Aramak

Boş Zaman Boş İnsan

Bazı derslerde öğrencilerle okuma saati yaparız. İşlenecek konumuz bitmiş, vaktimiz de varsa “Haydi açın kitaplarınızı biraz okuyalım” derim ve başlarız. Dar zamanlarda da okumayı, okutmayı önemsiyorum. Boşa geçecek, boş geçecek az bir zaman gelecekte telafi edilemez boşluklar oluşturabilir insanda. O yüzden yanlarında hep bir kitap bulundurmalarını salık veririm. “Olur ya bir boş vaktiniz olur, okursunuz.” derim. Gerçi fakültedeyken bir hocamız “Siz boş vakitlerinizde kitap okumayacaksınız; çünkü kitap okumaktan arta kalan vakitleriniz boş vaktinizdir.” derdi. Keşke onlar için de böyle olsa. Fakat bu kadarını herkes yapamaz. Belki en azından böyle böyle vakitlerini kıymetlendirmeyi öğrenirler diye düşünüyorum.

Boş durmak, boşa yaşamaktır kanımca. İnsan bir işle, bir şeylerle meşgul olmalı. Ne zaman bu meseleyi düşünsem aklıma, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin boş duran bir kimsenin önünden ona selam vermeden geçip de sonra dönüşünde aynı adamı bir ağaç parçasıyla yere bir şeyler çiziktirirken görüp, bu sefer selam verdiği hadise gelir. Bu hadisede Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin mesajı gayet ortada.

Vakti boş geçirmek bana kalırsa dünyanın en zor ve yorucu işi. Hareketsiz, gayretsiz hatta niyetsiz tükenen zamanla beraber insanın iç enerjisi de tükenip gider. Psikolojik rahatsızlıkların önemli bir kısmının bir işle meşgul olmamaktan kaynaklandığını düşünüyorum.

İnsanların hobi dedikleri bir zaman geçirme ya da değerlendirme uğraşı aramaları işte bu yüzden. Üstelik boş durdukça insanın tembelliği de artıyor. Giderek daha isteksiz, daha gayretsiz olabiliyor. Bir amelle, bir işle meşgul olan insanın moralinin yüksek olması ise herkesin bildiği bir gerçek.

Yüce Kitabımız’da İnşirah suresinde verilen mesajın hikmeti üzerinde düşünmek lazım. “Her zorluktan sonra bir kolaylığın” üzerinde önemle durulmasından sonra “bir işi bitirince başka bir işe koyulmanın” salık verilmesinde derin bir hikmet vardır. Sanki zorlukların ardından gelecek kolaylıklar boş durmamaya, çalışmaya, harekete geçmeye bağlanmıştır.

Ayette sürekli bir çalışma anlamı da var kanaatimce. “Bir işi bitirince başka bir işe koyulmak” bu boşluksuzluğu ifade ediyor olmalı. Malum, boş kalınca boşluğa düşülüyor. Günün her vaktinde o vakte has ibadetlerin olmasının bir hikmeti de bu olsa gerek. Vaktin gereği neyse o işle, amelle meşgul olmak müslümanın şiarıdır. Buna vaktin edebi denir.

Şimdi şunu sorabilirsiniz: “Hiç mi dinlenmeyelim?” Boş durmamak, bir işten başka bir işe ya da amelden amele geçmekten kasıt hiç dinlenmemek değil elbette. Ama dinlenmek, insanın bütün zâhir ve bâtın azalarını boşa almak, tamamen boş durmak anlamına gelmez, gelmemelidir. Kur’an-ı Hakim’in “Onlar ayakta dururken, otururken, yanları üzere uzanırken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler.” (Âl-i İmrân 191) ayetlerinde ifade edilen zikir ve tefekkürün, dinlenme hâlindeki insanların ameli olarak da ifade edilmesi üzerinde düşünülmelidir.

Sayılı nefesimiz var, nerede ne zaman biteceğini bilemediğimiz bir ömrümüz. Boş geçen, boşlukta geçen zamanlar bu ömürden çalmak, onu heba etmek değil midir? İflasın en kötüsü, asla telafisi olmayan bir sermayeyi kaybetmektir. Vakit böyledir; giden asla geri gelmez. Tamam, abartılı ifade ama “vakit öldürmek” de bir tür cinayet olarak kabul edilmeli dersem yanlış mı olur? “Vakit öldürmek” yerine “vakti yaşatmak” gerekir ki bu da o vaktin gereğini yapmakla olur.

Vakti değerlendirmek kişinin kendisini var etmesidir. Eyleme geçmek, amele sarılmak, üretmek bu var olmanın yoludur. İslâm öyle olağanüstü bir din ki, uykuya dalmadan önceki beş on dakikayı bile anlamlı kılacak, sonsuzlukla buluşturacak imkânlar sunar insana. Üstelik böyle gizli meşguliyetlerin verdiği haz hiçbir şeyle değişilmez.

Şair Ahmet Haşim’in enfes bir yazısı vardır: “Müslüman Saati” isimli. Yıllar önce dergimizde de yayımlanmıştı. Mutlaka her müslümanın okuması gereken bir yazı. Bu yazıda zaman ve müslüman ilişkisi çok güzel bir dille anlatılır. Önce bir müslümanın gününün ne zaman başladığı, ne zaman bittiği, gün kavramının bir müslüman için ne ifade ettiği tahlil edilir. Yazıyı okuyunca, bugünkü modern zaman algısının müslüman hayatına, ibadet düzenine ne kadar aykırı olduğu bir kez daha anlaşılır.

Her şeyde olduğu gibi ifrat ve tefritten sakınma meselesi vakit konusunda da geçerlidir. Bir işe gereğinden az veya fazla zaman ayırmak da yanlıştır. Olması gerekenden az zaman ayırmak işlerin ve amellerin kemâline engel olduğu gibi, fazla zaman ayırmak da vaktin hakkına girmek ve diğer iş ve amellerin vaktinden çalmaktır. Her iş ve amel kendi vaktinde kıymetlidir.

Son söz olarak sûfilerin bir prensibini hatırlatalım: “Vaktin insanı olmak.” Yani bir kimsenin içinde bulunduğu zaman ve halde yapılması gereken en öncelikli, en uygun işi yapması, âni değerlendirmesi demek. İnsan vaktini nelere ayırdığı ile kıymetlendirilir. Vaktimizi nasıl değerlendirdiğimiz halimizin aynasıdır. O halde vaktin edebini bilmek ve uygulamak gerekir.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy