dikkat etmeleri gereken en önemli edep, Allah için birbirini sevmektir. Allah için sevmek kardeşliğin temelidir. Bu yüzdendir ki Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem, “Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.” buyurmaktadır. (Ebû Davud, Sünnet 3) Abdullah b. Ömer radıyallahu anhunun şu ifadeleri bu konudaki hassasiyeti ortaya koymaktadır:
“Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceleri ibadetle geçirsem, malımı Allah yolunda tek tek infak etsem ve bu hâl üzere ölsem... Fakat gönlümde Allah’a itaat edenlere karşı bir sevgi, O’na isyan edenlere karşı bir buğz olmasa, bütün bu yaptıklarımdan bir fayda göremem.” (Gazzâlî, İhyâ, 2/160)
Allah için birbirini sevmek, ayet-i kerimede geçtiği üzere iyilik ve takva hususunda yardımlaşmayı gerektirir. (Mâide 2) Yine ayet-i kerimenin ifadesiyle, kıyamet gününde Allah için birbirini seven müttakiler hariç, bütün dostlar birbirine düşman kesilecektir. (Zuhruf 67)
Allah için birbirini sevenlerin, mahşer gününde özel gölgelik altında bulunan yedi sınıftan biri olduğu hadis-i şerifte şöyle haber verilmektedir:
“Yedi sınıf insan var ki, Allah Teâlâ onları kendi rahmet gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı hesap gününde özel rahmetinde gölgelendirecektir. Bunlardan birisi de Allah için birbirini seven, bu sevgi uğruna bir araya gelen ve bu sevgiyle birbirinden ayrılan iki arkadaştır.” (Hadisin tamamı için bkz. Buhârî, Zekât 16)
Velîlerin büyüklerinden İmam Sühreverdî kuddise sırruhû Allah için kardeş olanların riayet etmesi gereken edebe şöyle dikkat çekmektedir:
“Allah için yakınlık ve kardeşlik kurmayı tercih eden kimsenin dikkat edeceği ilk edep, bu işin hayırlı olması için Yüce Mevlâ’ya yönelmektir. İnsan kendi nefsini ve arkadaşını Allah Teâlâ’ya teslim ederek bu birlikteliğin bereketini istemelidir. Çünkü bu arkadaşlık sebebiyle kendisine cennet veya cehennem kapılarından bir kapı açmış olacaktır. Eğer bu dostluk Allah rızası içinse, Allah Teâlâ aralarında hayır yolunu açar. Bu ise cennet kapılarından bir kapıdır.” (Dilaver Selvi, Kaynaklarıyla Tasavvuf, 2/215)
Dağılıp parçalanma ateşinin her tarafı kasıp kavurduğu şu âhir zamanda tek kurtuluş yolu, iman bağıyla kardeş olan müminlerin takva ve hayır yolunda kenetlenmeleri ve kardeşliğin gereği olarak birbirlerini sırf Allah için sevmeleridir. Amellerin en faziletlisi olan bu sevgi, Allah Teâlâ’nın inayetiyle nice hayır kapılarının açılmasına ve şer kapılarının kapanmasına vesile olacaktır.