Aramak

Bir Üniversiteli Olmak

Hayatımın tamamen değişeceğine inandığım andı o an. İşte elimde bir zarf içerisinden çıkan kağıtta üniversiteyi kazandığım yazıyordu. Özellikle son bir yıldır, hayatımın tek amacı haline gelen üniversiteye gitme hayali şimdi avuçlarımın içindeydi. Bu heyecan ve sevinç dalgası, bir kaç gün geçtikten sonra durulmaya başladı. Artık kendimi daha bir büyümüş, olgunlaşmış hissediyordum. Bana öyle geliyordu ki, çevremdekiler de öyle düşünüyorlardı. Bu zamana kadar dersler ve kursların dışında hayatımı futbol maçları, müzik ve arkadaşlıklar dolduruyordu. Ancak üniversite sınavı hepsini gölgede bırakmıştı. Nihayet üniversiteli olduğuma göre bunlara da vakit ayırabilecektim. Neler yapacağımı hayal ederken bir iç burukuntusu, bir doyumsuzluk hissetmiyor da değildim aslında. Son üç yılım aklına geliyor, her şey şu kağıt için miydi diye sormaktan kendimi alamıyordum. Bu sorunun zihnimi meşgul ettiği anlarda, geçen üç yıl bütün anlamını yitiriyordu. Ancak bu halden çabuk sıyrılıyor ve geleceğin büyülü hayaline dalıyordum. Bu gel-gitler arasında büyük gün gelip çattı. Gidip kaydımı yaptırdım. Artık bir üniversite öğrencisiydim. İlk zamanların telaşından sıyrıldığımda üniversiteye başlayalı altı ay geçtiğini farkettim. O büyülü vakitler ne çabuk geçiyor! Kayıt işlemleri, ilk dersler, yurda   yerleşme, hepsi göz açıp kapayıncaya kadar olup bitti sanki. Üniverite yurdunda bir odada altı kişi kalıyoruz. Altı ayrı dünya... Ben mazbut bir Anadolu ailesinde yetişen biriyim. Ama sosyal yanım güçlü olduğundan bugüne kadar hiç bir ortamda intibak sorunu yaşamadım. Bu kez durum biraz farklı galiba. Yaşıtım bir grup arasında kendimi yabancı hissedeceğimi söyleseler inanmazdım Oysa şimdi kendi konumumu algılamakta bile zorlanıyor gibiyim. Duyduklarım, gördüklerim, benden beklenenler kafamı allak-bullak etmiş durumda. Şimdiye kadar öğrendiğim doğrular, iyi-kötü kavramları karmakarışık oldu. Ortaokul ve lisedeki sade kasaba hayatından sonra bu kadar karmaşanın ortasında kalmak hem tedirgin edici, hem de garip bir şekilde çekici geliyor. Oda arkadaşlarımın her biri ayrı bir dünyada yaşıyor. Biri saz çalıyor, kızlardan ve müzikten başka bir şey düşünmüyor gibi. Diğeri geceleri sabaha kadar kitap okuyor, akşama kadar da uyuyor. Müthiş bir felsefe merakı. Bakıyorum, tartışmaktan çok kesin doğrular olarak gördüğü metinleri  ezberleme gayretinde. İnsana sıcak gelmeyen bir yaşantı tarzı var. Üçüncü arkadaş kendisini derslere vermiş. Bütün hedefi okulu iyi bir derece ile bitirmek. Ders dışındaki herşey kendisini hedefinden saptıracakmışcasına dış dünyaya karşı ilgisiz. İnsanlarla ilişki kurmakta zorlanıyor. Grup arasında benim dikkatimi daha çok çekeni, yetişme tarzı bana benzeyen arkadaş. O da taşradan gelmiş. Namazlarını kaçırmamaya çalışıyor. Ne var ki kendisine ve inançlarına karşı bir güvensizlik içinde gibi. Dinî eğitim veren bir okulda yetişmiş. Ancak bu eğitim, inandığı değerlere güvenini artıramamış. Oldukça çekingen. Bu yüzden içine kapanık ve mutsuz. İnsanlarla konuşmaktan adeta korkuyor. Sadece ortama uymaya çalışıyor. Felsefe okuyarak açığını kapatma çabasında. Sonuncu arkadaş odaya en az uğrayanımız. İçimizde en aktif olanımız o. Birçok sosyal etkinliğe üye. Arkadaşları hiç yalnız bırakmıyor. Oldukça “hızlı” yaşıyor. Uğraştıklarının gerçekten kayda değer şeyler olup olmadığını düşünecek vakti yok görüntüsü veriyor. Bu arada sürekli kız arkadaşlarından söz ediyor. Ancak, biraz dikkatli izleyince bütün bunlara rağmen pek mutlu olmadığını görmek zor değil. Bir yandan dersler, bir yandan arkadaş gruplarının ve faaliyetlerin doğurduğu sorunlar. Ve ben... Birbirine hiç benzemeyen bu insanların arasında ne yapacağını şaşırmış durumdayım. Yan odada bir arkadaş ilgimi çekiyor. Kendinden emin, hassasiyetleri, ilkeleri olan biri. Genelde herkesle iyi ilişkileri var. Arasıra bana laf dokunduruyor: “Bu hayattan ne bekliyorsun? Okulu bitirince ne yapacaksın? Evleneceksin, çocukların olacak, işin olacak yükseleceksin, evin araban olacak. Peki sonra?” Sahi, bu soruların cevabı ne olabilirdi? “Aman, sen de...” demek pek mümkün gözükmüyor. Çünkü yarına ilişkin bu sorular, bugünkü duruşu ve tavrı da belirliyor. Ama ne diyebilirdim? “Hiç!..” demiştim. Cevabı beni oldukça sarstı: “Bunca çaba sıkıntı bir hiç için mi?” Ve ekledi: “Bu soruların cevabını ancak öğrenciyken merak eder, araştırırsın. Hayata atılınca bunları düşünecek zaman bulamazsın. Onun için bu günler önemli. Eğer okul hayatında iç dünyanı düzene sokamazsan, hayatın hep karmaşa içinde geçer. Huzuru samanlıkta iğne gibi ararsın.” Bu sözleri uzun süre düşündüm. Çevremdeki okulu bitirmiş insanları düşündüm. Gerçekten bu insanların dünyası çok küçüktü. Bir araya geldiklerinde konuştukları konular ne kadar sığ ve yavandı! Ya mesai arkadaşlarıyla olan sorunları ya da entrikalar. Bir de evleri, arabaları, hatta yeni ayakkabılar!.. Bunları konuşmak elbette olağan. Ama sürekli bu konulardan söz etmek en azından dinleyenler için boğucu oluyordu. Halbuki bu insanların öğrenciyken hayata dair bir görüşleri, doğru veya yanlış bir idealleri vardı. Şimdi onlar unutulup gitmişti. Günlük hayata, maddi refaha dair istekler tamamen baskın çıkmıştı. Öğrenciyken üzerinde belki saatlerce tartıştıkları iç huzuru, ebedi hayat kaygısı hiç gündemde değil gibiydi. Arkadaşın sözleri gerçekten düşündürücüydü. İçimi bir korku sardı. Yoksa ben de böyle mi olacaktım. Kaygıları, hayalleri, idealleri olan, başkaları için üzülüp sevinebilen ben, hayatın içinde böyle kaybolabilir miydim? Ne var ki, okul hayatının gel-gitleri arasında bu sorular her zaman yoğunluğunu koruyamıyordu. Bazı değerleri edinme ve onları ilâ nihaye koruyabilme adına sık sık kendime sözler veriyor, ancak bir zaman sonra unutabiliyordum. Nihayet bir gün... Bir gün çok sevdiğim bir arkadaşım vefat ediverdi. Çok şeyleri paylaştığımız, birlikte sevinip birlikte üzüldüğümüz o hayat dolu arkadaşım yitip gidiverdi. Bu bir şok etkisiydi benim için. Ölmek, kendini, ideallerini gerçekleştiremeden hayata veda etmek... Hayat ne kadar kısa ve aldatıcıydı. O anda bütün yaşadıklarım anlamını yitirdi. Bu ani ölümün ilk şokundan sonra, eğer derhal yüzümü Allah'a çevirmezsem benim sonumun da kınadığım insanlar gibi olacağını anladım. Artık yan odadaki arkadaşımla ilişkilerim daha sıkıydı. O hayata karşı dimdik durabilen arkadaşımdan faydalanmaya karar verdim. Çünkü o bana sadece “doğrular şunlar, yanlışlar bunlar” demiyor, benim düşünce ve gönül dünyamın gelişmesi, bakışımın derinleşlemesi için önümde yeni ufuklar açıyordu. Evet, arkadaşım önümde bir yol açmaya çalışıyordu. İnsan fıtratının doğruyu bulmaya aslında çok    yatkın olduğunu, insanların önünü açmanın yeterli olacağını söylüyordu. Diyordu ki: “İnsan gerçekten doğruyu ve iyiyi bulma niyetinde olursa, Allah ona yardım edeceğini vaad ediyor. Yeter ki samimi olunsun.” Sonunda kendisine sordum: “Sen kendini nasıl bu kadar iyi yetiştirdin? Seni bu karmaşanın ortasında böylesine ayakta tutabilen sır ne? Herkesin değerlerinden, inançlarından ve hatta kendinden emin olmadığı bir ortamda, sen nasıl bu kadar inandığına teslim olmuş, vakarlı olabiliyorsun?” Önce bana bütün bu eksikliklerin manevi kalp hastalıklarından kaynaklandığını söyledi. Birçok şeyi aklımızla kavrasak bile, kalp tasdik etmediği için bir türlü düzelemediğimizi anlattı. Bütün bunların çözümünün ise, bir manevi rehberin gözetiminde  bulunmak, o terbiye ile kalp huzurunu ve tatmini elde etmek olduğunu izah etti. Bu manevi rehberler kimler olabilirdi? Cevabı çok kısa ve netti: Allah'ın irşada ehil veli kulları. Nihayet kendisinin gittiği gönül doktoruna beni de götürmesini istedim. Kısa bir müzakereden sonra hafta sonu gitmeye karar verdik. Sabırsızlıkla geçirdiğim bir kaç günden sonra hafta sonu geldi. Uzun bir yolculuktu. Aradığım kalp huzuru, yeryüzünde insan olarak yaşıyor olmanın gerçek anlamı, bu yorucu yolculuğun sonunda olmalıydı. Bu bir karardı. Çok önemli ve ciddi bir karar. Bir üniversiteliye çok yakışan bir karar. Bugünüm, yarınlarım, ve en önemlisi ebediyetim adına verilmiş bir karar.  Kendimi ve ideallerimi gerçekleştirme adına bir yolculuk. Kendimle gurur duyuyordum. İşte şimdi gerçekten üniversiteli bir gençtim.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy