Çeyrek Asır
Elinizdeki sayıyla birlikte çeyrek asrı devirmiş bulunuyoruz. Ülkemizde dergilerin ortalama yayın hayatına baktığımızda yirmi beş yıl önemli bir süre. Dikkate değer bir başarı. Bunu sadece bizimki gibi İslâmî dergiler için söylemiyoruz, bütün sahalarda durum böyle. Hatta İslâmî dergiler bu ortalamayı yükseltiyor.
Bu başarıyı kimin hanesine yazmalı? Elbette öncelikle siz okuyucuların. Sonra Semerkand’ın muhteva ve mesajını yaymayı bir hizmet olarak gören gönüldaşların. Bize gelince, Semerkand’ın kuruluşundaki niyeti, ihlâsı, hassasiyetleri bozmadan devam ettirmeye çalıştık sadece. Aslında işimiz zor da sayılmazdı. Çünkü arkada ince hesaplar, saklı niyet ve hedefler olmadan iş yapmak, sözü doğrudan söylemek, emin konuşmak çok daha kolay.
Bunca yıl ne yapmaya çalıştığımızı da birkaç cümlede özetleyebiliriz: Biz, hep birlikte insanlık tarihi kadar eski bir mesajı bugüne, bugünün diliyle, bugünün meseleleri üzerinden aktarmaya çalıştık. Hatırlayın; taştan topraktan putlara meftun, içindeki hayvanı yani nefsini salıverip şu güzelim dünyayı bin çeşit zulümle kirleten sapkınlığın karşısında bir de masumiyet ve asalet çağrısı var. İlâhî vahyin, masum nebîlerin çağrısı. İçinde ve dışında barışa, temiz bir hayata çağrı.
Biz, her bakımdan kirletilmiş bugünün dünyasında bu çağrının sesi olmaya çalıştık. Bunca gürültü arasında belki cılız bir ses, belki kendi mahallesinde bile biraz yabancı. Fakat hep özgüvenli. Çünkü köklerimiz ilk peygambere kadar uzanan derinlikte. Güncelin, trendlerin, akımların savuramayacağı kadar sağlam. Son Kutlu Nebî’nin “kardeşlerim” hitabının muhatabı olma ümidine tutunmuş.
Yirmi beşinci yılımızın bu son sayısında “Zulüm” ana başlığı ile sizinleyiz. Bu tercihin sebebini elbette tahmin ediyorsunuz. Sadece 20. Yüzyılda 120 milyonu katleden karanlık yine, yeniden iş başında. Ayrım yapmadan öldürüyorlar. Bu son da olmayacak. Onları durduracak tek güç, adaletin ve merhametin de en az onlar kadar güçlü, caydırıcı olması. Bu elbette imkânsız değil. Niyet ve çabanın denklemleri değiştirdiğine uzak ve yakın tarihimiz şahit. Fakat ne yazık ki henüz her mazlumun imdat çığlığına yetişme kabiliyetimiz yok.
Diğer taraftan bütün zulümlerin asıl kaynağını göz ardı etmemiz, meselenin kapsamını doğru anlamamız gerekiyor. Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifler başta olmak üzere kaynaklarımız zulmün ilk anlamı olarak neyi dile getiriyor, sonra nereye genişletiyor, bilmeliyiz ki durduğumuz yeri anlayabilelim. Celladımızdan merhamet bekleme aymazlığını terk edebilelim.
Ocak sayımızda buluşmak üzere inşallah.
SABAHATTİN AYDIN / saydin@semerkand.com