Aramak

Eğitime Destek: Dersane Mi, Kurs Mu?

Eğitim sistemimizdeki eksikler ve olumsuzluklar, hem bizleri hem çocuklarımızı çeşitli arayışlara itiyor. Öğrenime destek veya sınavlara hazırlık için çocukları dersanelere göndermek bir çözüm gibi sunuluyor. Ancak buna karar vermeden önce bir düşünmemiz ve dersanelerin gerçekte ne sağlayacağını araştırmamız gerekiyor.
Toplum olarak yoğun şekilde gelecek kaygısı yaşıyoruz. Bir yandan insanların eğitim düzeyi ile gelir düzeyi neredeyse ters orantılı iken, diğer yandan 8 yıllık, hatta 12 yıllık zorunlu eğitim programı ile karşı karşıyayız. Eğitim tabii ki çok çok önemli. Ne var ki, eğitim sistemimiz hem anne-babaları, hem çocukları, hem de öğretmenleri memnun etmekten yazık ki çok uzak. Toplumda iş bulma imkanları kıt ve alınan eğitimle paralellik sağlamıyorsa, yani okul günün şartlarına uygun eğitim veremiyorsa, öğretmenler ekmek derdinde kıvranıyorsa, artık her şey paraya döküldüğü için veliler çaresiz iseler, sonuçta tüm bu olumsuzluklar çocukları doğal olarak etkileyecektir. Oysa büyük-küçük her insan sonucundan fayda umduğu işlere severek yönelir. Gözlemleyebildiğim kadarıyla, çocuklarımızda okula ve derslere karşı motivasyon düşüklüğü söz konusu. Özellikle temel eğitim 8. sınıf ve lise yıllarında çocuklar kendilerini adeta bir ölüm-kalım sürecinde buluyorlar. Ailesinin maddi durumu iyi olan çocuklar da eğitime şevkle sarılamıyorlar. Kötü maddi şartlardaki çocuklar ise umutsuzluklar içerisindedirler. Çünkü onlar biliyorlar ki, artık meslek sahibi olmanın yolu okul sıralarından değil, dersane veya kurslardan geçiyor. Buna rağmen mevcut sisteme göre hedeflenen başarı hiç kolay değil. İşte böyle bir ortamda çocukların geleceği üzerine kurulmuş maddiyata dayalı çark tam hızla çalışıyor. Gönderseniz bir türlü, göndermeseniz bir türlü! Hafta sonları daha dördüncü-beşinci sınıftaki çocuklar sabahın seherinde dersane yollarındalar. Birkaç yıl önce oğlum ilkokul ikinci sınıfta iken öğretmenleri veli toplantısı yapmıştı. Konu, hafta sonu okulda açılacak 3-4 saatlik kurstu. Bazı işgüzar veliler çok hevesli ve destekçi idiler. Oysa hiçbir çocuğun ciddi bir eksiği veya sorunu yoktu. Üstelik dar gelirli bir gruptular. Ben bu yaş grubu için böyle bir kursun gereksiz olduğu kanaatimi belirttim. Tecrübeli öğretmen hanım, bana baş ve işaret parmağını birleştirip ceviz büyüklüğünde bir daire yaparak, “delik bu kadar iken tamir edilmeli” dedi. Sonra iki elinin baş ve işaret parmaklarını birleştirerek kocaman bir halka yaptı ve ilave etti: “Bu kadar olunca artık onu kapatması imkansız olur.” Tabii ki bendeniz “hocahanım, bu deliği açan da büyüten de sizsiniz. Çocuklarımız sizin elinizde. 5 günde açtığınız deliği hafta sonu 3-4 saat içinde yamamayı nasıl başaracaksınız?” diye sormayı düşündüm de, soramadım!.. Sonuçta kurs açıldı, ben sadece ay başlarında çocuğu kursa yolladım. Diğer haftalar gitmedi, bir eksiği de olmadı. Tabii ki çocuklarımıza faydalı kurslar da var. Değişik öğretmenlerin kurs ortamında farklı öğretim teknikleri doğal olarak başarıyı arttırır. Okullar test tekniğine yönelik değildir ama dersaneler tamamiyle teste yöneliktir. Hani bazen doktorların devlet hastanesindeki yaklaşımıyla özel muayenehanesindeki yaklaşımı farklı oluyor ya! İşte bu okul ve kurs meselesi de biraz buna benziyor. Bu yazıyla maksadım dersaneleri küçümsemek veya öğretmenlerimizi rencide etmek değil. Ben çocukların tarafındayım. Dersane çocukların hafta sonunu tamamen alıyor, bazen hafta içi 2-3 gün de etüdler oluyor. Çocuklar çok yoruluyor ve bazen de okul başarıları düşebiliyor. Oysa yeni sistemde not ortalaması da üniversiteye girişte önemli bir ağırlığa sahip. Bu unutulmamalı. Diğer taraftan maddi imkansızlıklar sebebiyle dersaneye gidememiş olmak, çocuklarda teslimiyete yol açıyor. Yani başarısızlıklarının doğal olduğuna inanıyorlar. Okullarda açılan yarım günlük sınıf kursları bile bu eksiklik duygusunu gidermeye yetmeyebiliyor. Bazen de öğretmenlerimiz kursta sordukları soruların, çözdükleri problemlerin aynısını sınıftaki sınavlarda soruyorlar. Bu, yanıltıcı bir başarı artışına neden olabiliyor. Kurs alamayan çocukları da olumsuz etkiliyor. Üzerinde durulması gereken diğer bir husus da çocuklara tavsiye edilen veya açıkça pazarlanmaya çalışılan yardımcı ders araç-gereçleridir. Maalesef öğretmenler veya yöneticiler de zaman zaman bu kişilere aracı olabilmekte. Bu eğitim pazarlamacıları genellikle okullarda çocuklarımıza bir takım sözde test veya anketler uygularlar. Adres alıp telefon ederler veya satmak istedikleri ürünü sınıfta tanıtarak çocuklarımızı heveslendirirler. Geçmiş yıllarda, kendi toplumunda düşük zekâlı insanlara dil öğretmek için geliştirilmiş bir sistemin, bizim çocuklarımıza yabancı dil öğretiminde çok faydalı olduğu iddiasıyla pazarlandığına tanık olmuştum. Oysa eğitim tekniğinin hiçbir özelliği yoktu ama velilerimiz bunu ölçüp-biçemedikleri için satın almışlardı. Yine okey takımına benzer bir sistemin, güya matematik öğretiminde yardımcı olacağı iddiasıyla okulda pazarlandığına da şahit oldum. Tamamen ticari amaçlı bir sistemdi. Çocuklar matematik öğrenemezdi ama çok güzel okey oynamaya alışabilirlerdi. Sanıyorum, bu tür durumlar çoğumuzun başına gelmiştir. Dersanelerin avantajı elbette çoktur. Ancak ben dersane ortamını, kantinlerini bir de sizin görmenizi tavsiye ederim. Mesela çocuğunuz rahatlıkla sigaraya alışabilir. Nasıl olsa kursa gidiyorum rahatlığıyla okulu ciddiye almayabilir. Uyarı bizden, karar size ait. En azından aceleci ve hayalci olmamamız, çocuğumuzu emanet ettiğimiz ortamlar konusunda seçici davranmamız ve bu ortamları izleyerek olumsuzluklara anında tepki vermemiz gerektiğini unutmayalım.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy