Kur’an ve Peygamber, Allah’a ulaştıran yolun birbirinden ayrılmaz iki unsuru. “Kur’an’a yönelme” sloganıyla Allah Rasulü’nü devre dışı bırakmak ya da O’nun mirasını sınırlamak isteyenler kendilerine ve kulak verenlere nasıl yazık ettiklerinin farkındalar mı?Herşeyi sonsuz bir mükemmeliyette yaratan Yüce Allah, insana hitaben “Sizi boşu boşuna yarattığımızı mı sandınız?” (Mümin/115) ve “İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?” (Kıyamet/36) buyurarak, insanın belli bir gaye için yaratıldığını ve yaratılış hikmetinin de Allah’ı tanıyıp O’na ibadet/kulluk etmek (Zaiyat/56) olduğu bildirir. Allah, hür iradeyle donatarak yaratılmışlar içerisinde eşsiz bir yer verdiği insana, kulluk görevlerini de yerine getirebilme imkanını vermek amacıyla bir mücadele alanı tesis etmiştir. Ancak insan bu mücadele alanında kendi kendine yeterli değildir. Yani yaratılış gayesine uygun olarak cennete giden yoldaki tehlikelerden sakınmasında bir yol gösterici, bir mürşid, bir rehber olmadan, sırf aklı ve duygularıyla gayesine ulaşması mümkün gözükmemektedir. Kısacası, insanı uyaracak ve bütün olumsuzlukların etkisinden kurtarıp onu en doğruya, en güzele ulaştıracak vahye ve dolayısıyla peygamberlere ihtiyaç vardır. İşte peygamberler, Allah’ın bir rahmeti olarak bu iş için gönderilmiş seçkin birer rehberdir. Onlar Allah’tan aldıkları emirle, tutulacak yolu belirler, uyulması gereken kuralları koyarlar ve muhtemel tehlikelere karşı onları uyarırlar. Peygamberlerin bu görevini Rasulullah (A.S.) çok veciz bir temsille şöyle dile getirir: “Benimle sizin durumunuz, şu temsile benzer: Bir adam ateş yakmış, ateş etrafı aydınlatınca, gece kelebekleri ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız ise onları kurtarmaya çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak çoklukla ateşe atılırlar. Ben tıpkı o adam gibi ateşe düşmemeniz için belinizden yakalıyorum, ancak siz ateşe ateşe koşuyorsunuz.” (Buhari, Müslim, Tirmizî) Şimdi, Yüce Allah’ın Kitabı’nı esas alarak, insanlara rehber olarak gönderdiği peygamberlerin hangi görevlerle gönderildiğine bir göz atalım:
Tebliğ/Duyurma
Her peygamber, Allah’tan aldığı ilahi vahyi öncelikle insanlara duyurmakla görevlidirler. Yüce Allah tarafından peygamberlere yüklenen bu görev pek çok ayette geçmektedir. Bu ayetler grubundan bazılarını vermek istiyoruz: “Allah’a itaat edin, Rasule de itaat edin ve sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki Rasulümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir.” (Maide/92). “Rasule düşen (vazife), ancak duyurmadır. Allah açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir.” (Maide/99). “Peygamberlerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi!” (Nahl/35).Tatbik/Uygulama
Allah Tealâ, peygamberlerine vahyi tebliğ etmelerinin yanında, onu uygulamalarını da emretmektedir. Peygamber de beşer ve mükellef olduğuna göre, bu ilahi hükümler peygamber tarafından da uygulanacaktı. Bunlardan ferdi hayatı ilgilendiren hükümler olduğu gibi, toplumsal hayatı ilgilendiren hükümler de bulunmaktaydı. Allah, emir ve hükümlerinden bir kısmını kabul edip, bir kısmını reddetmeyi gerçek kafirlik olarak nitelemiş (Nisa/151), elçilerini de bu hükümlerin tamamını uygulamakla yükümlü kılmıştı. “Alah’ın gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab’ı hak ile indirdik; hainlerden yana olma!” (Nisa/105). “Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et.” (Maide/49) “Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: ‘Ya bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir!’ dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.” (Yunus/15)Öğretim, Eğitim ve Örnek Olma
Yüce Rabbimizin, seçtiği peygamberlere yüklediği görevlerden biri de insanlara dinlerini öğretmek, bunun eğitimini vermek ve kendi uygulamalarıyla insanlara güzel bir şekilde örnek olmaktır. “Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab’ı ve hikmeti talim edip, bilmediklerinizi öğreten bir Rasul gönderdik.” (Bakara/151). “Andolsun ki, içlerinden kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Âl-i İmran/164). Bu ayetlerde iki husus göze çarpıyor: Birincisi, Kitab’ın yanında Hikmet’in öğretilmesi, ikincisi ise, onların kötülüklerden arındırılması hususudur. Elbette ki, bir şeyi duyurmak ile onu öğretmek farklı şeylerdir. Öğretme, öncelikle doğru anlamayı ve ardından da bunun uygulanmasını gerekli kılar. Aynı şekilde, kötülüklerden arındırma da belli bir programı uygulamak, gerekli yerlerde gerekli uyarıları yapmakla sağlanabilir. Ayet-i kerimede geçen Kitap ve Hikmetin öğretilmesi, müminlerin kötülüklerden arındırılması görevi peygamberin uhdesine verilmiştir. “Andolsun ki, Rasulullah sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab/21). Peygamberler öğrettikleri ve davet ettikleri hususlarda insanlara uygulamalı örnek olmak için gönderilmişlerdir. İnsanların hayatlarında izleyecekleri doğru yolun bilinmesi ve takip edilmesi konusunda peygamberin uygulamaları, sözlü öğretileri kadar önemlidir. Zira toplumların değişmesi için teorik eğitim yeterli değildir. Uygulamalı olarak insanlara öğretilmesi gerekir. Peygamberler tarihine baktığımızda, yeni bir kitap getirmeyen pek çok peygamberin bulunduğunu, ancak peygambersiz bir kutsal kitabın gönderilmediğini görürüz. Bu hakikat, insanların sadece Allah tarafından gönderilen bir kitaba muhtaç olmadıklarını, bunun yanında o kitabın muhtevasını öğretecek bir öğretmene de ihtiyaç duyduklarını gösterir.Beyan/Açıklama
“(Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.” (İbrahim/4) “İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur’an’ı indirdik.” (Nahl/44) Bu ayetlerden anlaşılıyor ki, elçilerin bir görevi de Allah’ın emirlerini açıklayıp izah etmektir. Açıklama, mutlaka asıl metinle ilgili bazı ilave açıklamalar yapılmasını gerekli kılar. Çünkü asıl metnin tekrarı açıklama olamaz.Yasama: Helal ve Haram Kılma
“Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi Peygamber’e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder. Onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber’e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nura (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.” (A’raf/157). Bu ve benzeri ayetlerde açıkça, Rasulullah’ın (A.S.) haram ve helal kılma yetkisinden söz edilmektedir. “Acaba bu yetki Allah’ın bu husustaki emirlerini tebliğden mi ibarettir” diye bir soru akla gelebilir. Dikkat edilirse, helal ve haramların tebliğinin, iyiliği emretme ve kötülüğü yasaklama prensibine girdiği görülür. Ve temiz şeylerin helal, pis şeylerin haram kılınması ise yeni bir teşri ve hüküm koymadır. Bu da Rasulullah’a (A.S.) izafe edilmiştir.