Ahirete iman mümin için en güzel motivasyondur. Dünya yorgunluğunun sonunda selamet yurdu olan cennete ve oradaki nimetlere kavuşma beklentisi, müminin gayretini canlı tutan en etkili iksirdir.
Dünyanın fani olduğunu idrak ettikten sonra müminin yapması gereken, bütün gayretini ahirete yöneltmek olmalıdır. Bu yöneliş dünyadan el etek çekmek, dünya işlerini bir kenara itip münzevi bir yaşantıyı tercih etmek anlamına gelmez. Aksine, dünya işlerinin hakkını vermeyi, planlı, programlı ve hedef odaklı yaşamayı gerektirir. Fakat ahireti unutmadan, kulluğu aksatmadan, itaat ve sadakat üzere…
Ahirete iman mümin için en güzel motivasyondur. Dünya yorgunluğunun sonunda selamet yurdu olan cennete ve oradaki nimetlere kavuşma beklentisi, müminin gayretini canlı tutan en etkili iksirdir. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayet, meşakkat ve imtihan yurdu dünyadan sonra gelecek olan ahiret hayatına ve müminler için hazırlanan cennete teşvik eder. Bu minvalde Âl-i İmrân suresinde yer alan ayet-i kerime, müminleri cennet yolunda koşuşturmaya şöyle davet etmekte:
“Rabbinizin mağfiretine, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve takva sahipleri için hazırlanmış bulunan cennete koşun.” (Âl-i İmrân 133)
Ayet-i kerimede bahsi geçen takva sahibi müminleri cennete götürecek ameller, devam eden ayetlerde şu şekilde sıralanmaktadır:
- Darlıkta ve bollukta infak etmek.
- Öfkesini yutup hilm ile davranmak.
- Affedici olmak.
- Günahlardan tevbe etmek, günahta ısrar etmemek. (Âl-i İmrân 134-135)
Yüce Mevlâ, bu ameller neticesinde nail olunacak cenneti tekrar hatırlatmaktadır: “İşte bu kimselerin mükâfatı, Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki, orada ebedî kalacaklardır. (Böyle) yapanların mükâfatı ne güzeldir.” (Âl-i İmrân 136)
Cennet ucuz değildir elbet. Cennete götüren amellere sarılmak; cennetin yolunu kesen ve nefse hoş gelen şeylere karşı durmak gerekir. Mümin iradesini bu istikamette kullanınca Âlemlerin Rabbi Yüce Mevlâ, rahmetinin tezahürü olarak ona sâlih amelleri sevdirir ve böylece cennete giden yolu da kolaylaştırmış olur.
Hz. Ali kerremallahu vechehûnun şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Bir cenazede bulunuyorduk. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem yanımıza geldi, oturdu. Biz de etrafında oturduk. Yanında bir bastonu vardı. Başını önüne eğdi, elindeki baston ile yere vurmaya başladı. Sonra şöyle buyurdu: – Allah, sizden nefes alan her bir kimsenin cennet ya da cehennemdeki yerini yazmıştır. Mutlaka onun bedbaht mı yoksa bahtiyar mı olduğu yazılmıştır. Bunun üzerine bir adam şöyle sordu: – Ey Allah’ın Rasulü! Öyleyse biz niye biz hakkımızda yazılanı kabullenip amelde bulunmaya bir son vermiyoruz? Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şu cevabı verdi: – Bahtiyarlardan olan kişi, bahtiyar kimselerin ameliyle amel edecektir. Bedbaht olanlar da bedbaht olan kimselerin amelleriyle amel edecektir. Siz amel ediniz. Herkes ne için yaratılmış ise, o ona kolaylaştırılacaktır. Bahtiyar olan kimselere bahtiyar kimselerin amelinde bulunmak kolaylaştırılacak, bedbaht olan kimselere de bedbaht olan kimselerin amelini işlemek kolaylaştırılacaktır.
Daha sonra şu ayetleri okudu: “Kim (malından Allah için) verir ve takva sahibi olur, en güzel sözü tasdik ederse, biz de onu kolay olana kolayca ulaştırırız. Fakat kim cimrilik eder ve kendisini Allah’a muhtaç görmez, en güzel sözü yalanlarsa, biz de onu en zor olana kolayca iletiriz.” (Leyl 5-10) (Müslim, Kader 6)
Ayette geçen “kolay olana ulaştırmak”, müfessirler tarafından “cennet ve ona götüren ameller” şeklinde; “zor olana iletmek” ise “cehennem ve ona götüren işler” şeklinde açıklanmıştır. (Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, XXXI, 184; İbn Atiyye, el-Muharreru’l-Vecîz, V, 491; Ebussuud, İrşâd, VIII, 399; İbn Acîbe, el-Bahru’l-Medîd, VII, 312)
İki farklı karakterden bahsedilen ayette, Allah için veren, takva sahibi ve en güzel söz olan kelime-i tevhidi tasdik eden mümin ile; cimri, kendini müstağni gören ve en güzel sözü yalanlayan inkârcının durumu mukayese edilmektedir.
Gerek yukarıda zikri geçen Âl-i İmrân suresindeki ayette, gerekse Leyl suresinde cennet yolcusu müminin amelleri/ özellikleri sıralanırken, ilk sırada “Allah için vermek” yani infak amelinin zikredilmesi dikkat çekicidir. Zira infak, Yüce Mevlâ tarafından ikram edilen her türlü nimeti, O’nun yolunda, O’nun rızasını gözeterek feda etmeyi ifade etmektedir. Bu yönüyle infak, namaz, oruç, zekât, fitre, sadaka, ilim, cihad, hizmet gibi birçok sâlih ameli temsil etmekte ve cennet yolunu kolaylaştıran amellerin ilki olarak zikredilmektedir.
İçerisinde bulunduğumuz Ramazan ayı cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı, azgın şeytanların bağlandığı ve adeta mümin için ibadet ve taatin kolaylaştırıldığı rahmet ve bereket iklimidir. Bu bereketten istifade ederek cennet yolunun kendilerine kolaylaştırıldığı bahtiyar kullardan olabilmek duasıyla…
“Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) infak etmedikçe iyiliğe (hayra, takvaya, cennete) asla eremezsiniz.” (Âl-i İmrân 92)