Büyük alimlerimizin gayretleriyle dinimiz tahrif olmadan günümüze gelmiştir. Onlar, kendilerine kadar gelen ilmi derleyip sonraki nesillere aktardıkları gibi, sayısız alim de yetiştirmişlerdir. Bu alimler vesilesiyle doğru ilim usulleri sonraki nesillere aktarılmıştır. İmam Azam hazretlerinin fıkıh usulü de, talebeleri İmam Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve İmam Züfer ile yaygınlaşmıştır. Bunlar içinde de en önde gelen, şüphesiz İmam Ebu Yusuf hazretleridir.
İmam Ebu Yusuf rh.a.’in asıl ismi Yakub’dur. Hicrî 113 senesinde Irak’ın Kûfe şehrinde dünyaya gelmiş, Ebu Yusuf künyesiyle meşhur olmuştur. Soyu Ensar’dan Sa’d b. Büceyr r.a.’a uzanır. Kaynaklarda anlatıldığına göre Uhud savaşına o da gitmek istemiş, Rasulullah s.a.v. “Yaşı ufak, gazaya gidemez.” buyurmuştur. Hendek savaşında ise büyük kahramanlıklar göstermiştir. Savaş bittikten sonra Efendimiz s.a.v. onu yanına çağırmış, gösterdiği kahramanlıktan dolayı ona ve neslinden gelecek kişilere dua etmiştir. Ebu Yusuf hazretlerinin bu olayı sevinçle anlattığı ve “O anın bereketi şu an bile bizimle beraber.” dediği nakledilir.
Çocuk yaşta alim
İmam Ebu Yusuf hazretleri ilim hayatına küçük yaşta Kur’an Kerim’i ezberleyerek başladı. Daha sonra sırasıyla sarf, nahiv, fıkıh ve hadis dersleri aldı. Ebu İshak Şeybanî, Süleyman Temimî, Yahya bin Said el-Ensarî, Süleyman bin Mihran el-A’meş, İmam Mâlik b. Enes, Hişam bin Urve (Allah hepsinden razı olsun) gibi devrinin büyük muhaddis ve fakihlerinin ilim meclislerinde bulundu.
Çocuk yaşta keskin zekâsıyla dikkat çekmiştir. Nitekim Süleyman bin Mihran el-A’meş hazretlerinin öğrencisi olduğu günlerde bir soruyu cevaplandırırken yaptığı açıklamalara hayret eden hocası bu cevabı nereden bulduğunu sormuş, o da; “Bize daha önce öğretmiş olduğunuz şu hadisten..” diye cevap verince, hocası: “Ben bu hadisi sen daha ana rahmine düşmeden de biliyordum. Fakat yorumunu şimdi senden öğrendim.” demiştir.
Fıkıh ilmindeki ilk hocası İbn Ebî Leylâ rh.a. olmuştur. Dokuz yıl onun yanında İslâm hukuku ve fıkıh derslerine devam etmiş, sonra hocasının bazı müşkül meselelerde İmam Azam hazretlerine danıştığını ve onun ilminin daha üstün olduğunu görünce ona talebe olmuştur.
Hafızası çok güçlüydü, bir derste elli küsur hadis ezberler, dersten çıkınca bunları yazardı. Ebu Hanife hazretlerinin talebelerinden Hasan b. Ziyad el-Lü’lüî’nin anlattığına göre Ebu Yusuf rh.a. bir hac yolculuğu sırasında hastalanmış, kendisini ziyarete gelen Süfyan b. Uyeyne’den dinlediği kırk hadisi ileri yaşına, yol yorgunluğuna ve hastalığına rağmen ezberlemiş, sonra da etrafındakilere yazdırmıştır. Pek çok büyük alim Ebu Yusuf hazretlerinden hadis rivayet etmişlerdir. İmam Ahmed b. Hanbel rh.a. ilk hadis dersini ondan almıştır.
Geçim sıkıntısı içinde
Kaynaklar, İmam Ebu Yusuf hazretlerini geçim sıkıntısı yaşayan çok çocuklu bir ailenin ferdi olarak zikreder. Bu yüzden hem evinin geçimi ile uğraşıp hem de ilim öğrenmek durumunda kalmıştır. Annesinin ona ilmi bırakıp bir meslek sahibi olması için nasihatlerde bulunduğunu kendisi şöyle anlatır:
“Ben hadis ve fıkıh ilmini öğrenmek istiyordum. Fakat çok fakirdik ve hiç paramız yoktu. Babam da vefat etmişti. Bir gün ben İmam Azam’ın yanında iken annem çıktı geldi ve:
– Ey oğlum, sen onunla bir değilsin. Onun ekmeği pişmiş, yemeği hazır ama sen yiyecek şeylere muhtaçsın, dedi.
Ben de ailemin geçimi için çalışmayı, anneme hizmet etmeyi seçip ilim tahsilini bırakmaya karar verdim. Allah ondan razı olsun, hocam Ebu Hanife hazretleri talebeleri arasında beni göremeyince çağırttı ve
– Seni bizden ayıran sebep nedir, buyurdu. Ben de;
– Geçim sıkıntısı, efendim, dedim.
Meclis dağılınca, bana ihtiyacım olan birçok şeyi ihsan etti. Verdiği şeyler arasında çokça gümüş para da vardı. Sonra buyurdu ki:
– Bunları harca, bitince bana bildir, fakat ders halkamızdan ayrılma!
Verdiği para bittiği gün, daha kendisine durumu arz etmeden tekrar verirdi. Her zaman devam eden bu halini görerek, benim paramın bittiğini ona Allah Tealâ bildiriyor, kerametiyle anlıyor, diye düşündüm. Hocamın bu ihsan ve ikramı vesilesiyle ilimde maksadıma kavuştum. Allah Tealâ ona en iyi mükâfat ve mağfiret ile karşılık versin.”
Yaklaşık olarak on yedi yıl İmam Azam rh.a.’in ders meclisine devam etti. Fırsatını buldukça da hadis tahsili yapıyor ve bu hadisleri İmam Azam hazretlerinin huzurunda müzakereye açıyordu. Talebeleri ve zamanındaki muhaddisler, İmam Ebu Yusuf rh.a.’in fıkıh ilminde olduğu gibi hadis ilminde de çok geniş bir bilgiye sahip olduğunu naklederler.
Hocasının vefatından sonra geçim sıkıntısı sebebiyle ailesiyle birlikte Bağdat’a yerleşti. Burada Halife Mehdi ile tanıştı ve kadılık görevine getirildi. Halife Hadi ve Harun Reşid döneminde İslâm dünyasının başkadılığını yaptı. İslâm tarihinde bu görevi ilk kişidir.
Keskin zekâ
Ebu Yusuf hazretleri fıkhî meseleleri çözmekte büyük maharet sahibiydi. Anlatıldığına göre, devrin halifesi Harun Reşid bir münakaşa sonucu hanımına: “Bu geceyi benim hüküm sürdüğüm topraklarda geçirirsen benden üç talakla boş ol!” dedi. Fakat siniri geçince pişman oldu. Çok sevdiği hanımından ayrılmak istemiyordu. Devrin alimlerinden bir yol bulunmasını istedi, fakat kimse işin içinden çıkamadı. Dediler ki, “İmam Azam hazretlerinin bir talebesi var, senin meselenin bir hal yolu varsa ancak o halleder.” Halife Ebu Yusuf hazretlerini davet etti ve hadiseyi anlattı. İmam buyurdu:
– Hanımınız bu geceyi mescitte geçirsin. Çünkü mescitlerde kimsenin sahipliği ve hükümdarlığı yoktur. Allah Tealâ, “Mescitler Allah’ındır.” buyuruyor.
Bunun üzerine, hükümdar İmam Ebu Yusuf’un zekâsına ve ilmine hayran kaldı. Onu temyiz reisliğine tayin etti.
Ebu Yusuf Hazretleri on altı yıl hem kadılık yaptı, hem kadılık yapan kişileri denetledi. Hanefî mezhebi üzerine kitaplar yazdı ve talebeler yetiştirdi. Bu mezhebi yayan imamların başında İmam Muhammed’le birlikte o gelir. Yine Hanefî mezhebinde ilk kitap yazan odur.
Muhammed bin Cafer rh.a. “Ebu Yusuf, İmam Azam hazretlerinin talebeleri arasında ilim bakımından en büyük olandır. İmam Ebu Hanife’nin ilmini bütün yeryüzüne yayan odur.” demiştir.
Hanefî mezhebini yayması, daha çok İmam Azam hazretlerinin metodolojisini esas alan fıkhî yaklaşımı ile olmuştur. Hakkında ayet, Sünnet’ten bir delil veya icma bulunmayan bir meseleyi hükme bağlarken önce hocası İmam Azam’ın içtihadına bakar, bulursa ona göre hüküm verirdi. Bulamazsa kıyas ve kendi hükmü ile hareket ederdi. Hocasının koyduğu usul ve kaidelere bakarak meseleyi hükme bağlardı.
Örnek alınacak tavırlar
Anlatıldığına göre bir gün adamın biri İmam Ebu Yusuf hazretlerine bir sual sordu.
– Bilmiyorum, cevabını alınca sinirlendi.
– Nasıl olur da bilmezsiniz! Hazineden şu kadar para alıyorsunuz, dedi. İmam Ebu Yusuf hazretleri sakince cevap verdi:
– Kardeşim, bize bildiğimiz kadar para veriyorlar. Eğer bilmediklerimize göre para alsaydık, hazine yetmezdi!
Büyük İmam hac sırasında hastalanmıştı. Hastalığı gittikçe ağırlaştı, zayıf ve dermansız kaldı. Fakat hiç durmadan sorulan sorulara cevap veriyordu. “Hastasınız, yorulmayınız, hastalığınız daha da artar” denildiğinde şu cevabı verdi:
– Fayda verecek ilim öğretmek hastalığın şiddetini hissettirmez.
Anlatıldığına göre zamanın alimlerinden Kasım b. Züreyk rh.a., İmam Ebu Yusuf hazretlerini hasta yatağının üzerinde ufacık cüssesiyle görünce hayret ederek şöyle demiştir:
– Allah ilmi bir kuşun kursağına koymayı dileseydi koyardı!
Talebeleri, Ebu Yusuf hazretlerinin son günlerinde şöyle dua ettiğini naklederler:
– Allahım! Sen biliyorsun ki önüme çıkan her meselenin hükmü için önce senin Kitabına baktım ve orada bir çıkış yolu bulduysam aldım. Eğer bulamadıysam Peygamberinin sünnetine baktım. Orada da bir çıkış yolu bulamadıysam Ashabın sözlerine baktım.
Yakın arkadaşı Bişr b. Velîd’in rivayetine göre altmış dokuz yaşında hicri 182 senesinin Rebiülevvel ayında Bağdat’ta vefat etti. Cenaze namazını Halife Harun Reşid kıldırdı.
Allah ondan razı olsun, yolundan ayırmasın.
[box type="shadow"]
Eserleri
Ebu Yusuf hazretlerinin fıkıh ve usule dair eserleri şunlardır:
• Kitâbü’s-Salât, Kitâbü’z-Zekât, Kitâbü’s-Siyâm, Kitâbü’l-Ferâiz, Kitâbü’l-Buyu’, Kitâbü’l-Hudûd, Kitâbü’l-Vekâle, Kitâbü’l-Vesâyâ, Kitâbü’s-Sayd ve’z-Zebâyıh, Kitâbü’l-Gasb ve’l-İstibrâ, Kitâbü’l-İhtilâfu’l-Emsâr.
•
Kitâbü’l-Harac: Halife Harun Reşid’in isteği üzerine yazdığı bu kitapta, devletin malî kaynaklarını, gelir yollarını geniş bir şekilde anlatmaktadır.
•
Kitâbu’l-Âsâr: İmam Azam hazretlerinden rivayet ettiklerini topladığı bir kitaptır. Fıkıh bablarına göre tertip edilmiştir.
•
İhtilâfu Ebu Hanife ve İbn Ebî Leylâ: Bu kitapta Ebu Hanife hazretleri ile Ebî Leylâ’nın ihtilaf ettikleri meseleleri toplamıştır.
•
Kitâbu’r-Red âlâ Siyeri Evzâî: Bu kitabında İmam Evzâî ile İmam Azam’ın ihtilâf ettikleri mevzuları anlatmıştır.[/box]
[box type="shadow"]
Harun Reşid’e Nasihatleri
“Ey Müminlerin Emiri! Allah Tealâ sana öyle bir vazife verdi ki, sevabı sevapların en büyüğü, cezası da cezaların en büyüğüdür. Allah Tealâ seni bu ümmetin işlerine vazifeli kıldı. Bu vazifenin başına geçtikten sonra artık sen, idarelerini emanet aldığın insanlar sebebiyle imtihana çekildin. Onların işlerini üzerine alarak ömrünü tüketmeye başladın. Eğer bina adalet ve doğruluk temelleri üzerine kurulmazsa, Allah Tealâ o binanın temellerini bozar, yapanların ve yardımcı olanların üzerlerine yıkar. Allah’ın sana ihsan ettiği vazifelerini ihmal edip hakların zayi olmasına sebep olma! Çünkü bir işi yapmaya güç kuvvet veren Allah Tealâ’dır.
Bugünün işini yarına bırakma, yoksa işleri ve hakları zayi edersin. İstekler bitmeden ecel gelir çatar. Ecel gelip çatmadan salih amel işle! Çünkü ecel geldikten sonra amel yapılmaz. Çobanlar sahiplerine karşı sürülerinden sorumlu olduğu gibi, idareciler de idare ettiklerinden Allah Tealâ ya hesap vereceklerdir. Allah Tealâ’nın sana ihsan ettiği bu vazifede bir saat bile kalsan hakkı yerine getir. Çünkü ahiret gününde Allah katında idarecilerin en mutlusu, halkını mutlu eden idarecidir.
Doğruluktan ayrılma, yoksa idare ettiğin kimseler de doğruluktan ayrılır. Nefsin isteğine göre emir vermekten ve kızgınlıkla iş görmekten sakın! Biri ahiretin, diğeri dünyan ile ilgili iki işle karşılaştığın zaman ahiret işini tercih et. Çünkü dünya fani ahiret bakidir. Allah korkusuyla titre, Allah’ın emirlerinde insanlara farklı muamele yapma. Allah Tealâ’nın emrettiklerini yapmakta hiçbir kınayanın kötülemesinden korkma!
Kıyamet gününü bilip de amel etmeyenin, o gün çekeceği hasret ve duyacağı pişmanlık bitmez. O öyle bir gündür ki, ayaklar kayar, renkler değişir, duruş uzar, hesap çetin olur.
Ey Müminlerin Emiri! Allah Tealâ sana ihsan ettiği şeylerde, seni kendi nefsine uymaktan muhafaza etsin. Sevgili kullarına ihsan ettiği nimetleri sana da ihsan etmesini dilerim.”[/box]