Aramak

O'na Ancak Takvanız Ulaşır

Kurban bayramı yaklaştıkça, hepimizi tatlı bir telaş sarar. Bayram coşkusunun yanı sıra, kurbanlık hayvanın alımı, nasıl ve nerede kesileceği, malzemelerin nasıl hazırlanacağı bütün düşüncemizi işgal eder. Bu güzel telaşımız arife günü adeta zirveye ulaşır. Bu güzellikleri bazı kusurlarımızla soldurmasak ne kadar iyi olurdu! Kurbanımızı övünme, gösteriş  gibi her türlü basit düşüncelerden uzak, işin gelenek görenek boyutunda kalmadan sadece Allah rızası için kesebilsek! Böyle temenni ediyoruz, çünkü Rabbimiz’in kurban ibadetiyle bizden istediği bu.

 O, Niyetinde Samimi Olanları Sever

Yüce Allah, kurban ibadeti hakkında Kur’an’ı Kerim’de şunları buyuruyor: “Biz her ümmete kurban ibadeti koyduk ki, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları keserken O’nun adını ansınlar. Unutmayın ki ilâhınız tek bir ilâhtır. Öyleyse yalnız O’na teslim olun. Ey Rasulüm, o alçak gönüllü, samimi ve ihlâslı olanları müjdele! Onlar öyle kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer, başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah için harcarlar. Biz, büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın işaretlerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar boğazlanmak üzere ayakta dururken, üzerlerine Allah’ın ismini anınız (ve kurban ediniz). Yan üstü yere düştüklerinde ise, onlardan hem kendiniz yiyiniz, hem ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yediriniz. İşte bu hayvanları şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik. Fakat unutmayın ki onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır. O’na ulaşan tek şey kalplerinizdeki takvadır. O, bu hayvanları size âmade kıldı ki, sizi doğru yola eriştirdiği için O’nun yüceliğini ilan edesiniz. Öyleyse güzel davrananları müjdele!” (Hac/ 34-37)

 İbadetlerin Ruhu Takva

Kurban, ilk insandan günümüze kadar bilinen    ve yerine getirilen bir ibadet. Bunu, yukarıda mealini verdiğimiz ilk ayetten anlıyoruz. Takip eden ayetlerde ise kurban edilecek hayvanın kesilmesi,    etlerinin kullanılması ve dağıtılması ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Allahu Tealâ, kurbanlık hayvanı kesimi ve etleri üzerinde bu şekilde durduktan sonra, 37. ayette “Fakat unutmayın ki onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır. O’na ulaşan tek şey kalplerinizdeki takvadır.”  buyurarak, kurban ve diğer bütün ibadetlerimiz için çok önemli bir noktayı bize bildiriyor. Bu, ibadet diye yaptığımız fiilleri örf-adet olmaktan çıkarıp, gerçek ibadete dönüştürecek olan manadır. Deyim yerindeyse ibadetlerin ruhudur. İşte bu ruh, kalpte Allah’a karşı oluşan hassasiyet yani takvadır. Bu noktada ‘Kurbanda hayvan kesilmesinin ve   etinin dağıtılmasının hiç kıymeti yok mu?” gibi bir soru akla gelebilir. Tabii ki kurbanlık hayvanın kesimi ve etinin dağıtılmasının önemi büyük. Aksi halde Rabbimiz iki uzun ayette bu konular üzerinde ayrıntılı olarak durmazdı. Dolayısıyla, kurbanlık hayvanın seçiminde, kesiminde ve etlerinin dağıtılmasında her türlü özeni göstermek zorundayız. Fakat bu özen kalbimizdeki takvadan kaynaklanmalı. İnsanlara karşı övünme duygusundan ya da ‘kurban bile kesemedi’ gibi eleştirilere muhatap olma endişesinden uzak olmalıyız. Maalesef memleketimizde ayıp olmasın, insanlar dedikodu etmesin gibi kaygılarla kurban kesilebiliyor. Şu unutulmamalı ki, kurban bir ibadettir ve sadece Allah için olmalıdır. Bu niyete başka bir düşünce karıştığında, kurban ibadet olmaktan çıkabilir.

 Hayatım ve Ölümüm O’nun İçin

Bu noktada, kurban ibadetinde Allah’a ulaşan takvadan ne anlamalıyız? Kurban, Allah’a yakın olmak gayesi ile fedakârlıkta bulunmaktır. O’nun emrine uygun bir kurban kesebilme titizliğini gösterirken, bu titizliğin altındaki ruh haline yakışmayan iş ve düşüncelerden uzak olmak takvadır. Bir başka deyişle, sahip olduğumuz bütün imkan ve nimetlerin Allah’a ait olduğunun fiilî ifadesidir. Biz kurban keserken aslında şunu söylemiş oluyoruz: Rabbim! Bana verdiğin bütün nimetler senindir. Bunu bütün benliğimle kabul ediyorum. Hepsini, hatta canımı sana feda etmeye hazırım. Bunun bir göstergesi olarak bu hayvanı sana kurban ediyorum. Takva işte bu hali yaşama biçimi haline getirmenin adıdır. Kurban ve takva ilişkisinin zirvesi, Rasulullah A.S. Efendimiz’in kurbanını keserken yaptığı şu duada ifadesini bulur: “Ben yüzümü, yeri ve gökleri yaradana çevirdim. Hz. İbrahim’in imanı gibi, O’nu bir bilerek. Ben müşriklerden değilim. Namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm sadece alemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum. Ben müslümanlardanım. Allah’ım! Bu kurban sendedir ve bunu sana takdim ediyorum. Muhammed’den ve ümmetinden bunu kabul buyur. Allah’ın ismi ile kurbanımı kesiyorum. Büyük sadece Allah’tır. (Ebu Davud, İbn-i Mace) Kurban kesme imkânına sahip olmayan müminler de buna güç yetiremedikleri için mahzun olmamalıdır. Çünkü takva maddi imkâna bağlı değildir. Bu durumda kurban kesemeyen mümin, şu niyetle gönlünü Rabbi’ne açmalıdır: “Rabbim! İmkânım olsaydı kurban ibadetini, en güzel şekilde yerine getirebilmek için elbette gayret edecektim. Sen kalbimi biliyorsun.” İşte bu takvadır. Sonuç olarak, imkanı olan müslümanlar bir taraftan kurban kesmekle, diğer taraftan da kalp hassasiyetini korumakla sorumludur. Tekrar söyleyelim, Allah katında ancak kalbimizdeki takvamız ve bu hassasiyetle yaptığımız ameller kabul görecek.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy