Muhannetin karnı doysa pilava,
Hayrı bereketi tavada sanır.
Ulu kuşlar hiç görünmez gözüne,
Bir şahin olmuşum havada sanır.
Celladım der bir figanı sındırsa,
Adem değil halkı nâna kandırsa,
Beş paralık bir mum alsa yandırsa,
Bu cümle alemi ziyada sanır.
Demez ki hayvanım, yese otlansa,
Mert olursa her mihnete katlansa,
Muhannet bir ata binse atlansa,
Kendinden gayrısın piyade sanır.
Hürrem olur ekticeği biterse,
Tüccar olur takke alıp satarsa,
Beş kuruşa kudreti yeterse,
Kendini bir büyük payede sanır.
İlâhi! Namerdi hadden aşırma,
Kusurî'yi tarikinden şaşırma,
Sonradan görmüşe yolun düşürme,
Şöhretin cümleden ziyade sanır.
Aşık Kusurî (1779-?)
Muhannet: Aldatan, hain, namert
Figan: İnleme, çığlık
Sındırmak: Yenmek, mağlup etmek
Nân: Ekmek
Ziya: Işık, aydınlık
Mihnet: Sıkıntı, zorluk
Piyade: Bineksiz, yaya
Hürrem: Sevinçli, ferahlamış
Paye: Makam, rütbe
Cümleden ziyade: Herkesten fazla