Yeni ders yılının ilk zilinin çalmasına sayılı günler kaldı. Şu günlerde öğrencileri tatlı bir heyecan, anne babaları da bir telâş sardı. Okul hazırlığının öğrenciler için taşıdığı anlam başka, veliler için taşıdığı anlam başka. Umarız okul hazırlığı geçen yıllardaki gibi sıkıntılı olmaz. Piyasada bulunamayan kitaplar, uzun kuyruklar, dükkan dükkan aranan okul formaları yine tatsız başlangıçlara neden olmaz. Ve yine umarız ki, çocuklarımız dinlenmiş ve zinde olarak yeni öğretim yılına başlarlar.Şu sorunun cevabını arayalım: Çocuklarımız için üç aylık yaz tatili süresince ne yapabildik? Tabii ki bu sorunun cevabıını “imkanlar” dahilinde vermek mümkün. Geçen yılın yorgunluğunu üzüntülerini unutturabildik mi? Yeni öğretim yılının daha iyi olacağına inandırabildik mi? Güzel yıllarını, zamanlarını nasıl değerlendirdiler? Bu noktada şu gözlemimi yazmadan edemeyeceğim: Şu yaz tatilinde televizyonda “Pokeman” çizgi film dizisi de olmasaymış, çocuklar sıkıntıdan patlayacaklarmış!.. Biz onlara ne verebildik bilemem ama televizyon iyi bir “Pokemon Kültürü” vermeyi çok iyi başardı. Onlara kaç kitap okuduklarını sormak yerine pokemonların sayısını, adlarını ve özelliklerini sorun. Çok iyi cevaplar alabilirsiniz!...
Modern Tatmin Yolu: Okul Alışverişi
İstatistikler, ekonomik açıdan ağır hayat şartlarına rağmen hızla tüketim toplumu olma yolunda olduğumuzu gösteriyor. Çocuklarımızın eğitimine en büyük katkıyı, en iyi desteği yaptığımızı zannederek, yine onları tepeden-tırnağa donatmaya çalışacağız. Bu bir toplumsal zaaftır. Geçen yıla ait herşey eski kabul edilir. Sadece 10-15 sayfası kullanılmış, büyük bölümü bomboş defterler bir kenara atılacak. Boyalar, kalemler yine öyle. Ufak tadilatlarla bir yıl daha idare edilebilecek okul çantaları da yenilenecek. Yeni model suluklar, yeni çizgi film kahramanlı okul çantaları çocuklarımızı cezbedip, alış-veriş sırasında ebeveyn ile çocuk arasında yoğun çatışmalar yaşanmasına neden olacak. Çünkü tüketim toplumunda insanların değeri sahip olduğu nesnelerle ölçülür. İnsanlar tükettikleri kadar mutlu olabileceklerini zannederler. Maalesef çocuklarımıza bunları izah edebilmek çok zor. Çocukların yaşları biraz büyükse, bu kez marka takıntısı ana-babaları terletecek. Pazarda-sergide 5 milyona alınabilecek okul pantolonları, “seçkin” mağazalardan 20-25 milyona alınmaya çalışılacak.Tabii ki alabilenler için!.. Alamayanlar ise çocuklarına gereği gibi bakamamanın ezikliğini yaşayacaklar. Oysa 50 milyonluk meşhur markalı spor eşofmanın dayanıklılık süresi ile, 10 milyonluk eşofmanınki hemen hemen aynıdır. Düşünce ikisinin de dizi delinir. Ucuza aldıysanız daha az üzülürsünüz. Giyim, çocuklar için bir problem. Ya çabuk eskiyor, ya da çocuklar büyüyor, giysi küçük kalıyor. Atalarımız bu sebepten olmalı ki, “çocuğun yediği helâl, giydiği haram” demişler. 30-40 yıl öncesinin aynı tahta çantayla veya aynı bez torba ile 3-5 yıl okula giden ana-babaları, bugün çocuklarına kendi sahip olamadıklarını önlerine yığarak tatmin olmaya çalışmaktalar. Ve tüm bunların vebali “zaman”a yüklenecek. “İnsanlar ne yapsın? Zaman veya devir bunu gerektiriyor.” diye düşünecekler.İlk Okul, İlk Heyecan
Okula ilk adımı atacak çocukların halet-i ruhiyesi ise bambaşkadır. Onlar çok sevinçli ve istekli görünebilirler ama iç dünyalarında fırtınalar da kopuyor olabilir. Çünkü kendileri için belirsizlik taşıyan yepyeni bir ortam sözkonusudur. Kim olduğu bilinmeyen öğretmen ve yeni arkadaşların merakı bir yanda, sıcacık ana kucağından ayrılıyor olmanın sıkıntısı diğer yanda... Onlara önceden uymaları gereken bir sürü okul kuralı sayarak kaygı oluşturmayın. Harfleri öğretmeyin, aceleci olmayın. Rekabet ve yarışa yönlendirirken insaflı olun. Çabuk öğrenmek kadar, doğru öğrenmek de önemlidir, bunu unutmayın. İlkokula başlayan çocuklar, saat ve zaman kavramını tam olarak bilemediği için ekseriyetle geç kalma paniği yaşarlar. Onlara birer saat resmi çizerek, evden okula hareket zamanını işaretleyin ve diğer saatin yanına asın. Lüzumundan fazla okul malzemesi alıp ağırlık taşıttırmayın. İlk sınıfta, alışılagelmiş çoğu araç-gereç, çok az kullanılıp israf oluyor. Sayı boncukları, çubuklar, fasulyeler, fiş dosyaları kaç kez kullanılıyor ki? Sadece aksesuar... Beklenmedik “ilk gün tepkileri”ne hazırlıklı olun. Çocuk çok hevesliyken, ani bir değişimle okula hiç gitmemek, geri dönmek, okuldan kaçmak veya okulda anne veya babasının da kalmasını istemek gibi davranışlar gösterebilir. Veya herhangi bir şeyi bahane ederek ağlama krizine girebilir. Bu duygularından dolayı çocuğu kınayıp aşağılamak, sorunu daha da çıkmaza sürükler.Beslenme Saati mi, Nazlanma Saati mi?
Ülkemizin birçok yerinde ikili öğretim uygulanmakta. Yani çocuklar sabahçı veya öğlenci olmaktadır. Bu uygulama çocukların mevcut beslenme sisteminde değişiklik gerektirir. Sabahçı olan çoğu çocuk, erken kalkmada sorun yaşar, doğru dürüst kahvaltı yapamaz. Oysa okul çocuğu, hem büyümek hem hayatını sürdürmek, hem oynamak hem de ders çalışmak için enerjiye ihtiyaç duyar. Bu nedenledir ki çocuklar okul döneminde kilo almazlar veya kilo kaybedebilirler. Şayet sabahları yiyemiyorlarsa, hangi yaşta olursa olsun yanlarına beslenme katın. Hazır yiyeceklerden uzak tutmaya çalışın. Geçen yıllarda meşhur firmaların hamburgerlerinden veya simitlerden kaç çocuğun zehirlendiğini unutmayın. Öğretmenlerin hazırladığı beslenme programlarına riayet edin. Sınıftaki tüm çocuklar peynir-ekmek yerken sizin çocuğunuz pastırma yemesin!.. Öğlenci çocuklar için de beslenme bir problemdir. Uykudan geç kalkan çocuk, geç kahvaltı yapar ve öğle yemeği yemeden okula gider. Onların beslenmelerine lüks besinlerle, gofretler ve çikolatayla değil, ıspanaklı, patatesli, mercimekli klasik böreklerimizle destek vermeye çalışın. Ceplerine üzüm kurusu koyun. Okullarda artık neredeyse tedavülden kalkmış bir uygulama ise toplu beslenmedir. Bir veli tüm sınıfa yetecek kadar 2-3 çeşit gıdayı evde hazırlar ve okula götürüp çocuklara ikram eder. Çocuklar birbirlerinden etkilenerek yemedikleri gıdaları da böylelikle yemeğe başlayabilir. Eşitsizlikler de ortadan kalkar. Anneler her gün çocuğun beslenme çantasına ne hazırlayacağını düşünme derdinden kurtulur. Bu uygulamanın tek sakıncası ise, herkesin neyi nasıl hazırladığından duyulacak şüphedir!..“Bu Yıl Nasıl Olacak?”
Ara sınıflardaki çocuklarımız, okul için isteksiz görünüyorlarsa nedenini öğrenmeye çalışalım. Bir arkadaş problemi mi? Öğretmenlerle yaşanan sorunlar mı? Derslerin zor gelmesi mi? Evdeki geçimsizlikler mi? Yoksa kendisinden dört dörtlük olmasının beklenmesi mi? Tüm bunları gözden geçirmekte yarar vardır. Bir annenin anlattığı şu olay, çocuklarımıza karşı takındığımız yanlış tavırlar konusunda önemli ipuçları verir: “Geçen yıl sonunda büyük oğlum bir elinde karne, diğer elinde takdir belgesi ile eve geldi. Her ikisini de babasına uzattı. Babası önce karneye baktı. Hemen hemen tüm notları 5 iken sadece trafik dersi 3’tü. ‘Bu ne oğlum?’ dedi. ‘Bu sana yakışıyor mu?’ Çocuğun yüzündeki sevinç ve heyecan, hemen yerini üzüntüye bırakıverdi. Babası ‘iyi şoför’dü ve şoförlüğüyle gurur duyardı. Onca güzel not içerisinde sadece oğlunun trafik dersi notuna takılıp kalmıştı. Ben bu yıl oğlumun derste nasıl olacağını merak etmekteyim!..” Çocuklarımız ve biz bir aileyiz, ancak ayrı bireyleriz. Onlar bizim tamamlayıcılarımız değiller. Bunu unutmamaya çalışalım. Yeni öğretim yılının çocuklarımız için hayırlı olması dileğiyle...