Aramak

Gönül Dergisi

Gönül Dergisi

Bir hayra vesile için “bismillah” diyerek başlıyoruz. Gönüllerden geleni, gönüllere sunmak için...

Malumdur ki, her yazının bir de “satır arası” vardır. Yazarların gerçek niyet ve hedefi satırların kendisiyle birlikte bu satır aralarında da gizlidir. Semerkand’ın satır aralarını okuyan dikkatli gözlerin, bir “gönül dergisi” müşahede edeceklerine inanıyoruz. Gönül dünyamızın her türlü saldırıya uğradığı bu devirde gönlümüzün muhabbetle ve gerçeğin bilgisiyle yeniden dirilmesine katkıda bulunmak asıl hedefimiz.

Sabahattin AYDIN
-
OCAK 1999

Nefs-i Entelektüeli Tekdir

Ey kisve değiştirse de kâfir kalan nefs-i entelektüel! Adımlarını takvâya uydur. Âhiret hesabının istisnası değilsin. Dünyadakilere dünya ile nasihat etmekten vazgeç. Güzeli Yaratan’a, güzeli yol kılarak yaklaş.

Ey kâfir nefslerinin soydaşı entelektüel nefs! Niye Allah’ı ilk ve son bilenlerden değilsin? Niye şu insanlara, âhireti düşünmeden İslâm’ı anlatmaya çalışmakta, kâfir entelektüelleri âlimlerden üstün tutup, Allah için sevme - O’nun için nefret etme emrini unutmaktasın?

Allahım! Seni tanımayan nefsimize, seni tanıyanların ilmiyle kurtulmayı nasip et.

Atilla PAMİRLİ
-
ŞUBAT 1999

Osmanlı’nın Devamı

Bir tarihçimiz: “Batı’ya göre, bugün var olan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Türklerinin devamıdır. Batılı kafanın irsiyet prensipleri içinde verdiği bu gerçek hükmü, sadece biz inkâr ediyoruz. Rejimimizin adı, dış siyasetimiz, iç hüviyetimiz ne olursa olsun, hakkımızdaki hükümleri değişmiyor. 

Biz Avrupa’nın önünde asırlardır duragelmiş tek Müslüman milletiz. Kudret devrimizde Viyana kapılarına dayanmışız. Bizans’ı alarak bir devri kapatmışız. Avrupa’da Rönesans’ın başlamasına, Avrupa’nın uyanmasına sebep olmuşuz. Ama, Batı bize hep haçlı seferleriyle mukabelede bulunmuş, kutsal ittifak cepheleri oluşturarak cevap vermiş. Batı, babadan evlada geçen duygularla daima karşımıza dikilmiş. Karşısına dikildiği asıl gerçek İslâmiyet.” diyor.

Muzaffer TAŞYÜREK
-
OCAK 2002

İnsanlığın Işıkları

Dünya üzerinde öyle mübarek zâtlar var ki, Allah onları insanları karanlıktan aydınlığa çıkarsınlar diye hizmetine almıştır. Onlar insanlığın irşadı için, kurtuluşu için görevlendirilmiş velilerdir. Allah’tan başkası önünde eğilmezler ve O’nun rızasından başka bir şey de talep etmezler. 

Onların gayeleri sadece Âlemlerin Rabbi Allah’tır. Sözleri O’nu zikirden ibarettir. Güneş gibidirler. İnsanlar için bir ışık, insanlık için bir aydınlık... Yol’dan, Yolumuz’dan haber verirler, rehberlikleri ile önümüzü aydınlatırlar. Hiçbir karşılık talep etmeden, beklemeden... 

O aydınlıktan faydalanabilmek için onları bilmek, tanımak, yaptıkları irşadı anlamak gerek. İrşad nedir, mürşid kimdir bilmek gerek.

Ahmet SAFA
-
NİSAN 2004


Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy