Aramak

Dünya Hali: KKTC’yi Yapay Gündemler Meşgul Ediyor

İddiaya göre mahkeme KKTC’deki Kur’an kurslarının laiklik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle kapatılmasına karar verdi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), 1974 Barış Harekâtı sonrasında, 15 Kasım 1983’te “kendi geleceğini kendi belirleme” demek olan self-determinasyon hakkını kullanarak bağımsız bir devlet olarak kurulmuştu. Bu noktaya çok zorlu süreçlerden gelindi, çok büyük acılar çekildi. Annelerinin kucağında bebekler katledildi. Yunanistan destekli Rumlar, Makaryos’un öncülüğünde sivillere saldırdılar ve büyük katliama imza attılar. Başta KKT-C’nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş olmak üzere adadaki Türk varlığına ömrünü adamış liderlerin çalışmalarıyla süreç bugüne kadar geldi. Türkiye de “yavru vatan” olarak tanımladığı KKTC’nin kendi ayakları üzerinde durabilmesi için gayret gösterdi.

Özellikle 2005’ten sonra ülkenin uluslararası alanda tanınması için mücadele etti. Zaman zaman Rum Yönetimi zihniyetiyle hareket eden liderler de yönetti KKTC’yi. Onca yaşanmışlığa ve acılara rağmen hiçbir şey olmamış gibi Rumlarla birleşmenin tek çözüm olduğunu savunan, Türkiye ile köprüleri atmak için yoğun çaba sarf eden Mustafa Akıncı gibi isimlere ada halkı prim vermedi. Şimdiki Cumhurbaşkanı Ersin Tatar yerli ve millî kimliğiyle ön plana çıkıyor.

Geçtiğimiz ay, KKTC Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bir karar Türkiye’nin de gündemini meşgul etti. İddiaya göre mahkeme KKTC’deki Kur’an kurslarının laiklik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle kapatılmasına karar verdi. “Adada yeni bir 28 Şubat mı yaşanıyor?” sorusunu akıllara getiren hadise, Başbakan Ersan Saner’in açıklamalarına bakılırsa hiç de zannedildiği gibi değil. Saner, davanın Din İşleri Dairesi’ne verilen hafızlık kursunu açma yetkisinin iptaliyle ilgili olduğunu, asla Kur’an kurslarıyla ilgili olmadığını açıkladı. KKTC’de hiç kimsenin Kur’an kurslarını kapatma gibi bir niyeti benimsemeyeceğini, böyle bir olayın da zuhur etmediğini aktardı. Anayasa’ya bağlı bir kişi olarak, din eğitimi almanın her vatandaşın Anayasal bir hakkı ve toplumsal ihtiyacı olduğu hakikatinden hareketle, asla Kur’an kurslarını kapatma düşüncesinin gündemlerine gelemeyeceğini, konunun farklı yansıtıldığı için yanlış anlaşıldığının altını çizdi.

Kıbrıs’ın masada çözüm bekleyen sorunları bulunuyor. Elli üç yıldır federasyon tezi tartışılıyor ve henüz sonuca ulaşılabilmiş değil. Türkiye’nin desteğiyle Kıbrıs’ın geleceği için yeni bir modelin önerilmesi veya tartışılması, dahası KKTC’nin uluslararası arenada tanınmasının bir şekilde sağlanması şart. Zira Kıbrıs halkı için vakit her zamankinden çok daha değerli hale geldi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi nasıl bir devlet olarak tanımlanıyorsa KKTC’ye de aynı statünün verilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı ve hükümet bu konuya yoğunlaşmış durumda. Dolayısıyla Kıbrıslı Türklerin yapay gündemlerden sıyrılarak, hep birlikte tek yumruk olup kendi geleceklerini şekillendirmeye odaklanmaları lazım.

Türkiye, Kıbrıs konusunda üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’a verdiği cevaptaki en mühim motivasyon Kıbrıs’tı. Hal böyleyken 350 bin küsur nüfuslu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, sığ polemiklerle uğraşmayı bir kenara bırakarak Türkiye’nin elini güçlendirecek hamleler yapmalı. Aksi takdirde Kıbrıs sorunu, üstelik Kıbrıslı Türklerin hiç hayal etmediği şekilde daha nice elli üç yıl konuşulur.

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy