Heyetler arasındaki müzakereler olumlu geçmişken, dışişleri bakanlarının düzenlediği ortak basın toplantısında Dendias akıllara zarar açıklamalarda bulundu.
Fatih Sultan Mehmed Han, 29 Mayıs 1453’te İstanbul’u fethettiğinde yalnızca Doğu Roma İmparatorluğu’nu tarih sahnesinden silmekle kalmamış, ardıllarını da kendi topraklarına katmıştı. İrili ufaklı birkaç ada ve dağ köylerinde yaşayanlar hariç, Yunan halkı Osmanlı tebâsı olmuştu. Yaklaşık dört asır Devlet-i Aliyye’nin çatısı altında huzur içerisinde yaşayan Yunanlılar, 1821’deki isyanın ardından 1829’da bağımsızlıklarını elde ettiler. Ancak, Konstantiniyye’nin yani İstanbul’un kaybedilmesi içlerine öylesine oturmuş olmalı ki Yunanlıların Türk düşmanlığı, yapılan her türlü iyi muameleye rağmen devam etti. Milli Mücadele’de Ege bölgesine saldıran, gereken cevabı da alan Yunanistan, bütün platformlarda yakaladığı fırsatla- rı sonuna kadar değerlendirerek Türkiye düşmanlığını sürdürüyor. Zaman ve mekân fark etmeksizin -nasıl bir hınçsa- arkasına Avrupalı devletlerin desteğini de alarak doğrudan yahut dolaylı Türkiye’ye saldırıyor. Adalar, kıta sahanlığı, Kıbrıs gibi konularda yaşandığı gibi şimdi de Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki egemenliğini engellemek için Güney Kıbrıs Rum Yönetimi üzerinden sürece dahil olmaya çalışıyor.
Aslına bakılırsa Türkiye, oldukça iyi niyetli bir şekilde Yunanlıların bilinçaltında yatan düşmanlığı diplomatik kanallarla bertaraf etmek ve hiç olmazsa asgari komşuluk gereklerini yerine getirmek için her türlü adımı atıyor. Fakat Ankara’nın iyi niyetli yaklaşımlarına Atina yönetimi yüz çeviriyor. Uzattığı zeytin dalını elinin tersiyle itiyor. İki ülke arasında kıta sahanlığı, hava sahası, kara suları, adaların silahlanması, uçuş bildirim bölgeleri, ihtilaflı topraklar ve azınlıklar gibi bir türlü nihayete erdirilemeyen sorunlar var. Yunanistan bunlarla ilgili sürekli gerilim siyaseti yürütüyor. Yetinmiyor, başka yeni meselelere de kapı aralıyor.
Geçen ay iki ülkenin dışişleri bakanları, Nikos Dendias ile Mevlüt Çavuşoğlu Ankara’da bir araya geldi. Beş yıldan beri yüz yüze görüşemeyen Türkiye ve Yunanistan için bu görüşmenin bazı duvarların yıkılmasına vesile olması bekleniyordu. Heyetler arasındaki müzakereler olumlu geçmişken, dışişleri bakanlarının düzenlediği ortak basın toplantısında Dendias akıllara zarar açıklamalarda bulundu. “Türkiye eğer bizim egemenlik haklarımızı ihlal etmeye devam ederse o zaman yaptırımlar gündeme gelecektir.” ifadelerini kullandı. Ayasofya ve Kariye müzelerinin camiye dönüştürülmesinden duydukları rahatsızlığı dile getirdiğini söyledi. Türkiye’nin Libya ile imzaladığı antlaşmanın kendi egemenlik haklarını ihlal ettiğini aktardı.
Konuşmayı büyük bir şaşkınlıkla izleyen Mevlüt Çavuşoğlu ise daha fazla dayanamayarak “Ben Yunanistan’ı itham edici bir söylemde bulunmadım ama ilk görüşmesinin daha pozitif bir atmosferde geçmesini umuyordum. Kabul edilemez ithamlarda bulundu. Türkiye’nin Yunanistan’ın egemenlik haklarını ihlal ettiğini söyledi. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.” dedikten sonra Türkiye’nin hiç kimsenin egemenlik hakkını ihlal etme niyetinin olmadığını, herkesin düşüncelerini istediği gibi dillendirebileceğini ve fakat söylemlerin yalanlarla süslenmiş bir gösteriye dönüşmesine izin vermesinin mümkün olmayacağını vurguladı.
Dendias, hiç kuşku yok ki bu açıklamaları yürek yediğinden değil, Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in talimatıyla yaptı. Akıllarınca kameralar karşısında Türkiye’ye yönelik seviyesiz açıklamalar yapıp Avrupalı müttefiklerinin gözüne gireceklerdi. Ancak Mevlüt Çavuşoğlu bu oyunu erken fark ederek tüm planı bozdu.
Yunanistan ekonomik olarak büyük bir darboğazın eşiğinde. Zaten kötü olan ekonomi, koronavirüs salgınıyla beraber hepten çukurun dibini gördü. Atina yönetimi, Avrupa’dan gelecek paralarla ayakta kalmanın hesaplarını yapıyor. Bununla da yetinmeyerek İsrail’in Türkiye düşmanlığını kendi hesabına kullanmaya çalışıp Tel Aviv yönetiminin yörüngesine girmekten imtina etmiyor.
Miçotakis ve hükümeti, bir yakınının kışkırtmasıyla koca koca adamlara kafa tutmaya çalışan ufak bir çocuk gibi davranıyor. Ya da cüsseyi olduğundan hayli büyük gösteren sirk aynasında kendine bakmaya doyamıyor. Fakat Batılı “dostların” en önemli özelliklerinden biri de yolda bırakmaktır. Yakın geçmişte Yunanistan bu durumun pek çok örneğini yaşadı. Anlamıyorlar yahut anlamak istemiyorlar. Toz duman arasında etrafında Avrupa’nın güçlü devletlerinin olduğunu zanneden Yunanistan, muhtemelen ilerleyen günlerde daha en başından yapayalnız olduğunu idrak edecek. Umalım, iş işten geçmiş olmasın.