Aramak

Güherse

Güherse kuyumculukta geçen bir tabirdir. “mücevher gibi” demektir. Umumiyetle gümüş ve altın eserlerin muhtelif yerlerine kondurulan küçük, pırıltılı küreciklerdir. Anadolu’da bu küçük küreciklerin, haşhaş kozaları içinde bulunan yuvarlak taneciklere benzemesinden dolayı sanatkarlar “haşhaş sanatı” da demişlerdir. Bu süsleme tekniği eski çağlardan beri kullanılmaktadır. Fakat Osmanlılar bu sanatı o kadar ileriye götürmüşlerdir ki, bugün bile bu milimetrik kürecikleri yapabilmek imkansız gibidir. Güherse ile yapılan süslemelerde iki önemli zorlukla karşılaşılmıştır. Birincisi aynı çapta küreciklerin elde edilmesi, ikincisi elde edilen küreciklerin zemine kaynak yapılmasıdır. Osmanlı ustaları bu zorluklara olağanüstü güzel çözümler bularak nefis eserler ortaya çıkarmışlardır. Osmanlı ustaları, aynı çapta küre elde etmek için şöyle pratik bir yol izliyorlardı: giderilmesi için iki pratik yol bulmuşlardır. Haddeden geçirilerek ince milimetrik teller haline getirilen gümüş ya da altın, ince bir çivi üzerine aralık bırakmadan sarılır. Çividen boşaltılan teller ortalarından kesilerek aynı büyüklükte halkalar elde edilir. Bu halkalar eğimli amyan levha üzerine belli aralıklarla dizilir ve hamlaç ile ısıtılır. Isınırken kürecik haline gelen halkaların yuvarlanarak içi su dolu kaba düşmeleri sağlanır. Böylece aynı çapta kürecikler elde edilir. Bu usül, az sayıda güherse hazırlamak için kullanılır. Eğer yüzlerce güherse elde etmek isteniyorsa farklı bir yol takip edilir. Toz haline getirilmiş meşe kömürünün içine aynı büyüklükte kesilmiş gümüş parçaları atılır. İyice karıştırılır. Gümüş-kömür tozu karışımı, demir veya kalın saçtan yapılmış bir kaba aktarılır. Bu kap meşe kömürü yakılan ocağa sürülür. Isınan kömür tozları, gümüş parçalarının küreciklere dönmesini sağlar. Kömür tozları birbirine yapışmalarını önlemiştir. Ocaktan alınan kap bir eleğe boşaltılır. Kömür tozları elenir. Güherseler zaç yağına bırakılarak ağarmaları sağlanır. Güherseler hazırlandıktan sonra, sıra başka bir zor işleme gelmiştir: Küreciklerin zemine tutturulmasına, yani kaynak yapmaya. Bunun için usta, kaynak gümüşünü hazırlar. Kaynak maddesi kolay eriyebilmesi için düşük ayardan yapılır. Bunun için 1000 ayar gümüşe %35-45 sarı (pirinç) katılarak ayarı düşürülür. Elde edilen bu düşük ayarlı gümüş haddeden geçirilerek tel haline getirilir. Şeritler halinde kesilerek, kaynak yapımında kullanılır. Son aşama güherselerin zemine yerleştirilme işlemidir. Zemin üzerinde ucu sivri bir zımba ile nokta çukur açılır. Açılan bu çukura fırça ile bir kap içerisinde sulandırılmış boraks kaynak tozları sürülür. Üzerinde alev dolaştırılır ve kaynak işi tamamlanır. Hem zor hem de zahmetli olan bu küreciklerle pek çok güzel eser yapılmıştır. Bu teknik kemer tokaları, fincan zarfları, at koşumları, kama kınları, tepelikler gibi bir hayli eşyada kullanılmıştır. Eseri meydana getirirken, ustanın hem hammaddeden malzeme elde etmesi, hem de eseri meydana getiren unsurları üretmesi büyük emek ve zaman istiyor. Onlarca minik parçayı tek tek yerleştirmek de ayrı bir dikkat ve sabır işi. Bugünün seri imalat ortamında artık bu teknikle yapılmış eşyalar ne yapılıyor, ne de kullanılıyor. Ancak, eski ustalarımızın göz nuru ve sabrıyla yoğrulmuş bu estetik abidesi eserleri korumamız ve yeni nesillere anlatmamız gerekiyor. Kendi medeniyetimizin ruhu, biraz da böyle eserlerde gizli değil mi? Ner ne kadar onları yapan ellerse çoktan toprak olsa bile.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy