Aramak

Misafiri Kim Ağırlayacak?

Âşık Paşazâde nam-ı diğer Derviş Ahmed Âşıkî, Devlet-i Âliyye’nin ilk tarihçilerinden biridir ve kuruluş devri ile ilgili en önemli kaynaklarından birini kaleme almıştır. O, 1300’lü yıllarda Anadolu’daki göçmenleri ve dolayısıyla Osmanlı’yı kuran dört ana unsuru şöyle açıklıyor:

  • Gâziyân-ı Rûm,
  • Abdalân-ı Rûm,
  • Bacıyân-ı Rûm,
  • Ahîyân-ı Rûm.

Bu ifadelerdeki Rûm kelimesinin Anadolu demek olduğunu hatırlatalım. İşte Anadolu’nun yurt edinilmesinde, Osmanlı’nın cihan devleti olarak teşekkülünde Ahîlerin mühim katkıları var. Abdallar yani dervişler, Moğol bozgunun ardından tarumar olmuş Anadolu’yu ayağa kaldıran ideali topluma nakış nakış işlemişlerdi. Ahîler ise dünyevî nizamın tesisinde, çarşı pazarın doğruluk ve kardeşlik hukuku çerçevesinde inşasında çok önemli rol üstlenmişlerdi.

Ahlâkın sistemleştiği ocak

Anadolu’da Ahîlik deyince ilk akla gelen isim, haklı olarak dericilerin pîri Ahî Evran’dır. Aynı zamanda büyük âlim ve sûfî olan bu zâtın adı Şeyh Nasirüddin Mahmud’dur ve bir görüşe göre Nasreddin Hoca’nın ta kendisidir. Anadolu’daki bütün âlim ve ârif zâtlar gibi o da iki kaynaktan birden beslenmişti: Hâce Yusuf Hemedânî’lerin, Hâce Ahmed Yesevî’lerin suladığı Mâvâraünnehir’den ve ilim merkezi Bağdat’tan...

Ahî Evran’ın Anadolu’da tutuşturduğu çerağ, Selçuklu’nun en karışık olduğu devre denk gelse de Söğüt’te filizlenen Osmanlı medeniyetine yol aydınlığı olmuştu. Ahî Evran’ın ayak izini takip ederek Anadolu’da ahîlik düsturlarının tohumlarını eken pek çok talebesi de bulunuyordu. Bunlardan birisi de Denizli’de bu irfanın parlayan güneşi Ahî Sinan’dı.

Ahilîk teşkilatı, dürüst ve temiz bir toplumun oluşumunu isteğe bağlı olmaktan çıkararak, adeta mecburiyet haline getiriyordu. Yani İslâm ahlâkını bir tercih olmanın ötesine taşıyarak sistemleştiriyor, kurumsallaştırıyordu. Ahî olmak isteyene önce “fetâ” payesi verilirdi. Sonra “ahî” ilan edilir, en sonunda da liyakati tam ise şeyh olurdu.

Daha başlangıç mertebesi olan fetâ (yiğitlik) için gereken şartlara bakın:

Sıdk (sadakat ve doğruluk), sefâ (sükunet), emanet (güvenilir olma), takva (dini yaşamada hassasiyet), kerem (eli açıklık), mürüvvet (mertlik), hayâ...

Ahî vasfını kazanmanın da namazları kazaya bırakmama, Hak’tan gayrısına itibar etmeme, ilim erbabı olma ve devlet erkânının kapısına gitmeme gibi şartları bulunuyordu. Ahî; gönlü, sofrası, kapısı ve eli daima açık; gözü, dili ve şalvarı kapalı kişiydi aynı zamanda. Kelimenin tam anlamıyla tasavvuf terbiyesi almış ve bu yolda belli merhaleler kat etmiş kişilerdi. Çarşı pazar, yani o devrin ekonomik hayatı işte bu ârif kişilerin kontrolündeydi.

Ahî Sinan da bütün bu vasıfları haiz, 1300’lerin ortalarına kadar Denizli’de yaşamış ve ahîliğin bu bölgede sembolü olmuş mühim isimlerden biriydi. İnançoğulları Beyliği’nin hüküm sürdüğü topraklarda İslâm’ın emir ve tavsiye ettiği ahlâkın ticaretten hanelerin içine kadar her yere nüfuz etmesine katkı sunmuştu.

