Senede bir gelen kavuşma
İnsana varlığı hatırlatan bir açlık...
Hep elimizde olduğunu ya da elde edebileceğimizi düşündüğümüz hayatın ötesini gösteren bir pencere...
Ramazan bizi silkelemeye, uyandırmaya geldi.
Küçük veya büyük endişelerden
İmanımızı çalmaya çalışan şüphelerden
Gücü imana değil, maddiyata dayananlara karşı hissettiğimiz korkudan...
Ramazan bizi feraha çıkarmaya, güç vermeye geldi...
Hayatımızı boğan meşgalelerin karanlığından
Nefis kuyusundan, benlik mağarasından
Kör eden gaflet sağanağından...
Ramazan bizi kurtarmaya, el uzatmaya geldi.
Ramazan geldi gönüllere
Hoş geldi
Hoş geçsin.
Öteki kavuşmaya dek
Hoş tutsun bizleri...
Sizce gerçek tutsaklık nedir?
Gerçek tutsak, bedeni bir mahpusta dış dünyadan mahrum bırakılan adam değildir.
Aksini düşünüyorsanız, tarih boyunca zindanlara atılmış ama gönülleri rahmet deryasında sofradan sofraya ziyafete koşan nice insanı hatılamalısınız.
Tarih, zindanda olduğu halde manevi semamıza halâ ışık veren böyle yıldızlarla dolu.
Kimler yok ki! Hz. Yusuf gibi peygamberler, Hz. Bilâl-i Habeşî gibi sahabiler, İmam-ı
Rabbanî gibi veliler, İmam-ı Azam gibi alimler...
Gerçek tutsaklık beden tutsaklığı olamaz. Beden zaten özgür değil ki.
Ne kadar uzağı görebilirsiniz, ne kadar işitebilirsiniz? Gözünüz ve kulağınız özgür değil.
Ne kadarına güç yetirebilir, isteklerinizi ne ölçüde gerçekleştirebilirsiniz?
Gerçek tutsaklık beden tutsaklığı değil, bedene tutsaklık olabilir. Arzuların, isteklerin geçici ve sınırlı tatminlerine tutsaklık.
Şimdi o tutsaklığın zincirini tuz-buz edecek rahmet kılıcını kuşanma zamanı. Yani oruç zamanı.
Nefsin ve şeytanın, sefil ve fani hazların zindanlarından, iradeyi özgürlüğüne kavuşturma zamanı.
Fani varlığımızın kölesi değil, efendisi olduğumuzu gösterme zamanı. Emmare nefsin amirliğine son verme zamanı.
Yalnız Yaratıcımız’ın önünde boyun eğdiğimizi, yalnız O’na teslim olduğumuzu önce kendimize ispat etme zamanı.
Bir yanda toprağa basarken, bir yanda rahmet semalarına kanat açıp melekleşme zamanı.
Bütün dakikalarımızı, saatlerimizi, aylarımızı ve yıllarımızı yaradılış hakikatimize göre yeniden ayarlama zamanı.
Çıktığımız ebediyyet seferi adına ömür meydanında talim yapma zamanı.
Alemin ilâhi solukla dirildiği bu mevsimde kalplerimizi yeniden diriltme zamanı.
“Oku” hitabıyla Hira’da açan gülü evlerimize, sokaklarımıza, şehirlerimize ve bütün kainata koklatma zamanı.
O’nun kokusuyla sarhoş olup şarkılar söyleme, coşma zamanı.
Bahar geldi.
Kış ortasında baharı yaşatana teşekkür zamanı.
Baharınız mübarek olsun.