Aramak

Hal Dili

Sabrın Meyvesi

Sûfîlerin büyüklerinden Ebû Tâlib el-Mekkî kuddise sırruhû şöyle der:

“Allah Teâlâ’ya itaat ve ibadete devam etmeye sabretmenin sevabı yetmişe katlanır. Günah işlememek için sabretmenin sevabı ise yedi yüz katına kadar katlanır. Günahı terk edip bundan sabır gösteren, sanki Allah yolunca cihad etmiş gibidir. Çünkü sabır, Allah’tan gelen bir imtihandır ve nefs için zorunludur. Sabrın kişiye kazandırdığı en küçük şey, dünyadan kalbini çekmek ve Allah yolunda nefsle mücahede etmektir. Bu vesileyle kulun sevabı yedi yüz katına kadar çıkmakta ve bundan dolayı Allah Teâlâ’nın muhabbeti sabit olmaktadır.”

Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

Akıllı Kişinin Dört Saati

Yemenli büyük âlim ve velilerden Abdullah b. Alevî el-Haddâd kuddise sırruhû şöyle nakleder:

Hz. İbrahim aleyhisselama gönderialeyhen sahifelerde şunlar yazılıdır:

“Akıllı kimse diline sahip olmalı, zamanının kıymetini bilmeli, kendi işine yönelmelidir. Yine akıllı kimden senin dört saati olmalı. Bir saatinde Rabbi’ne münâcât halinde olmalı, bir saatinde nefsini hesaba çekmeli, bir saatinde kendisine nefsinin ayıplarını gösteren arkadaşlarıyla beraber olmalı, bir saatinde ise nefsinin mübah istekleri ile meşgul olmalıdır.”

Abdullah b. Alevî el-Haddâd, Risâletü’l-Muâvene

Büyük Müjde

Tâbiûn devri muhaddislerinden Ebû İdris el-Havlânî rahmetullahi aleyh, meşhur sahabi Muaz b. Cebel radıyallahu anhuya,

Ben seni Allah için seviyorum, dediğinde Hz. Muaz ona şöyle demiştir:

Müjde sana, müjde! Ben Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin şöyle buyurduğunu işittim:

“Kıyamet günü bazı insanlar için Arş’ın etrafında kürsüler (tahtlar) kurulur. Onların yüzleri ayın on dördü gibi parlar. O günde insanlar endişe içindedirler, onlar ise hiçbir şeyden çekinmezler. İnsanlar korku içindedirler, onlar ise korkmazlar. Onlar, Yüce Allah’ın hiçbir korkuya ve hüzne düşmeyen dostlarıdır.”

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e, – Onlar kimlerdir, diye sorulduğunda şu cevabı verdi:

Onlar Allah için birbirini sevenlerdir.

İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn

Güzel İş Güzel Hediye

Resûlullah sallallahu aleyhi veselleme, Allah için bir kardeşini ziyaret eden kimsenin durumu hakkında şöyle buyurmuştur:

“Kim Allah rızası için sevdiği bir din kardeşini, ona olan şevkinden ve buluşma isteğinden dolayı ziyaret ederse arkasından bir melek şöyle seslenir: Çok güzel bir iş yaptın, cennet de senin için güzel bir hediye oldu.”

Ebû Ya‘lâ, el-Müsned, nr. 4140

Söyleyene Değil Söylenene Bak

Büyük velîlerden Ahmed er-Rıfâî kuddise sırruhû hikmet hakkında şunları söylemiştir:

“Ey insanlara kıyafetlerine göre değer biçen kişi! Hikmetli ve doğru sözü nerede bulursan al, kaynağına bakma. Kimin söylediğini aramaktan vazgeç. Esas olan hikmetin kendisidir, kaynağı ve nereden geldiği değil. Her şeyi sınırında bırak, haddi aşma. Düşüncelerini temizle. Ki böylece kendi zihin bulanıklığından kurtulup hikmetleri görebilesin.”

Ahmed er-Rıfâî, el-Hikem

“Amellerin en faziletlisi kulun Allah’ın farz kıldıklarını yerine getirmesi, haram kıldıklarından sakınması ve O’nun katındaki yöneldiği şeylere niyetinde sâdık olmasıdır.”

Hz. Ömer radıyallahu anhu

Asıl Güzellik

Büyük velîlerden Nessâc rahmetullahi aleyh bir gün;

Dünyaya gelenlerin çoğu, herkesin sahip olmak istediği esas güzellikleri tadamadan dünyadan göçer gider, buyurdu.

Bahsettiği bu güzelliklerin ne olduğu sorulunca şöyle cevapladı:

Allah’ı tanımanın neşesi, O’nu görüyor gibi yaşamanın tadı, O’na yakınlığın hazzı, muhabbetin sıcaklığıdır.

Ahmed er-Rıfâî, Hâletü Ehli’l-Hakikati Maallah

Nefse Uymanın Bedeli

Rifâiyye tarikatının pîri büyük velî Ahmed er-Rifâî kuddise sırruhû şöyle der:

“Nefsine uyan kişi, hayvanî isteklerine, hevâ ve hevesine esir olmuş demektir. Allah böyle birinin kalbine faydalı şeylerin doğmasını artık engellemiştir. Böyleleri Allah’ın kelâmını dillerinden düşürmeseler bile ondan hiçbir haz alamazlar. Çünkü Allah Teâlâ, ‘Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden yüz çevirteceğim’ (A‘râf 146) buyurmuştur.”

Ahmed er-Rıfâî, el-Mecâlisü’s-Seniyye

Övünen Sevilmez

İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh övünmekle ilgili şunları söyler:

Sâlihlerden birine; “Sevilmeyen doğru nedir?” diye sorulunca, “Kişinin kendini övmesidir.” demiştir.

Kendini övmeyi alışkanlık haline getirme. Böyle yaparsan insanlar arasında kıymetin azalır. Allah Teâlâ katında da sevilmez olursun. Kendini övmenin başkalarının yanında değerini artırmayacağını bilmek istersen, tanıdıkların arasında mallarıyla makamlarıyla övünenlere bak. Onların bu hallerini hiç sevmediğini, sana ne kadar ters geldiğini görecek ve yanlarından ayrıldığında bu durumu bak nasıl kötüleyeceksin.

Şunu unutma. Sen kendini övdüğün zaman aynı şekilde arkadaşların da içlerinden seni kötüleyecek, yanlarından ayrıldığında da seni çekiştirecekler.

İmam Gazâlî, Bidâyetü’l-Hidâye

Hayırlı Arkadaş Kimdir?

Velîlerden Alkame el-Utâridî rahmetullahi aleyh, vefatı yaklaşınca oğluna verdiği öğütlerde hayırlı arkadaşı şöyle anlatmıştır:

“Oğlum! Eğer insanlarla beraber olmak zorunda kalırsan şu kimselerle beraber ol: Sen ona hizmet ettiğin zaman şeref ve itibarını korur. Kendisiyle yakınlık kurduğunda seni güzel halleriyle süsler. Başına bir sıkıntı geldiğinde sana iyilikte bulunur. Senin elinden ona bir iyilik dokunduğu zaman onu yayar. Senden bir kötülük gördüğü zaman ise onu örter. Ondan bir şey istersen verir. Sükût edip bir şey istemezsen o ihsanına yine senden başlar. Bir şey söylediğinde sözünü tasdik eder. Ona bir iş havale etsen derhal yerinde getirir.”

İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy