Birbirleri ile boğuşan, birbirlerini yaralayan hatta öldüren, yol göstermesi gerekirken yolsuzluk yapan, hakkı temsil etmesi gerekirken yetim hakkı yiyen, adam kayıran, rüşvet alan, birleştirmesi beklenirken birbirine düşürenlerden bahsedilse kimler aklınıza gelir?
Evet düşünün! Okul yüzü göremeyen Anadolu köylerindeki gençler mi? Her gün rızkı peşinde koşturan kenar mahallelerin delikanlıları mı? Rahlesinin başında dersini yapan Kur’an Kursu öğrencileri mi? İmam-Hatip okullarında dini ilimleri karınca kararınca öğrenmeye çalışırken, liselerde okutulan bütün derslerin hesabını vermek için uğraşan mağdurlar mı?
Hayır! Bunların hiçbirisi aklınıza gelmez, değil mi? Çünkü her gün ekranlarda, haber programlarında gördüğünüz simaları siz iyi tanıyorsunuz. Evet onlar, toplumda en olgun davranışları sergilemesi gereken insanlar; toplumun ümidi olması gereken ve en çok eğitim almış olan insanlarımız... Neden? Toplumumuzun temel direği olması gereken bu kıymetleri -eğitim gördükleri halde- nasıl kaybediyoruz?
Çünkü biz eğitimin temel ilkelerinden ve ulvi hedeflerinden uzaklaştık. İlkelerini ve hedeflerini kaybeden eğitimin yozlaşacağı aşikardır. Toplum olarak hep birlikte bu temel ilkelere tekrar yapışmalı ve o yüce hedefleri tekrar önümüze koymalıyız.
İnsan eğitiminin temel ilkelerini, bizzat yüce yaratıcımız koymuştur. Son elçisine ilk emri “oku!” olmuştur. Nasıl okuyucağını da şöyle buyurmuştur:
“(Her şeyi yaratan ve her an) yaratmakta olan Rabbinin adıyla oku! O, insanı yapışık bir parçacıktan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir.” (el-’Alak/1-5)
Eğitimin temel ilkeleri bu ayetlerde saklı. Tabii ki düşünen ve anlamak isteyenler için...
Okuyacağız, öğreneceğiz ve öğreteceğiz; ama Rabbimizin ismi ile... O’nu, bir bilerek, bütün güç ve kuvvetin O’na ait olduğunu unutmadan. Başından itibaren her şeyi yaratmış olan, şu anda -bir yaprağın dalından kopup yere düşmesine varıncaya kadar- her şeyi yaratmakta olanın ve gelecekte de yaratacak olanın Allahu Tealâ olduğunu bilerek, buna inanarak ve bunu yaşayarak okumak. Temel ilkelerin ilki işte budur.
Eğitimin temel ilkelerinin ikincisi, insanın, yaratılmışlar arasındaki yerini ve yüce yaratıcı karşısındaki küçüklüğünü bilerek okumasıdır. İkinci ayet, bu hakikati ifade eder: “O, insanı yapışık bir parçacıktan yarattı.” Ayetteki “alak” kelimesi, “yapışık parçacık” anlamına gelir. Bilindiği gibi insan, gözle görülemeyecek kadar küçük olan iki hücrenin ana rahminde birbirine yapışması ile varlık aleminde, kendisinden söz edilecek bir hale gelir. Sonra hiç kimsenin müdahalesi olmadan orada Allah tarafından, ete kemiğe büründürülür, organları oluşur, ruhu verilir ve dünya yüzüne çıkartılır. İşte insan, her şeyin sahibinin karşısındaki küçüklüğünü, hatta tabiri caizse hiçliğini asla unutmadan okumalı ve öğrenimini sürdürmelidir. Bu kadar küçüklüğüne rağmen, Allah’ın diğer yaratıkları içerisinde insana, yeryüzünde halifesi olma şerefini bahşettiğini düşünerek devamlı şükür içinde yaşamasını bilmelidir. Böyle bir eğitimden geçen ve hakiki ilimleri devşiren Yunus Emre (K.S.) ne güzel söylemiş:
İlim, ilim bilmektir,
İlim, kendin bilmektir;
Sen kendini bilmezsin,
Bu nice okumaktır?
Sonuç, yukarıdaki iki temel ilkeye uyarak okuyan ve eğitim gören kimseleri, sonsuz kerem sahibi olan Rabbimizin, -her iki dünyada- hedeflerine ulaştıracağı garantisidir. İnsana bilmediklerini öğretir ve sınırsız kereminden ona ikramlarda bulunur. Böylece insan dünyadaki günlerini Rabbi ve çevresi ile barışık geçirir; örnek ve ideal ahlaka sahip bir insan olur. Böyle insanlardan oluşan toplumlarda huzur ve barış yaşanır, dünya sanki cennet olur. Zaten eğitimden maksatda bu değil midir?
Eğitimin bu temel ilkelerine önem verilmezse ne olur dersiniz? Gayet basit: Kendini beğenen, rahatını ve menfaatini her şeyden, hatta insanların canından bile üstün gören, süfli arzularını tatmin için her yolu mubah kabul eden garip bir varlık ortaya çıkmış olur. Böyle bir varlığa insan demek güç olacağı için “garip bir varlık” demek zorunda kaldık. Bu varlık kendisine ve çevresine zarar verir. Ama sonunda zorunlu olarak bütün bunların hesabı ile karşılaşacağı Yüce Huzura döner. Bütün bunları Rabbimiz 6, 7 ve 8. ayetlerde şöyle ferman eder: “Gerçek şu ki, insan kendini, kendine yeterli görerek azar. Kuşkusuz dönüş Rabbinedir.”
İnanan insan, eğitimin temel ilkelerine uymayı gaye edinirken bu konuda da acziyeti elden bırakmamalıdır. Çünkü en büyük eğitimci Hz. Peygamber (A.S.), bu konuda da acizliğini Allahu Tealâ’ya arzederek faydasız ilimden Allah’a şöyle sığınmıştır:
“Allahım! Fayda vermeyen ilimden sana sığınırım! Korkmayan kalpten sana sığınırım! Doymayan nefisten sana sığınırım! Karşılık bulmayan duadan sana sığınırım!...” (Müslim)