Aramak

Önce İlim ve İman

Kişinin, insan-ı kâmil derecesine yükselebilmesi için dört fazileti elde etmesi gerekir: Bunların başında ilim gelir. İlimsiz yol bulunmaz. Mü'minin süsü ilimdir. Şeyh Abdülhalık Gücdevanî Hazretleri (K.S.) buyuruyor ki: "İlmi olmayan sofi şeytana maskara olur. İlmi olmayan, vesvese ve nefsin hilelerinden kurtulamaz. Az bir ibadetle mağrur olur veya ibadetin şeklini değiştirerek dalalet çukuruna düşer." İlim, bir insanın dünya ve ahiretini güzelleştirecek sebeplerin ilkidir. İlim, bir telkin olarak çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunmasıyla başlar ve ölünceye kadar devam eder. Ezanın muhtevasında bütün ilimler vardır. Bunları okumanın diğer bir hikmeti, ömrün bir ezanla kamet arası kadar kısa olduğunu hatırlatmadır. İlim, dünya hayatının en başında telkinle başlayıp mezara kadar devam ettiği gibi, ilmin kazanılmasıyla da iman başlar. Kulun, kemalât kazanmak için ulaşması gereken ikinci fazilet imandır. İnsanoğlu, aklı, beş duyusu, bilgileri ve tecrübeleriyle inancını kuvvetlendirirse hakiki imana sahip olur. İmanın temel şartı, şeksiz-şüphesiz inanmaktır. İman, tereddüd ve şüphe ile bir arada olamaz. Bir kimsenin dağlar, denizler kadar ibadeti olsa, imanla ilgili herhangi bir konuda şüpheye düşse, ibadetleri boşa gider. İman her bir ibadetin temeli ve nurudur. İmansız ibadet olmaz. İlim ve imandan sonra amel gelir. Dini konularda mükellef olan herkesin, neleri yapıp neleri yapmaması gerektiği fıkıh kitaplarında açıklanmıştır. İşte bu bilgilerin, yapılacak işlere doğru olarak uygulanması ameldir. Amelsiz ilim, meyvesiz ağaca benzetilmiştir ve faydasız yük gibidir. Bu izahlardan yola çıkarsak; mesela namazı öğrenmek ilim, namaz kılmanın kesin bir yükümlülük olduğuna inanmak iman, namaz kılmak ise amel olur. Şu halde ilmin de, imanın da meyvesi ameldir. Cenab-ı Allah, işlerin hayırlı olanını ister. Yani salih amel ister. İlimden gaye amel olduğu gibi, amelden sonra da ihlas gelir. İhlas, bir işi Allah rızası dışında başka hiçbir şey hedeflemeden yalnız Allah için yapmaktır. İhlas olmazsa, yapılan iş salih amel hükmünden çıkar. Şeyh Fethullah Verkanasî Hazretleri (K.S.) buyurmuştur ki: "Tasavvuf, ihlası ele geçirebilmek için ilahi muhabbeti elde etme yoludur." Gerçekten de tasavvuf muhabbet kazandırır. Muhabbet-i ilahiye de ilme, ihlasa, amele ve neticede Allah'ın rızasına götürür.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy