Aramak

Boş Konuşunca Ne Olur?

11. yüzyılın meşhur sûfî âlimi İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh “Minhâcü’l-Âbidîn: Âbidler Yolu” adlı eserinde konuşmakla ilgili şu uyarıları yapar:

Ey kulluk yolunun yolcusu! Mübah bile olsa lüzumsuz sözlerde dört sakınca vardır:

  1. Birincisi: İnsan lüzumsuz ve boş konuşmakla, Kirâmen Kâtibîn denilen, her yapılanı ve sözü yazmakla görevli melekleri hiçbir hayrı olmayan sözlerle meşgul etmiş olur. İnsanın meleklerden utanması, lüzumsuz sözlerle onlara eziyet etmemesi gerekir. Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “(İnsan) Her ne söz sarfederse mutlaka yanında hazır bir gözcü vardır.” (Kâf 18)
  2. İkincisi: Lüzumsuz konuşanlar Cenab-ı Hakk’ın huzuruna boş ve saçma sözlerle dolu bir amel defteri göndermiş olur. Mümin bir kulun bundan sakınması ve Allah Tealâ’dan korkması gerekir. Anlatıldığına göre adamın biri çirkin sözler söylüyormuş. Bu sözleri duyan bir kimse ona; – Ey Allah’ın kulu! Sen ne yaptığının farkında mısın? Sen Rabbi’nin huzuruna gidecek bir defter dolduruyorsun. Onu ne ile doldurduğuna dikkat et, demiş.
  3. Üçüncüsü: Kıyamet gününde, amel defterinde yer alan yaptığın ve söylediğin her şeyi kendin okuyacaksın. Hem de her şeyin hâkimi ve tek sahibi olan Allah Tealâ’nın huzurunda, şahitlerin yanında, büyük bir korku ve sıkıntı içinde, aç, susuz, çıplak bir vaziyette...
  4. Dördüncüsü: Söylediklerinin hepsi aleyhine delil olarak kullanılır. Ayıplanır ve azarlanırsın. Cenab-ı Hakk’ın huzurunda yaptıklarından dolayı utanırsın. Orada bulunanlar sana, “Bu boş sözlerden sakınman gerekmez miydi? Bunlarla Allah Tealâ’nın huzuruna gelmekten utanmadın mı?” diye seni ayıplarlar. Orada hesabın da çok uzun sürer. Saydığımız bu dört husus aklı başında ve nasihatlerden ders alanlar için kâfidir.

Ey kulluk yolunun yolcusu! Yapılan hayırlı işleri ve sâlih amelleri korumak gerekir. Diline sahip olmayan, çok konuşan kişilerin gıybet yapması kaçınılmazdır. Hadis-i şerifte buyrulmuştur ki: “Çok konuşan çok yanılır.” Gıybet ise ibadetleri yok eder, yer bitirir. Gıybet eden insanın durumu, sevaplarını sapanla sağa sola savuran kimsenin durumuna benzer. Bir gün Hasan-ı Basrî kuddise sırruhûya; – Falan kişi seni çekiştiriyor, gıybetini yapıyor, dediler. Hasan-ı Basrî kuddise sırruhû o kişiye bir tabak hurma gönderip; – İyiliklerini bana hediye ettiğini duydum. Ona karşılık ben de sana küçük bir hediye veriyorum, dedi. Abdullah b. Mübarek rahmetullahi aleyhin yanında gıybetten söz açılınca; – Eğer gıybet edecek olsaydım, annemin gıybetini yapardım. Çünkü benim sevaplarımı almaya herkesten çok o hak sahibidir, dedi. Yine anlatıldığına göre Hâtem-i Esam rahmetullahi aleyh bir gece teheccüd namazını kılamaz. Hanımı da onu ayıplar. Bunun üzerine ona şöyle der: – Sen hiç merak etme! Bazı kimseler gece teheccüd kılarlar, sabah olunca da beni çekiştirip gıybetimi yaparlar. Bu gıybetleri sebebiyle onların teheccüd namazının sevabı kıyamet gününde benim olacak.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy