Aramak

Bizimkiler Borç Aramada

Efendim, memleketimizin durumu hiç de hoş değil. Eskiden “yetmiş sente muhtaç olduk” derdik. İşte yine olduk. Devlet büyükleri ellerinde bond çantalar, o memleket senin, bu memleket benim gezip duruyorlar. Belki şuradan buradan da para koparırız diye, gariplerim Evliya Çelebi misillû dünyayı arşınlamakta...

Gelgelelim, pek azımız bu görüşmelerin hakiki muhtevasından haberdar. Eskiden beri bu meslek içinde tebarüz ve dahi temayüz eylediğimizden, bu görüşmelerin nasıl cereyan etttiğini bir bendeniz, bir de muhterem Derviş efendi oğlumuz biliyor.

Siz muhterem kaarilerimizin de olan bitenden haberdar edilmesi lazım, değil mi efendim? İşte bu vazifeyi edaen, Derviş efendi oğlumuzla Amerikan maliye nazırı arasında geçen muhavereyi size aktaralım. Tabii biz Türkçe’sini yazıyoruz. Güzide mekteplerimizde İngilizce’nin mavi derinliklerine intikal etmeye muvaffak olabilenler İngilizce’ye tercüme eylerlerse, aslını okumuş olurlar.

- Kıymetli Bakan, valla durumlar kelek. Acilen paraya ihtiyaç var!..

- Para istemek kolay. Evvela sen söyle bakiyim, ev ödevinizi yaptınız mı Mister Dervish?

- Valla dün akşam elektrikler kesildi, yapamadım hocam, pardon Sayın Bakan.

- Oldu mu şimdi ya? Artık kabak tadı verdi sizin şu tembelliğiniz amma..

- İnanın TEK kesiyor Sayın Bakan. Her akşam tek tek kesiyolar. Tasarruf, malum-u aliniz...

- İyi de evlat, ev ödevi yoksa para-pul da yok. Ne kadar ekmek, o kadar köfte, değil mi yani?

- Efendim? Haaa, anladım. Tabi ya, bizim köftemiz pek güzel olur. Madem canınız köfte arzu etti, hemen arkadaşlara haber vereyim, bizim Maçka’daki tükürük köftecisi Memo’dan getirtsinler.

- Ne köftesi Mister Dervish? Ben size eğer talimatlarımız yerine gelmezse kredi veremeyiz diyorum.

- Efendim kredi şart değil, siz bir para verin hele de, ona ismi sonra koyarız. Bizde adet böyle!

- Olur mu canım?

- Olur efendim, olur. Valla birazcık elimizden tutsanız pek iyi olacak. Artık bütün ev ödevlerini yapacağız. Söz. Gözüm önüme aksın ki bakınız...

- Elinizden tutmak? Haa, tabi yaa... O halde şöyle bir-iki jimnastik hareketiyle başlayalım. Avucunuzu uzatınız, hadi hadi, uzatınız Mister!

- İşte efendim fırıncı küreği gibi uzattım. Yoksa parayı hemen mi vereceksiniz? Hay siz çok yaşayınız efendim.

- Ne parası evlat? Bak bu geçen günkü ev ödevini yapmadığın için. (Masanın altından bir cetvel çıkarır) Şaaakkk!.. (Eline vurur)

- Yandım! Oh my God! (Bunun Türkçe’sini bulamadım.) Sayın Bakan niye vurdunuz yahu?

- Sus bakıyim seni gidi afacan! Hem ödevini yapma, hem de hocanla dalga geç ha? Kalk, şu Amerikan bayrağının önünde tek ayak üstünde dur bakıyim!..

Eveeet! Benden söylemesi. Şu sıralardaki dış görüşmeler aynen böyle geçiyor. Siz bir de Mozambik Maliye Bakanı’yla yapılan görüşmeyi tahayyül ediniz. Heyetlerimiz canla başla memleketimizin önündeki tünelin ışığını bağlamaya çalışıyorlar. Amma milletin artık ne ışığı kaldı, ne kaşığı. Her ev ödevi milletin cebinin yarısını alıp götürüyor. Amma ne kadar çalışkanız ki, ev ödevi yapmadan duramıyoruz. Eee, madem öyle, artık cepsiz elbise yaptırmaya başlayalım muhterem kaariler! Yakında cebe koyacak bi şey kalmayacağına göre!..

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy