Evlilik kimilerine göre ihtiyaç, kimilerine göre tercih meselesi. Toplum baskısından kurtulmak isteyen içinse bir zorunluluk. Herkesin evlilikten beklentisi farklı olduğu için zihinlerdeki evlilik kavramı da farklı olabiliyor.
Bazen düğün sürecinde yaşananlar, bazen evlilikte karşılaşılan sorunlar, bazense altına girilecek sorumluluklar insanı evlilikten vazgeçirebiliyor. Evliliğe kıyasla daha özgür bir yaşayış vadeden bekârlık sultanlık addediliyor.
Fakat şu bir gerçek, doğru temeller üzerine kurulmuş bir evlilik, hem dünyada hem âhirette sultanlıktır.
Yalnız bir hayat sürmenin evliliğe kıyasla artıları olabilir. Mesela yalnızlar kimsenin faturalarını ödemek zorunda değildir. Başkalarının çamaşırlarını yıkamak, yemeklerini hazırlamak gibi sorumlulukları yoktur. Kimsenin geçimini sağlamak zorunda değillerdir. Bekleyeni olmadığı için eve geç gelebilirler. Evden çıkarken birinden izin almalarına veya haber vermelerine gerek yoktur.
Başka bir hayatın sorumluluklarını paylaşmak nefse ağır gelebilir. Belki yalnızlar bunlar olmadan kendilerine daha çok vakit ayırabileceklerini, eğer dindarsa daha rahat ibadet ve hizmet edebileceklerini düşünür. Ailesine başka bir aileyi katmak insanı korkutabilir. Çünkü kendi derdiyle uğraşmak zaten zor iken evlendikten sonra eşinin, çocuklarının derdiyle de uğraşması gerekecektir.
Ve fakat... Yalnızlık insan tabiatına aykırıdır. Şairin dediği gibi: “Her canlı bir eş arar / Taşın kalbi yok ama / Onu da yosun sarar.”
Bizim klasik kitaplarımız ise yalnızlığı “vahşet” olarak nitelendirir. Nitekim günümüzde pek çok psikolojik sorunların, hatta suçların arkasında doğrudan yalnızlık ya da yalnızlık hissi olduğunu söylüyor psikologlar. Dinimizin neden yalnızlığı istemediği; evlilik, akraba ve komşularla ilişkiler başta olmak üzere neden kalabalık bir hayatı tavsiye ettiğini bir de bu açıdan düşünmek gerekir. O kadar ki Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde bize öğretilen dua cümleleri genellikle çoğuldur; “ben” değil, “biz” denilir.
Özellikle günümüzde hiç kimse bir başkasını evlenmeye zorlayamaz, kişi isterse yalnız da yaşayabilir. Fakat bir eşin, yuva kurmanın, aile olmanın önemi ancak evlendikten sonra anlaşılır. İnsan evlendiğinde tabii ki sorumluluk sahibi olur. Fakat eşler bir çatı altına girdiğinde bu sorumluluklar birinin omzunda yük olarak kalmaz. Aksine paylaşım doğar. Ayrıca insan sadece dert ve sıkıntı anında değil, mutlu olduğunda da paylaşacak birini arar. İnsanın manevi dünyası, dini yaşayışı ne kadar güçlü olursa olsun bu dünyanın geçiciliğini, asıl yurdumuz âhireti, Allah Teâlâ’yı hatırlatacak birilerine daima ihtiyaç vardır. Bu kimse anne baba yahut sâlih bir büyük olabilir. Fakat aynı çatı altında yaşayan eşlerin bu hususta birbirlerine destek olması ayrıca önemlidir. En azından kişinin yalnızken yaşayabileceği savrulmalar ev ve aile ortamında görülmez. Bu sebeple dualarda hayrı ve sabrı tavsiye edecek, dert ve sıkıntılara göğüs germeyi kolaylaştıracak sâlih/sâliha bir eş istenmesi tavsiye edilir. Allah Teâlâ Furkan suresinin 74. ayetinde müminler hakkında şöyle buyurmuştur:
“Onlar derler ki: Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!”
İmkân ve ihmal
İnsanın imkânı varken evlenmemesini İmam Gazâlî Hazretleri İhyâ’da şu örnekle açıklıyor:
“Düşünün ki mal mülk sahibi birisi işçisine tohum, ziraat aletleri ve verimli bir tarla veriyor. İşçinin de verilen tohumu ekmeye gücü var. Üstelik işçiye kendisini bu işe teşvik edecek bir yardımcı da veriliyor. Buna rağmen işçi aletleri bir kenara atarak, tohumları çürüterek ve bir bahaneyle yardımcıyı da yanından kovarak tembellik etse, bu işçi mal sahibi tarafından ayıplanır ve azarlanır.”
İmkânı olduğu halde bir takım bahanelerle evlenmeyenler, İmam Gazâlî rahmetullahi aleyhin tabiriyle Allah Teâlâ’nın verdiği bir göreve sırtını dönmüş, yaratılıştaki hikmete muhalefet etmiş olur.
Meseleye başka bir açıdan yaklaşalım. İnsan kendisini ibadete vermek, nefsinin terbiyesiyle meşgul olmak isteyebilir. Çok az da olsa bazı Allah dostları da bu sebeple bekâr olarak vefat etmiştir. Fakat evlilik, temelinde güzel niyet olsa da bekâr kalmaktan daha faziletlidir.
Mesela evliyaullahın büyüklerinden Bişr b. Hâris rahmetullahi aleyh bu niyetle bekâr yaşamıştır. Vefatından sonra onu rüyasında görenler;
– Allah Teâlâ sana nasıl muamelede bulundu, diye sorarlar. O da şöyle cevap verir:
– Cennette yüksek mertebelere ulaştım. Fakat evlilerin derecelerine asla erişemedim.
Eş seçimi
Madem evlilik hem fıtrî açıdan hem İslâmî açıdan bu kadar önemli, peki nasıl biriyle evlenmek lazım? Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin erkeklere tavsiyesi şudur:
“Kadın malı, güzelliği, soyu ve dindarlığı için nikâhlanır. Sen dindar olanını seç ki huzur bulasın.” (Buhârî, Nikâh 15)
Bu hadis-i şerifteki tavsiye elbette kadın için de geçerlidir. Ahlâk göz ardı edilerek mal mülk için ya da yakışıklılığı sebebiyle tercih edilen erkeklerle yapılan evliliklerin ne ölçüde yüz güldürdüğü biliniyor. Dindar olan kimsenin ahlâkı da güzeldir, öyle olması gerekir. Çünkü din güzel ahlâktır. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Müminlerin iman açısından en mükemmel olanı, ahlâkı en iyi olanıdır.” (Buhârî, Edeb, 39)
Günümüzde evlilik adaylarının aradığı ilk kriter duygusal etkileşim oluyor. Sadece sevdiği için evlenip, evliliğin temellerini romantik duygular üzerine kurunca her şey tastamam zannediliyor. Fakat aile hayatında yaşanabilecek zorluklar, tanık olunan insanî haller, tartışmalar bu naif duyguları paramparça edebiliyor. Şu evlilik, sadece duygu temeli üzerine kurulabilecek kadar hafif, küçük bir şey değil. Daha güçlü ve sağlam başka bir sebep, daha farklı bir niyet ve irade ortaya koymak gerekiyor.
Eşini seçerken dini güzel olanı seçmek sevgiyi, duyguyu göz ardı etmek değildir. Aksine, dindarlık eşler arasındaki muhabbetin çoğalmasına vesiledir. Çünkü gözünü cennet nimetlerine dikmiş olan kişi dünyayı çok önemsemez. Eşinin ufak tefek kusurlarına takılmaz. Onu sadece nefsanî duygularla değil, Allah için de sever. Bir kimsede Allah korkusu varsa güven de vardır. Allah Resûlü sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Utanmıyorsan dilediğini yap!”
Mümin kişi Rabbi’nden utanır, aklına estiği gibi davranamaz. Bu da eşler arasında son derece güçlü bir güven inşa eder. Mesela erkek evinden çıkarken eşini Allah’a emanet ederek çıkar. Önce Allah’a sonra da eşinin Allah korkusuna, güzel ahlâkına güvenir ve kıskançlık zehri kalbine akmaz. Kadın da eşini uğurlarken Allah’a emanet ederek uğurlar; önce Allah’a tevekkülü sonra da eşinin güzel ahlâkına güveni kalbini kıskançlık ateşinden korur.
Dolayısıyla yuvalarını rıza-i ilâhî temelleri üzerine kuran çiftler arasında muhabbet ve güven vardır. Yaşanabilecek türlü sıkıntı daha büyümeden önlenir ve güzellikle aşılır. Taraflar bilmektedir ki bu hayat son nokta değil, sadece bir yolculuk; ikisi yol arkadaşı. Hedef ise ebedi mutluluk. Hiçbir şeyin yarım ya da eksik olmadığı, aksine bütün eksiklerin tamamlanacağı cennet...
En güzel çeyiz
Eş seçimi sırasında karşı tarafta aranan, aranması gereken özelliklerden biri de iffettir. Bu kavram Kur’an-ı Kerim’de de çokça vurgulanmıştır. Hazreti Yusuf aleyhisselamın kıssasında bu konuyla alakalı ibretler vardır. Fakat günümüzde iffet denince akla kız tarafı gelir, erkeklerin iffeti pek konuşulmaz. Erkek bu hususta yargılayan ve denetleyen bir konumdadır. Zamanla bu anlayış kadınların namuslarını koruması beklentisine dönüşmüş, erkekler “erkektir, yapar!” anlayışına dönüşmüş ve erkeklerde iffetsizlik sıradanlaşmıştır.
“İffet” helal olmayandan sakınmak, haramdan uzak durmak, zina başta olmak üzere çirkin işlerden kaçınmak anlamlarına gelir. “Afîf” ise çirkin işlerden kaçınan, namusunu koruyan demektir. Bu koruma kişinin kalbindeki hayâ duygusuyla olur. Erkek ya da kadın, bekâr kişinin iffetini muhafaza etmesi evliliği için hazırlayacağı en güzel çeyizdir.
Kur’an-ı Kerim’de iffet kavramı anlatılırken kadın erkek ayrımı yoktur. İffetini koruyan Hz. Yusuf aleyhisselam övülmüş, ‘muhsin’ kimselerden olduğu haber verilmiştir. Kadınlar içinse Hz. Meryem annemiz örnek gösterilmiştir.
Kızıma Nasihat
Soylu bir hanımın evlenmek üzere olan kızına şöyle nasihatte bulunduğu anlatılır:
Kızım, eğer kişinin edebine, terbiyesine, asaletine bakılarak nasihat terk edilecek olsaydı sana nasihat etmeme gerek kalmazdı.
Yavrum, eğer genç bir kız anne babasının zenginliğinden dolayı evlenmeye ihtiyaç duymayacak olsaydı o kişi sen olurdun. Ama erkekler bizim için yaratılmıştır, biz de erkekler için.
Şimdi sen doğup büyüdüğün baba ocağından, anne kucağından adetlerini bilmediğin, hayat tarzına alışmadığın bir kimsenin yuvasına gidiyorsun. Bundan sonra eşin, senin ihtiyaçlarını karşılayan tek kişi olacak. Sen ona hizmet et, ona yardımcı ol ki o da senin ihtiyaçlarını karşılamada sana hizmet etsin. Seni sevsin. Kendini sana sevdirmek için elinden geleni yapsın.
Sana on nasihat vereceğim. Bunları aklında tut, uygulamaya çalış ki aranız açılmasın, güzel geçinin.
- Haline şükret, elindekine kanaat et. Sana ne getirse onu canı gönülden kabul et. Unutma ki kanaat edenin kalbi huzurlu olur.
- Söylediği şeyleri yapmaya gayret et, yapma dediği şeylerden uzak dur. Böyle yaparsan Allah Teâlâ’nın rızasına nail olursun.
- Ev içinde giyimine ve temiz olmaya dikkat et. Gözüne kötü bir görüntün çarpmasın. Gözüne çektiğin sürmeden daha güzel bir süsün olmadığını aklından çıkarma.
- Evinde güzel kokmaya çalış. Eşinin burnuna senden kötü bir koku gelmesin. Güzellik ve temizlik için de sudan iyisi yoktur.
- Acıkıp yemek aradığı vakitleri kollamaya çalış. Çünkü açlık insanı huzursuzlaştırır.
- Uyuyacağı vakitlerde uyumasını kolaylaştır. Çünkü uykusuzluk insanı aksileştirir. Kavgalara sebep olabilir.
- Evinizin eşyasını dikkatle muhafaza et. İsraftan kaçın.
- Eşinin itibarını önemse. Onu utandırmaktan sakın. Akrabalarıyla iyi geçin. Bunlar senin güzel ahlâkını gösterir.
- Sırlarını başkalarıyla paylaşma. Aksi halde güvenini kaybedersin. Sen de ona güvenmemeye başlarsın.
- Onun fikirlerine katılmadığın zaman bunu isyana dönüştürme. Dediklerini yapmaya çalış. Hüzünlü ve dertli olduğunda yanında mutlu ve neşeli bir halde oturma. O mutluyken de yanında asık suratlı ve üzgün durma. Böyle yapman onun hislerine ortak olmadığını gösterir. Onun mutluluğuna ve hüznüne ne kadar ortak olursan o kadar ilgi görür ve sevgisini kazanırsın.
Kızım, bu söylediklerimi yapabilmen, onun isteklerini kendi rahatına tercih etmene ve fedakârlığına bağlıdır. Eğer bunu başarırsan ondan da aynı fedakârlığı görürsün.
Oğluma Nasihat
Evliyaullahtan bir zâtın evlenme arefesindeki oğluna şöyle nasihat ettiği anlatılır.
Oğlum, şu on şeye dikkat etmeden evliliğinde mutluluğa ulaşman zor olur.
- Kadınlar neşelendirilmeyi, mutlu edilmeyi sever. Eğer onu neşelendirmede ihmalkâr olursan sevginizi zedelemiş olursun.
- Kadınlar sevildiklerini duymayı önemser. Sakın ondan bunu esirgeme. Eğer esirgersen aranızda soğukluk oluşur.
- Kadınlar ne tavizsiz ve katı ne de zayıf karakterli yumuşak erkeklerden hoşlanır. Bu yüzden nerede yumuşak nerede sert olacağına dikkat et. Böyle yapman hem sevginizi arttırır hem de aranızda huzur temin eder.
- Kadınlar kocalarının kendilerinden beklediği güzel söz, hoş görüntü, temiz kıyafet ve güzel kokunun aynısını kocasında görmek ister. Her zaman bakımına dikkat et.
- Ev kadının sarayıdır. Kadın orada kendisini tahtına kurulmuş bir kraliçe olarak görür. Sakın kadının bu sarayını yıkmaya ve tahtından uzaklaştırmaya kalkışma. Bunu yapman demek onunla mücadeleye girmen demektir. Unutma ki sultanların en sert oldukları vakit, iktidarına göz dikildiği vakittir.
- Kadın hem eşini elinde tutmak hem de ailesini kaybetmemek ister. Kendini eşinin ailesiyle aynı kefeye koyma. “Ya ben ya onlar!” demekten kaçın. Belki seni seçecektir ama içten içe bunun gerginliği daima devam eder.
- Denilir ki “Kadın eğri olan eğe kemiğinden yaratılmıştır.” Fakat bu bir kusur değildir. Kaşları güzel yapan şey eğriliği olduğu gibi onu da güzel ve çekici yapan budur. Bundan dolayı eşin hata yaparsa ona sert davranma. Eğriliği düzeltmeye kalkman onu kırmanla sonuçlanır. O yanlış yaptığında onu bırakma ki eğrilik vasfı kendisine baskın gelmesin. Eğer onu bırakırsan sana karşı bir daha yumuşamaz. Sen ona karşı orta yolu tutmaya çalış.
- İnsanlar iyilikleri görmeme fıtratı üzere yaratılmıştır. Sen bütün sene ona iyilik etsen, sonra bir kere yanlış bir hareket yapsan sana “Ben senden hiçbir iyilik görmedim ki!” diyebilir. Onun bunu söylemesi seni ondan uzaklaştırmasın. Kalbinde ona karşı bir soğukluk oluşturmasın. Onun bu huyunu sevmesen bile seveceğin birçok başka huyu olduğunu hatırla.
- Kadınların bedensel ve ruhsal olarak zayıf olduğu zamanlar vardır. Böyle zamanlarında Allah Teâlâ’nın onları bazı farzlardan muaf tuttuğunu unutma. Mesela o vakitlerde namazla yükümlü değildir. Tekrar normal hale dönünceye kadar orucunu da ertelemesine izin verilmiştir. Sen de böyle vakitlerde Allah’ın ona muamelede bulunduğu gibi davran. Ondan isteklerini hafiflet.
- Eşine emanet gözüyle bak. Ona karşı merhametli ol. Kusurlarını görmezden gelmeyi öğren. Böyle yaparsan en hayırlı arkadaşın o olacaktır.