Efendim, müsbet ilimin önünde kimse duramıyor. Önüne kaptığını alaşağı ediveriyor mübarek. Sürüklüyor ve hatta güpegündüz tartaklıyor. Bakınız, nihayet frenk ilim adamları insanın şifresini de çözmüşler.
Haberi, adaşımın tivi haber bülteninde maymun ve kedi haberleri arasında görünce pek duygulandım. Aile efradını televizyon başına çağırdım: "İşte istikbaliniz yavrucuklarım. Bundan gari ne Reha babacığınıza, ne de sizlere hastalık, dert, tasa, gam yok. Bundan sonra her şey inanın pek güzel olacak" diye gözyaşlarına boğuldum.
Evet, ondan beridir bu genetik mevzuu üzerinde düşünüyorum, etüdler yapıyorum, alttan alıp üstten veriyorum. Memleketimizde acaba genleriyle oynarsak, millete ne olur diye tefekkür eyliyorum.
Mesela memurların genleriyle oynasak ne olur? Şunun şurası her gün bizlerle oyuncak oynar gibi oynayan bu zevat daha iyi, daha hoş ve daha cici olmaz mı? Karar vermeden evvel beni bir dinleyiniz:
Genlerinin şifresi X yahut Y gibi garip harflerden müteşekkil bir memurun şifresini kırdık diyelim. Ondan sonra da onun genine, öyle Frenkçe garip harfler değil, Türkçe bir şifre, mesela "KURUFASULYE" yazdık diyelim. Böyle bir memurumuz bakın nasıl değişecektir!
Misal: Devlet dairesine gittiniz. Kuyruğa girdiniz. Şifresini yenilediğimiz genetik memurumuz, yani KURUFASULYE hemmen yanınıza gelir, "amman efendim, buralarda ne bekliyorsunuz, buyrun odama çay ikram edeyim, istirahat buyrunuz" der. Odasına girdiğinizde ise, hemmen altınıza bir koltuk verir. "Emrinizi dinliyorum velinimetim olan muhterem vatandaşım!" diye sual eyler. Siz işinizi söylersiniz. O bir kaplan çevikliğiyle ellerinize atılır, "amman efendim nolursunuz bu işinize ben bakayım. Ölümü öpün, nolur başka bi memur arkadaşa vermeyin" diye ağlamaya başlar. Siz de tabiatıyle üzülür, "hadi hadi kalk yerden, sil bakayım ağzını, burnunu. Tamam benim işime sen bak" der demez, yine yattığı yerden fırlar ellerinizden minnetle öper.
KURUFASULYE türü memur, dosyanızı kendi elleriyle hazırlar. Sizin yerinize o kuyruğa girer. Sizin yerinize o azar işitir, başında dosyalar parçalanır. Amma genetiğini sevdiğim asla yılmaz. Bi daha dosya tanzim eder, bi daha kötek yer, amma sizin işinizi ölene dek takip eder. Siz ise, saatler, günler geçtikçe memurun odasına postu serip, rahatınıza bakarsınız. Memur, sabah kahvaltısı, akşam yemeği, meyvesi, çayı böreği derken velhasıl bütün ailenizi odasında misafir etmiş olur. Kendi harab olur zavallıcık. Amma KURUFASULYE geninde geri vites olmadığı için zevkle sizin yerinize kendisi çile çeker. Arada bir, önüne bir bardak su koyarsınız, onunla idare eder gider gariban.
Haa, neticede bu tarzda işiniz olur mu olmaz mı bilmem. Daha işin o tarafını tefekkür eyleyemedim. Amma müdürler ve onların da patronlarında genetik şifrelerini kırma denemelerim devam ediyor. Bu arada kendi şifremizle ilgilenmeyi bile unuttuk. Öyle ya... Kendi şifreni kendin kır!