Aramak

Çağı Aşağılamak ve Yüceltmek

Çağı Aşağılamak ve Yüceltmek

Günümüzde memleketimizde devrimize dair iki bakış hâkim: Bir kısım yaşadığımız devri kötülüyor. Bunlar yaşadığımız zamana kusur bulup dururlar. İnsanlıktan ümidini kesmiş karamsarlar, bir de muhafazakârlar... Öteki kısım ise zaman geçtikçe her şeyin daha iyiye, doğruya ve güzele gittiğini düşünüyor. Bunlar modernler, Batıcılar, ilerleme gibi masallara inananlar. İkisinin zamana bakışında da esasında aynı körlük var. Çünkü zaman kendi başına ne iyiliği ne de kötülüğü doğurur. Bunları yapan insanoğludur. Ne zamana kabahat bulmak ne de onu yüceltmek doğrudur. Her nimet gibi nasıl kullanılırsa öyle olur. 

Bu yüzden devrimizde yanlışlar, sapkınlıklar, rezillikler çoğaldıysa, bu zamanın değil, bizlerin kusurudur. Bunu güzel bir beyit açıklar: “Zaman bozuldu, fesadı var diyorlar. Zaman bozulmadı, kendileri fesat.”  

Atilla PAMİRLİ
-
MAYIS 2021

Dengeyi Korumak 

Günümüzde türlü psikolojik bunalımların pençesine düşmüş insan, korku ve ümit dengesini yitirmiş olmanın bedelini ödüyor. Allah korkusu ve âhiret kaygısının az oluşu ile ilâhî sınırları hoyratça çiğnerken, ölçüsüz ya da boş ümitlere tutunarak helâk edici bir gaflete sürükleniyor. Böylece ilâhî rahmet ikliminden uzaklaştıkça anlamsızlık ve tatminsizliğe, dolayısıyla karamsarlığa, tevbe ve gayret kapısından uzaklara itiliyor.

Mümin kişi bilir ki, hayatın önümüze çıkardığı maddi manevi zorluk ve sıkıntılar, hayal kırıklıkları, çok büyük ölçüde aklını ve iradesini doğru kullanamayan insanın kendisinden kaynaklanan arizî bir durumdur. Böyle durumda kişi niyet ve istikametini tazeler, geriye değil ufuklara bakar, yeni başlangıçlara yelken açar. 

BAŞYAZI
-
ARALIK 2015

Sözlerimiz

Söz söylemek sıradan bir iş değil. Söylediklerimiz, birileri duymasa, dünyada bir bedel ödememize sebep olmasa bile uçup gitmiyor. Ya sağ ya da sol omzumuzdaki meleğin tuttuğu deftere tek tek kaydediliyor.

Konuşmak da bir “amel” ve diğer amellerimiz gibi dilimizden dökülen her söz için sorguya çekileceğiz. Müslüman, bu âhiret endişesi yanında her dem Allah Teâlâ’nın huzurunda olduğunu bilerek konuşmalı.

Bir büyüğün, bir âlimin, mevki makam sahibi bir fâninin karşısında nasıl uluorta konuşmuyorsa, Cenâb-ı Mevlâ’nın huzurunda da diline sahip olmalı. Yunus Emre’nin de dediği gibi:

Söz ola kese savaşı

Söz ola kestire başı.

Söz ola ağulu aşı

Bal ile yağ ede bir söz.

Kişi bile söz demini

Demeye sözün kemini

Bu cihan cehennemini

Sekiz uçmağ (cennet) ede bir söz.

Ahmet Nafiz YAŞAR
-
NİSAN 2018

“Allah’tan Başka Ne Var ki?”

Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerine bir derviş,

– Tasavvuf nedir, diye sorar. O da;

– Ey derviş, eline bir kalem al, ben söyleyeyim sen yaz, der. Derviş:

– Ne yazayım, deyince Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri,

– Allah, der. Derviş:

– Başka ne yazayım, diye tekrar sorunca da şu cevabı verir:

– Allah’tan başka ne var ki yazasın!

Maksud Cenâb-ı Mevlâ’dır, O’nun dışındaki her şey fânidir, yok olacaktır. Uğrunda ömür tükettiğimiz yokluk yurduna ait ne varsa bizi asıl maksattan, nihaî hedeften alıkoymaktadır.   

BAŞYAZI
-
MART 2016

Neye Bakıyoruz?

Âlimlerimiz, kalplerimizin bir havuz gibi olduğunu söylüyorlar. Gözümüzle kulağımızla hayattan topladığımız her şey orada birikiyor. Kirlisiyle, temiziyle... Temiz bir kalp isteyen, gözünü, kulağını, dilini temiz tutar. Bakışını haramdan çevirir, haram söz söylemez, dinlemez.

Taha YILDIZ
MAYIS 2015


Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy