Hepatit-B virüsünün yol açtığı Hepatit-B hastalığı, son yıllarda binlerce kişinin ölümüne neden olan önemli bir bulaşıcı hastalıktır. Virüsle karşılaşan bir çok kişinin taşıyıcı durumda kalması, bu hastalığı önemli bir halk sağlığı problemi haline getirmektedir.
Taşıyıcı bir anneden doğan çocuğa virüs bulaştığında, çocukların %90’ı virüsü vücuttan atamaz ve taşıyıcı durumda kalır. Aynı durumdaki erişkinler için bu oran %10’dur.
Neden Tehlikeli?
Karaciğerde önemli yıkımlar meydana getiren bu virüsü taşıyan kişilerin %20 kadarında ortalama 20 yıl sonra siroz gelişmekte, bir kısmında da karaciğer kanseri ortaya çıkmaktadır.
Virüsün ülkemizdeki taşıyıcılık oranı %5 civarındadır. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bu oran %15’lere kadar çıkmakta. Nüfusumuzun 70 milyon olduğu düşünülürse, ülkemizde en az 3.5 milyon kişi bu virüsü taşımaktadır.
Nasıl Bulaşır?
Kan yoluyla bulaşır. Aynı yolla bulaşan AIDS mikrobuyla karşılaştırdığımızda bulaşma ihtimali 100 kat daha fazladır. Kanın çok küçük bir miktarı hastalığın bulaşması için yeterli olabilmektedir. Virüs, ciltteki küçük bir sıyrıktan bile vücudumuza girebilir.
Hepatit-B virüsü bulunduran kan ve kan ürünleri ile temas, mikrop bulaşmış iğnenin vücudumuza batması, dövme yaptırma, kulak deldirme gibi durumlar virüsün kolayca bulaşmasına neden olur. Yine hastalığı taşıyan kişilerle aynı eşyaları (jilet, tırnak makası, havlu, çarşaf vb.) paylaşmak ve cinsel temas da hastalığın bulaşma yolarındandır.
Hastalık için en önemli risk grupları:
- Bu mikrobu taşıyan anneden doğan çocuklar
- Taşıyıcı kişilerle evli olanlar
- Hemodiyaliz hastaları
- Kan ve kan ürünleri olan hastalar
- Sağlık personelidir.
Nasıl Gelişir?
Virüs, insan vücuduna girdikten sonra, ortalama 3 ay müddetle çoğalır ve hastalık yapar duruma gelir. Bu dönemi, halsizlik, iştahsızlık, kusma, ishal, kabızlık, ateş, koku ve tat alma bozukluğu, döküntü ve eklem ağrılarıyla kendini gösteren dönem takip eder ki, bu süre 3-7 gündür. Çoğu vakada gripal enfeksiyon gibi geçirilebilir. Bu dönemden sonra sarılık dönemi başlar; gözde, ciltte sararma ve idrarda koyulaşma ortaya çıkar. Genellikle 1 ay içinde sarılık ortadan kaybolur ve nekahat dönemi dediğimiz iyileşme dönemi başlar. Bu dönem genellikle 3-6 ay sürer ve hasta tamamen iyileşir. Ancak bir kısım vaka bu mikrobu vücudundan temizleyemez ve taşıyıcı durumda kalır. Daha önce bahsettiğimiz gibi, bunların bir kısmında siroz ve karaciğer kanseri gelişir.
Hastalığın Tesbiti ve Korunma
Hastalığın tesbiti kan tetkikleriyle yapılır. HBs Antijeni dediğimiz bir testin pozitif olması, mikrobun vücutta bulunduğunu, kişinin taşıyıcı olduğunu, HBs antikorunun müsbet olması ise kişinin mikrobu yendiğini ve ona karşı dirençli olduğunu gösterir. Daha önce hiçbir şikayeti olmayan bir kısım vakada herhangi bir nedenle tetkik yapılırken hastalık tesbit edilebilir.
Hepatit-B hastalığının tedavisinde son yıllarda büyük ilerlemeler sağlanmıştır. İlaçla yapılan tedaviyle şu anda %20-%30 vakada başarılı olunmaktadır.
Tüm enfeksiyon hastalıklarında mikropla karşılaşmadan önce, kişinin aşıyla hastalığa dirençli hale getirilmesi en güzelidir. Hepatit-B’de de aşı başarıyla kullanılmaktadır. Son yıllarda bazı ülkelerde yeni doğan her çocuğa Hepatit-B aşısı yapılmaktadır. Hamile her kadında mikrop araştırılmalı, mikrop bulunuyorsa doğumdan hemen sonra çocuğa aşıyla birlikte serum da yapılmalıdır. Bu mikrobu taşıyan kişinin diğer aile bireyleri de tetkik edilmeli, mikropla karşılaşmamışlarsa bunlara da aşı yapılmalıdır. Aşı, genellikle belirli aralıklarla 3 kez yapılmaktadır.
Sonuç olarak, önemli bir halk sağlığı problemi olan hepatit-B virüsüne karşı risk altındaki kişilerin ve mümkünse yeni doğan her çocuğun aşılanması gerekmektedir. Böylece bu hastalığın ortadan kalkması sağlanabilir.