Aramak

Kahramanlık Kanımızda Var

Efendim millet olarak şu fani dünyada fevkalade mühim bir yer işgal ediyoruz. Bu girişten sonra Selçuklu'yu Osmanlı'yı yad edip, öveceğimi zannediyorsanız yanıldınız amma. Zira şu fakirin kanaatine göre cemiyetimiz bugün de aynı kahramanlıkları, aynı akıncı ruhunu trafikte yaşatmakta. Bir kaç misal serdedeyim müsaadenizle. Efendim, evvela şu trafiğimize bir nazar ediniz. Dünyanın başka hangi yerinde bu kadar dar yollarda bu kadar araba yanyana geçmeyi becerebilir? Kim üç metre enindeki yolda, birbirini sollayan iki kamyonun arasından geçmeye çalışır? Haa, arada bir kaza olur, canlar gider, olmadı, ambulans da kaza yapar vesaire amma şunu da ekleyelim ki, milletimizdeki bu cesaret başka hiç bir yerde bulunmaz. Memleketimizdeki hızlı şoförleri gören bir ecnebi, bi vakit bana şunu söylemişti: "Mister Reha! Ne var olmakta bu adamlar ralli gibi bi o taraf, bi bu tarafa arabalari hiz yapmakta?" Adamın Türkçe’sini on dakikada düzelttikten sonra, bendeniz ona milletimizin her işinin acele olduğunu, başka türlü muassır medeniyet seviyesine yetişemeyeceğimizi söyledim. Adam hayretler içinde: "O da nedir? Tiren midir yoksa uçak mıdır ki koşturmak siz?" diye sormaz mı? Gülerek cevap verdim: "Behey ecnebi kardeş! Sen ne anlarsın medeniyetten? Daha siz o derse gelmediniz!" Acelemizin sebebi vardır elbet. İnsanımız aslında randevularına pek düşkündür. Ama "saat 7'de geleceğim" dediği yere saat 10'da gelmeyi adet edinmiştir. Maksadı kötü değildir, geç kalsa da trafikte kaybettiği zaman yüzünden böyledir. O yüzden bizde söylenen vakte en azından bir saat eklemek pek tabiidir. Hatta bir gün bile ekleyeni vardır. Efendim, dinamik ve çevik milletimiz yerinde de duramaz. Tahmin gücünü kullanarak, trafik ışığı daha kırmızı yanarken iki saniye sonra yeşil yanacak diye basar gaza. Bu arada karşıdan gelen araçlara şunu demek ister: "Boşuna durmayınız, medeniyetimizi ileri götürmek için kat'iyyen bir saniye bile durmamak icab eder!" Bu hay-huy içinde bazı vatandaşlarımız dâr-ı bekaya irtihal etseler de, birer Ulubatlı Hasan gibi yollara kahramanlık sancaklarını dikerek giderler. Milletimizin temeli akıncılara dayanır, biliyorsunuz. Nitekim şoförlerimiz de kendilerini öyle addedip, sağından solundan geçen diğer arabaları gavur leşkeri belleyip sürer arabasını üzerine. O sebepten yollarımız aynı zamanda birer muharebe meydanıdır, kanla sulanmıştır. Bir Vatan Caddesi Mercidabık, bir Millet Caddesi Otlukbeli, bir Kızılay Meydanı Viyana surları manası taşır bizler için. Eğer başka arabalar düşman süvarisi ise, yayalar da düşman piyadesi demektir. O sebepten bizde piyade zayiatı epeycedir. Kahraman şoförlerimiz kaldırımda gitmeyi, kahraman yayalarımız da yolda gitmeyi bu maksatla tercih ederler. Milletimiz için ha yaşamak, ha ölüm farketmez! Elinde direksiyon simidi, altında yerli konserve tenekesi arabası, boynunda bozuk emniyet kemeri ilmeği, her an ölüme koşar. Akıncı cedleri gibi bir an olsun gözünü kırpmaz. Zira kırpacak vakte erişmeden Tahtalıköy'e erişir.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy