Aramak

Eski Saatler

Geri getirmeye gücümüz yetmediği gibi akıp gitmesine de engel olamayız zamanın. Bu durumda onu iyi değerlendirmekten, ebedi hayatımız adına yatırıma dönüştürmekten başka çare yok. İnsanlık, tarih boyunca zamanı nasıl değerlendireceğini düşündüğü kadar zamanı tespit etme üzerine de kafa yormuş. Bu sebeple çok eskilerden beri yıldızlara, güneşe bakarak zamanı hesaplamaya çalışmış. Ve tabii bugünkü gelişmiş teknoloji ürünü saatlere ulaşmak, tarih içinde farklı kültürlerin ortak katkılarıyla mümkün olabilmiş. Araştırmacıların tespitine göre yılı ilk olarak birimlere bölen Sümerler olmuş. Bir Anadolu uygarlığı olan Sümerler,  günü de ilk bölen ve böylece zamanı ölçmeye başlayan kavim olarak kabul ediliyor. Sonrası ise nisbeten kolay olmuş: Güneş saati, su saati, kum saati derken, mekanik saatlere ulaşılmış. İşte bu aşamadan sonra zaman adeta saatle özdeşleşmiş. Günümüzün herşeyi tüketim malzemesine dönüştüren anlayışı için, artık saatler de kullanılıp atılacak bir araç. Teknolojinin ilerlemesiyle el yapımı saatlerin yerini alan elektronik saatler hem çok ucuz, hem de her yerde kullanılabilme özelliğine sahip. Bozulunca tamir ettirmek yerine yenisini almak ise daha kolay. Halbuki bundan birkaç asır önce yapılan saatler öyle çöpe atılacak gibi değildiler. Uzun ve yorucu bir el emeği ile üretiliyorlardı ve döneminin estetiğini yansıtıyorlardı. Yani birer sanat eseriydiler. Bu durum hem Batı memleketleri için geçerliydi, hem de Osmanlı için. Osmanlı devrinde yapılan saatler, sayıları az ama çeşit bakımından hayli zengin olarak çıkar karşımıza. Bunun sebebi, saat yapımında çok farklı malzemeler kullanılmış olmasındandır. Mesela bir müzede gördüğünüz ahşaptan yapılma bir masa saatinin aynısını, çok zarif bir gümüş işçiliğiyle de görmek mümkündür. Yapımda kullanılan çeşitli malzemelerin arasında, özellikle bağa kaplı bronz masa saatleri hemen dikkatleri üzerine toplar. Osmanlılar'da ilk mekanik saat yapımcısı, İstanbul Rasathanesi’nin kurucusu astronom Takiyüddin'dir. 16. yy’ın bu meşhur alimi, mekanik saatlerle ilgili detaylı   bir kitap da yazmıştır. Devrin padişahı Sultan III. Murad'ın saatlere ilgisi, saatçiliğin yerleşip gelişmesinde büyük rol oynar. Artık sadece sarayda değil,  saray dışında da  saatçiler vardır. Osmanlı saatçilerinin, Sultan III. Murad'ın şehzadesi Mehmed'in 1582 senesindeki sünnet düğünü şenliklerinde esnaf alayına katıldıkları dikkate alınırsa, saatçilerin o yıllarda esnaf grubu oluşturacak sayıda olduğu kolayca anlaşılır. Osmanlı saatçileri, konsol gövde üzerindeki heybetli duvar saatleri ve masa saatlerinin yanı sıra,  çok zarif koyun saatleri de yapmışlardır. Günümüzdeki kadar küçük olmasa da, bu saatler kuşak içinde ve koyunda taşındığı için “koyun saati” adıyla anılırlar. Düşürülme ihtimaline karşı çift zarflı olarak yapılan bu saatlerin sadece saat ve dakikaları göstereni “akrep koyun saati”, tarihle ilgili göstergeleri olanı ise “aylı-günlü” tabiriyle anılırdı. 17. yy’da kalkanı andırdığı için “kalkan duvar saatleri” adıyla anılan saatler Osmanlı evlerinde yaygınlaşır. 18. yy'a doğru ise sarkaçlı ve çalarlı duvar saatleri ile raf saatleri ağırlıktadır. Bu dönemden itibaren saatler sadeleşmiş ve halka da hitap etmeye başlamıştır. 18. yy sonundan itibaren de Fransa'da ortaya çıkan ve “iskelet saat” adı verilen saat tarzı Osmanlı’da da yaygınlaşır. İskelet saat, adından da anlaşılacağı üzere zarfsız saatlerdir. Saatin bütün makine aksamı, çarklar, tomurcuklar, zemberek, sarkaç ve diğer ayrıntılar görülebilmektedir. Bu dönemlerde Osmanlı saat ustalarının çoğunu yetiştiren mevlevî dergâhları, III. Selim'in saat merakından dolayı çok sayıda iskelet saat yaparlar. Bunların büyük bölümünün ön yüzleri mevlevî kavuğu biçiminde yapılmış ve üzerine ustanın adı işlenmiştir. Bugün sayıları az olan el yapımı saatlerin çoğu müzeleri süslüyor. Bu işin ustası ise yok. Ancak tamir edebilecek bir kaç usta kaldı. Eski saatler, bir zamanlar yaşadıkları ihtişamlı günleri hiç unutmamış yelkovanı o zamana takılı kalmış gibi durmakta. Bizim saatlerimizin yelkovanları veya dijital göstergeleri ise sanki huzur anlarına bir an evvel erişme ümidiyle koşup durmakta.  
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy