Aramak

Tombak

Kaynaklar, “tombak” kelimesini altın karışık ya da altın kaplamalı bakır veya tunç olarak açıklıyor. Tombaklama, geçmiş dönemlerde ustaların ince zevklerini yansıttıkları bir sanat dalıdır. Şimdilerde ise, tombak eserler antika müzayedelerinin pahalı parçaları olarak dikkatimizi çekmekte.
Altınla kaplanmış eşyalara Uzak Doğu’da, Eski Yunan’da, Bizans’ta, Selçuklularda ve özellikle Osmanlılarda çok rastlanır. Kahve güğümü, hamam taşı, tepsi, şerbetlik, ibrik, hoşaf tası, kapaklı sahanlar, kemer tokaları gibi günlük hayatta kullanılan eşyaların tamamen altından yapılmaları çok pahalı olacağından, bunlar bakırdan yapılmış ve sonradan altınla kaplanmıştır; yani tombaklanmıştır. Eşyaları altınla kaplamanın tercih edilmesinin en önemli sebebi, altının az bulunan değerli bir maden olmasıdır. Bu yüzden ucuz ve dayanıklı madenleri altınla kaplama yöntemi tercih edilmiştir. Ortaçağdaki ilm-i simyanın yapma altın elde etme tutkusu da bu sanata olan ilgiyi arttırmıştır. Tombaklanarak, bir nevi aşılama yapılarak, bakırın altına çevrilmesinin mümkün olacağı sanılmıştı. Ortaçağın bu tür araştırma ve beklentisinin ötesinde, İslâm inancının egemen olduğu çevrelerde tombaklamanın bir başka yorumu da vardır: Dinimize göre altından yapılmış eşyaları kullanmak günahtır. Diğer taraftan devletin ihtişam ve zenginliğinin özellikle konuklara hissettirilmesi de gerekmektedir. Bu yüzden Osmanlı saraylarında tombaklı kap kaçak kullanılmasına dikkat edilmiştir. Çeyrek yüzyıldan uzun bir zamandır icra edilmeyen bu sanatımız acaba nasıl yapılırdı? Önce, tombaklanacak eşyanın yüzeyi pürüzsüz hale getirilirdi. Altının iyice nüfuz etmesi için yüzey her türlü yağ ve kirden temizlendikten sonra, özel yöntemlerle çok ince kıyılmış ve yeteri miktarda civayla karıştırılarak eritilmiş 24 ayar altın, fırçayla tombaklanacak eşyanın üze-rine sürülürdü. Belli bir süre kurumada bırakılan eşya, orta karar ısıyla tavlanırdı. Bu işlemle civanın uçması, altın ise madenin zeminine nüfuz etmesi sağlanırdı. Tombaklamada, altın eriyik uygulanan kabın gözeneklerinden içeri girerek madenle özdeşleşir. O yüzden tombaklı eşyanın yüzeyindeki kaplama hiçbir zaman tabaka halinde kalkmaz. Tombaklanan eserin üzerindeki altın buğulu ve sıcak bir görünüm alır. Bu haliyle diğer sanat eserlerinden farklı bir çekiciliği vardır. Dövme, kakma, kalem işi gibi çeşitli tekniklerle hazırlanan bakır eşyaların, tombaklanmalarıyla birlikte değerleri bir kat daha artmış olur. Geçtiğimiz yüzyılda çok geniş kullanım alanına sahip bu eşyaların maalesef günümüze çok az bir kısmı kalabilmiştir. Osmanlının yoksulluk ve çöküntü yıllarından, diğer alanlar gibi tombak sanatı da nasibini almıştır. İmkansızlıklar yenilerin yapılmasını engellediği gibi, var olanların da eritilip ihtiyaç duyulan alanlarda kullanılmasını gerektirmiştir. Altın elde etmek için, kapalıçarşı esnafı bile tombak eserleri eritme yoluna gitmişlerdir. Ustasının elinde maharetle işlenen bakır, altının dokunuşuyla göz alıcı bir eşya olur. Tıpkı Allah dostunun nazarıyla yola gelen nefsin sünnetlere uyarak süslendiği, kulluk yaparak yüceldiği gibi. Evimizi, eşyalarımızı güzelleştirdiğimiz gibi ahlâkımız da güzelleşmeye muhtaç. Bunun için de işin ustasını bulmamız gerekmez mi?  
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy