Evlilik tek kelimeyle “mühim” mesele. Şu kısacık dünya hayatında huzur bulabilmek makul ve mantıklı bir evliliğe bağlı. Yeni nesillerin sağlıklı bir şekilde inşası da… Toplum dokusunun güçlü, aile bağlarının sıkı olduğu zamanlarda gencin münasip bir evlilik yapması için elini herkes taşın altına koyar, hayli ince eleyip sık dokuduktan sonra bismillah deyip işe girişilmiş.
Halen istisnalar bulunmakla beraber, bu anlattığımız bir eski zaman masalı. İçinde yetiştiği ailenin durumuna göre kişiliği, karakteri büyük ölçüde tahmin edilebilen, hatta bilinebilen gençlerin yaşadığı zamanların işleri. Şimdi ise aynı evin içinde büyüyen, yaşları birbirine yakın iki kardeşi bile benzeştirmek hayli zor. Çünkü karakter ve kişilik ailenin bir ürünü olarak şekillenmiyor; aile bariyeri aşılalı hayli zaman oldu. Ekranlarla, sosyal medyalarla, okullarla, istediği gibi yaşayabilme hakkıyla “özgürleştik.”
Bu kimseye benzemezliğin nerelere vardığına dair bir hikâye anlatılır. Bir Uzakdoğu ülkesinde adamın biri güzeller güzeli bir kadınla evlenir. Nihayet çocukları olur fakat annesinin şekliyle şemaliyle hiç ilgisi yoktur. Adam araştırır, hanımının eski fotoğraflarını bulunca anlar ki estetik operasyonlarla baştan aşağı değişmiş, bambaşka biri olmuş. Çocuk da doğal olarak annesinin orijinal haline benziyor.
Maruz kaldığımız operasyonlar işin fizikî boyutunda kalsa iyi. Ailesi, çevresi, eğitimi dinli diyanetli olup kendisi bambaşka nice kızlarımız oğullarımız var. Bütün bunlara bakıp onu tercih eden kişinin nasıl bir sürpriz yaşayacağını tahmin etmek zor değil.
Bu işin dünya boyutu. Öyle ya da böyle geçecek. Fakat insanın ebediyet yolculuğu bakımında da evlilik mühim. Dünyadan ve insanlardan ümidini kesememiş, beklenti sahibi kişi için işler zor. Fakat ârifler “kötü evlilik yoktur” diyor. Şu sebeple ki eğer evlilik huzurla, uyumla yürüyorsa şükre vesiledir. Yok, eğer çetin geçiyorsa da sabra vesiledir. Kalbi mahzun kişi Rabbi’ne yakındır; güzel, samimi dualar eder. Cenneti ister, onun için çalışır. Tahammülü, mihnete katlanmayı, insanlardan sarfı nazar etmeyi öğrenir. Rahatlıkta bulamayacağı derecelere ulaştırır. Ki bunların hepsi birer hayırdır. Hak yolcusu için zenginliğin ve fakirliğin, sıhhatin ve hastalığın hepsinin hayır olması gibi...
Böyle bir istiğna halini hedeflemek lazım. Yoksa dünyanın da insanın da halleri bitmez. Takılıp kalanı ise gömdükçe gömer. Sonra psikologların, mahkemelerin kapısı su yoluna döner. Dileriz, biraz da Semerkand Aile dergimizden rol çalarak hazırladığımız yazılarımız fayda verir, belki bir arızayı tamir eder.
Şaban-ı şerifinizi ve Berat kandilinizi tebrik eder, hayırlara vesile olmasını niyaz ederiz. Nisan sayımızda buluşmak üzere inşallah.