İbn Batuta’nın şaşkınlığı

Ahî Sinan’ın misafirperverliği o derece yüksekti ki, Fas’tan çıkıp Çin’e kadar dünyayı dolaşan, seyahati sırasında Anadolu’ya da uğrayan İbn Battuta, Büyük Dünya Seyahatnamesi’nde Denizli’de yaşadığı bir hadiseyi şaşkınlıkla şöyle anlatıyordu:

“Beldeye girdiğimiz saatlerde çarşıdan geçerken bazı kimseler dükkânlarından çıkıp hayvanlarımızın dizginlerine yapıştılar. Bir başka grup da onlara engel olmaya kalkıştı ve bu yüzden aralarında tartışma çıktı. Ne söylediklerini anlayamadığımız için müthiş bir korkuya kapılarak yol kesicilerle karşılaştığımızı ve mallarımızı elimizden almaya çalıştıklarını zannettik. Tam bir kargaşa ile karşı karşıya kalmışken Cenab-ı Hak bizi Arapça bilen bir hacıya rast getirdi. Ona bu kişilerin bizden ne istediklerini sordum.

  • Korkmayın, dedi, bunlar ahîlerdir. Sizi ilk karşılayanlar Ahî Sinan’ın, diğerleri ise Ahî Duman’ın yoldaşlarıdır. Her iki grup da kendi zâviyelerinde misafir olmanızı istiyorlar!

Olacak iş değildi. Eşkiya olmalarından endişelendiğimiz bu adamların yegâne kavga sebebi bizim nerede ağırlanacağımız idi. Onların misafirperverlikleri karşısında gerçekten hayretler içerisinde kaldım.

Nihayet aralarında kura çekilmesi ve hangi tarafa isabet ederse o tarafta misafir olmamız kararlaştırıldı. Böylece sulh sağlanmış oldu. Kura Ahî Sinan’a düştü. Bu zat ve yoldaşları bizimle bizzat ilgilenerek izzet ikramda bulundular.”

1330’larda Müslüman Anadolu’ya gelen büyük âlim ve seyyah İbn Battuta, ahîliğin yani gerçek kardeşliğin ne demek olduğunu gözleriyle görmüştü.

Kaybolan sadece mezar olsaydı

Ahî Sinan’ın hangi tarihte vefat ettiği bilinmiyor. Mezarı 1930’lu yıllara kadar belliyken, o tarihlerde Vakıflar Müdürlüğü tarafından satılmış. Denizli’de adının verildiği caddede olduğu tahmin edilen mezar, 1970’li yıllarda define avcısı bir cahil-i echel tarafından talan edilmiş. Araziyi satın alan kişiler de restore edilirse ticaret yapamayacaklarını düşünerek enkazı kaldırıp üzerine bina dikmişler. Anadolu’nun en eski Müslüman Türk mezarlıklarından birinin bulunduğu İlbadı’ya doğru uzanan ve İbn Battuta’nın misafir edildiği geniş arazideki tekkesinin yerinde de yeller esiyor maalesef.

Keşke kayıplarımız sadece mezarlarla, tekkelerle sınırlı kalsaydı. Ahîlik teşkilatı da onun âlicenap üyelerinin esnaflık anlayışı da üzülerek ifade edelim ki mazinin tozlu rafları arasında kaldı. Hatırlayalım; Ahîlik, 600 yıldan fazla üç kıtada adaletin ve huzurun sancaktarlığını yapan Osmanlı medeniyetinin mimarlarından biridir. Bugün çeşitli esnaf dernekleri tarafından ahîlik kültürü ayağa kaldırılmaya çalışsa da bu çabanın meyve verdiğini söylemek henüz mümkün değil. Her yıl Ahîlik Haftası münasebetiyle yapılan etkinlikler, konuşmalar kuşkusuz değerli. Fakat yalnızca Ahîliği anmakla, onun muhteşem değerleri hakkında nutuk atmakla sınırlı kalınmamalı.

Unutmayalım; tarihine sahip çıkmayanlar onun malzemesi olmaya mahkûmdurlar. Tarih yazma konusunda olmasa da yapma konusunda hayli mâhir olan bir milletin içerisinden dünyayı dönüştürecek cevherler çıkabilir, inşallah çıkacaktır da. Ahî Evran’ların, Ahî Sinan’ların, Ahî Duman’ların maneviyatı içimizde yaşıyor. Yeter ki görmeye gözümüz, hayata geçirmeye çabamız olsun.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy