Yeni öğrenim yılı başladı. Eğitim sistemimize binlerce çocuğumuz daha katıldı. Okul, öğretmen ve fiziki altyapısı hazırlanmadan başlayan yeni öğretim sisteminin, bu yıl da 7’den 17’ye çocuklarımız için sorun olmaya devam edeceği anlaşılıyor. Eğitim sistemindeki hataların, idari yetki sahiplerince düzeltileceğini ümit ediyoruz.Sistemin eksik ve yanlışları bir yana; her yıl olduğu gibi bu yıl da, çocuklarımızın okula başlamasıyla birlikte, birçok ailede çocuğun okula uyum sağlayamaması problemi yaşanacak. Bu problemin olası nedenleri ve çözüm yolları üzerinde düşünmek, hem çocuklar hem de anne-babalar için yararlı olur kanaatindeyiz. Çocuğunuz halâ okula alışamadıysa, muhtemelen öğretmeninin tutumu, sınıf ortamı ve çocuk-aile ilişkisi üzerinde durmak gerekir. Okula başlamadan önce çocuğun zihnine yerleştirilen okul ve öğretmen imajı, diğer bir deyimle çocuğa aktarılan ön yargılar, problemlerin temelini oluşturur. Eğitimcilerin ve ailelerin, bu önyargılarla mücadele etmesi uzun zaman alabilir. Mücadele etmesini biliyorlarsa, öğretmenler “eğitimci” olarak bunu başarabilirler. Ancak, her öğretmenin eğitimci olduğu da söylenemez. Nitekim branş dışı öğretmenlerin sınıf içi tutumlarına ilişkin araştırmalar bu konuda memnun edici sonuçlar vermiyor.
Okula Alışamamanın Nedeni
Birinci sınıfa başlayan çocuklar, diğer çocuklar tarafından abartılmış öğretmen dayağı hikayeleri ile korkutulmuş olabilirler. Ya bir karış uzunluğunda iğnelerle yapılacak olan aşılara ne dersiniz? Veya okuldayken izlenemeyecek olan çizgi filmler için çocuklarımızın ne kadar kaygılanacağını tahmin edebilir misiniz? Eğer çocuğunuz bir çizgi film tutkunu ise, ister sabahçı, ister öğlenci olsun, psikosomatik (fiziki/organik bir nedeni olmayan, daha çok ruhsal sebeplerden kaynaklanan) karın ağrılarına ve ateş yükselmelerine karşı hazırlıklı olun. Hatta bu karın ağrıları, altını ıslatma ve okulu yarıda bırakarak eve dönme derecesine de ulaşabilir. Çocuğun okulda huzursuz olmasına neden olan bireysel ve ailevi faktörler de vardır. Çocuğun, ailede okula başlayan ilk çocuk olması; çekingen bir mizaca sahip olması; ailenin, çocuktan çok daha fazla okul heyecanı yaşaması, bu sebeple çocuğa psikolojik baskı uygulaması; çocuktan mükemmellik ve üstün başarı beklenmesi, çok tertipli olmasının, kalemini silgisini vs. kaybetmemesinin istenmesi ve bunların büyük problemler haline getirilmesi... Ve dahası, aşırı titiz annelerin temizlik denetimleri. Çocuğun mikrop kapar gerekçesiyle okul tuvaletini kullanmasına izin vermemeleri; elbiseye toz ve çamur bulaşması, düğmelerin kopması, pantolon ve formaların kırışması, ayakkabıların yıpranması yüzünden -ki bunların çoğu çocuğun isteği dışında veya farkında olmadan oluşur- çocuğun azarlanması, okul isteksizliğini yoğunlaştıran ciddi faktörlerdir. Sınıfın düzenini bozan özel durumlu veya problemli çocuklar olabilir. Örneğin aşırı hareketli bir çocuk, hem öğretmeni hem de sınıftaki diğer çocukları oldukça zorlar, hatta zarar verebilir. Her çocuk, böyle problemli bir çocukla baş edemeyebilir. Normal bir çocuk, saldırganlık eğilimi yüksek bir çocukla aynı sıraya oturtulduğunda sık sık dirseklenmek, sıranın bir kenarcığında oturmak, arkadaşının sivrilttiği kalemin ucunun ensesinde denenmesine sesini çıkartmamak zorunda kalabilir. Hele çocuğunuz pasif ve çekingen ise bu sorunların tespit edilmesi aylar alabilir ve bu süre zedeleyici izler bırakabilir. Ayrıca, aile içi çatışma ve problemler de çocukta okula karşı isteksizlik gelişmesine neden olur. Çocuğun gözü önünde cereyan eden münakaşa ve kavgalar, sınıfta bir film şeridi gibi gözünün önünden geçer durur. Çocuk evi merak eder; evde olmak, ne olup bittiğini görmek ister. Hatta okuldan kaçmayı dahi göze alır. Eve dönünce anne veya babadan birini evde bulamamaktan, terkedilmiş olmaktan korkar. Bu durumda ne zihinsel olarak, ne de ruhsal olarak okula bağlanabilir.Kardeş Kıskançlığına Dikkat
Kardeş kıskançlığı da okula yansıyan önemli bir sorundur. Çocuk, evde kalan kardeşi ile annesinin, kendisi yokken neler yaptıklarını merak eder. Onlarla birlikte olmak ister. Hali hazırda annesini kardeşiyle paylaşmaktan huzursuz olurken, annesini tamamıyla kardeşine kaptırmış olmanın rahatsızlığını hisseder. Ve dahası, çizgi filmleri, oyuncakları ve istediğini yapma özgürlüğünü de evde bırakmıştır. Sorunun bu boyutu gerçekten karmaşık ve çözümü zordur. Okuldan eve dönen çocuk, annesinin tüm zamanını ipotek altına almak isteyebilir. Annesini yanına oturtur, birlikte ders çalışma arzusunda gözükür. Ancak çocuk bir harfi yarım saatte çizer!.. Hatta çizemeyip annesinin yapmasını ister. Burada annenin tutumu çok önemlidir. Çocuğa beceriksiz, aptal muamelesi yapılırsa, bu aşağılama çocuğun benliğine yerleşerek, ömür boyu aşağılık duygusuna sebep olacaktır. Çocuğun dersini anne yüklenirse, bu kez de çocuk annesini kullanmak isteyecektir. Böyle bir durumda sonuçtan önce nedenler üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. Okul kıyafetleri çocuk için sıkıntı yaratabilir. Özellikle mavi önlüklerin yerine getirilen takımlar ve formalar küçük çocuklar için kullanım zorluğu teşkil etmektedir. Yolda yürürken veya okulda oynarken ikide bir çözülen ayakkabı bağcıkları çocuklarımız için ne büyük derttir! Kat kat giydirilen giysilerle mücadele edip tuvaletini yapabilmek -ki çocuklar bu işi hep iyice sıkışana kadar ertelerler- ne zor bir iştir! Hatta bazen düğme ve fermuar çözesiye kadar iş işten geçer. Ana sınıfı, ya da hazırlık sınıfına devam eden çocuklarda da birinci sınıfa başladıklarında bazı uyum sorunları görülebilmektedir. Bu çocuklar, sıraya oturmak yerine sürekli sınıf içinde hareket halinde olmayı istemektedirler. Okul, oyun yeri olarak algılanmakta, disipline ve ders çalışmaya geçişte zorlanılmaktadır. El becerileri bir yıl öncesinde geliştirildiği için, ilk anlarda diğer çocuklardan çok üstün gibi görünürler. Bu, onlara rahatlık ve hatta tembellik verebilir. Diğer çocuklar kalem tutmayı ve çizgi çizmeyi öğrenmeye çabalarken, hazırlık sınıfından gelen öğrenciler, ya can sıkıntısı çekmekte ya da diğer öğrencilerden üstün oldukları düşüncesiyle hareket etmektedirler. Bu da öğrenim hayatına kötü bir başlangıçtır. Üzerinde durulması gereken çok önemli bir faktör de çocuğun zekasıdır. Bazı zeka gerilikleri okul öncesinde farkedilemiyebilir. Bu tür çocukların özel sınıflarda okumalarını kabullenmek, en doğru çözümdür. Üstün zekaya sahip olmak da problem yaratabilir. Çocuğa, öğretilenler çok basit gelir, önceden bildiği şeylerdir. Geçmişte, televizyonda bir yıl boyunca gösterilen “Susam Sokağı” programından pek çok zeki çocuk, okula gitmeden okuma-yazmayı, sayıları ve işlem yapabilmeyi öğrenmişlerdir. Böylece birinci sınıf onlar için bir tekrar olmuş ve bu konuda pek çok eleştiri de yapılmıştır. Sonuç olarak; çocuğunuz halâ okula alışamadıysa, verdiğimiz bilgiler doğrultusunda bir gözlem yapın. Bakalım hangi nedenlerle karşılaşacaksınız? Unutmayın ki, bir sorunun çözümünde ilk adım, sorunu fark etmekle atılır. Hepinize sağlıklı, pırıl pırıl evlatlar yetiştirmenizde kolaylıklar dilerim.