Aramak

Hal Dili

“Sevdiğiniz şeylere ancak hoşlanmadığınız şeylere sabrederek ulaşabilirsiniz.”

Hz. İsa aleyhisselam

“Kim cenneti istiyorsa nefsinin isteklerini dizginlemelidir. Kim de ateşten korkuyorsa haramlardan uzak durmalıdır.”

Hz. Ali radıyallahu anhu

Tevbenin Hakikati

İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh, tevbe hakkında şunları söyler:

Tevbenin evveli Allah’ı bilme ve iman nurudur. Bu nur ortaya çıkınca günahın bir zehir olduğu görülür. Bu zehirden çok yediğini öğrenen kimsenin içine mutlaka korku düşer. Bu durum tıpkı bir kimsenin zehir yediğinin farkına varıp da bundan dolayı pişmanlık duyması, üzülmesi ve korkması gibidir. Bu korku sebebiyle ilaç ve tedavi yoluna başvurur. Günah zehrini içmiş kişi de aynı şekilde yaptığına pişman olur ve içine bir korku ateşi düşer. Böylece başından geçenleri düzeltmeye ve gelecekte bir daha yapmamaya azmeder. Bütün hareket ve davranışları değişmeye başlar. Daha önce bütün işi yemek, uyku ve gafletken, artık hali üzüntü, hasret ve pişmanlık olur.

İmam Gazalî, Kimyâ-yı Saâdet

Her Gün Bin Sevap

Sahabîden Sa‘d b. Ebî Vakkâs radıyallahu anhu naklediyor:

Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin huzurundaydık. Bize;

– Sizden biriniz her gün bin sevap kazanmaktan âciz midir? diye sordu. Oradakilerden biri;

– Bir kimse her gün bin sevap nasıl kazanabilir? diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

– Yüz defa “sübhânallah” derse o kimseye bin ecir yazılır veya ondan bin günah silinir.

Müslim, Zikir, 10

Kulluk

Hz. Ömer radıyallahu anhu şöyle demiştir:

Kulluğu şu dört şeyde buldum:

1. Allah Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmek,

2. Allah Teâlâ’nın yasaklarından sakınmak,

3. Allah Teâlâ’dan karşılık umarak iyiliği emretmek,

4. İlâhî gazaptan endişe ederek kötülükten sakındırmak.

Ebû Nasr es-Serrâc, el-Lüm‘a

İlim ve Cehalet

Büyük velîlerden Sehl b. Abdullah et-Tüsterî kuddise sırruhû şöyle demiştir:

“Bilmek bir ilaçtır, hastalıklar onunla tedavi edilir. Bilgi, amellerdeki eksikliği tamamlayarak ondaki bozukluğu giderir. Cehalet de bir hastalıktır, ameller onunla bozulur. Böylece iyilikleri giderir, onları kötülüğe çevirir. Bozuk olanı düzelten ilimle, iyilikleri ifsat eden cehaletin arasındaki farkı bir düşün!”

Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

Allah’ın Düşmanları

Ebû Hüreyre radıyallahu anhudan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ, ‘Ben kıyamet günü şu üç grup insanın düşmanıyım’ buyurmuştur:

1. Benim ismim ile yemin ederek söz veren, sonra sözünden cayan kişi,

2. Hür bir insanı köle diye satan ve parasını yiyen kişi,

3. Tuttuğu işçiye işini tam olarak gördüren ve ücretini vermeyen kişi.”

Buhârî, Büyû‘, 106

Asıl Kurtuluş

Ebû Tâlib el-Mekkî kuddise sırruhû, “Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Nûr 31) ayetinin manası hakkında şunları söylemiştir:

“Ayetin manası, ‘Nefsinizin arzularından vazgeçip Allah’a dönün. Böyle yaparsanız âhirette arzuladığınızı elde edersiniz. Sonu olmayan bir nimet üzere Allah Teâlâ ile devamlı bir beraberlik içinde kalırsınız. Cennete girerek mesut olursunuz, ateşten kurtulursunuz. İşte asıl kurtuluş budur’ demektir.”

Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

Kalbin Ölmesi

Muhammed b. Ali el-Bâkır rahmetullahi aleyh şöyle demiştir:

“Kalbin ölmesi, nefsin isteklerinin peşine düşmesinden ileri gelir. Kişi isteklerini terkettiği ölçüde kalbi manevî hayata kavuşur. Hakkı hak olarak ancak kalbi diriler duyup anlayabilirler. Kalbi manen ölmüş kimse bir şey işitemez ve anlayamaz. Bu hale işaret olarak Allah Teâlâ, ‘Resûlüm! Sen ölü kalplere hakkı işittiremezsin’ (Rûm 52) buyurmuştur.”

Sühreverdî, Avârifü’l-Meârif

Kur’an’da Sabır

Tefsir ve fıkıh ilimlerindeki yetkinliği ile tanınan Abdullah b. Abbas radıyallahu anhumâ şöyle demiştir:

Kur’an’da sabır üç şekilde geçmektedir:

1. Allah Teâlâ’nın farz kıldığı şeyleri yerine getirmeye sabır. Bunu yapan kimseye üç yüz derece verilir.

2. Allah Teâlâ’nın haram kıldığı şeylere düşmemeye sabır. Bunu yapana altı yüz derece verilir. 

3. Musibetle ilk karşılaşıldığı anda sabır. Bunu yapana ise dokuz yüz derece verilir.

İmam Gazalî, Kimyâ-yı Saâdet

Kalp Sarayı

Rifâî tarikatının pîri Ahmed er-Rıfâî kuddise sırruhû şöyle demiştir:

“Kalbin bir saraya benzediğini bil. Allah’ı bilmek (marifet) o sarayın sultanıdır. Akıl, tebası ve yardımcıları olan bir reistir. Dil ise Rahmân’ın hazinelerinden biri olan iç âlemin tercümanı gibidir. Herkesin iç âlemini düzeltmesi gerekir. Bütün bu unsurların (kalp, akıl, dil) işleyişi, iç âlemin Hak’la beraber olmasına bağlıdır. 

İç âlem düzeldiğinde marifet ortaya çıkar. Böylece akıl da doğru olur. Akıl doğru olduğunda kalp de doğru olur. Kalp doğru olduğunda nefs de doğru olur. Nefs doğru olduğunda haller de doğru olur.

Ahmed er-Rıfâî, Hâletü Ehli’l-Hakikati Maallah




Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy