Hal Dili
İsyan ve İstek
Şâzeliyye tarikatı mürşidlerinden İbn Atâullah el-İskenderî kuddise sırruhû şöyle der:
Bil ki rızık kapısı Rezzâk olan Allah’a itaatle açılır. Âlemlerin Rabbi’ne isyan eden kimse rızkını O’ndan nasıl bekler? Emirlerine karşı gelen kimseye O’nun ihsanı nasıl devam etsin? Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Allah’ın katında olan şeylere O’nun gazabını çekerek ulaşılmaz.” (bk. Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, 8/166)
Allah Teâlâ bu durumu şöyle beyan etmiştir:
“Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona hiç beklemediği yerden rızık verir.” (Talâk 2-3)
Bundan dolayı Şeyh Ebü’l-Abel-Mürsî kuddise sırruhû;
“Yâ Rabbi bize şunu şunu ver” dedikten sonra şöyle demiştir:
“Dünyada hakikate perde olmayan; âhirette de hesabı, suali ve azabı olmayan rızık ihsan eyle. Bizi nefsanî isteklerden, şehvetlerden ve aç gözlülükten uzak tevhid ve şeriat üzerinde tut.”
İbn Atâullah el-İskenderî, Tâcü’l-Arûs
Sevdiği ile Beraber Olmanın Anlamı
Tâbiûn devrinin büyüklerinden Hasan-ı Basrî rahmetullahi aleyh, “Kişi sevdiğiyle beraberdir.”(Buhârî, Edeb, 96) hadisiyle ilgili şunları söyler:
Sakın ‘Kişi sevdiği ile beraberdir’ sözü seni yanıltmasın. Çünkü sâlihlerin arasına ancak güzel amellerle katılabilirsin. Yahudi ve Hıristiyanlar da peygamberlerini sevdiklerini söylerler. Fakat (halleri ve amelleri kötü olduğu için âhirette) onlarla birlikte değillerdir.”
Bu söz, sevilen kimseye amellerinin bazılarında veya hepsinde uymadan yalın sevginin tek başına yarar sağlamayacağına bir işarettir.
Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn
Günahkâra Karşı Tavır
İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh, “İhyâu Ulumi’d-Dîn” adlı eserinde şöyle anlatır:
Rivayet edildiğine göre Asr-ı Saadet’te içkiye müptela olan biri birkaç kez içki cezasına çarptırılmıştı. Adam yine aynı kabahati işleyince tekrar ceza verildi. Bu sırada birisi;
– Allah ona lanet etsin, ne çok içki içiyor, diye beddua edince Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem;
– “Böyle söyleyerek kardeşine karşı şeytana yardımcı olma” buyurarak onu uyardı. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/438)
Bu hadis-i şerif, kusurlu kişilere karşı yumuşak muamelenin, onlara sert davranmaktan ve ağır sözler söylemekten daha öncelikli olduğunu gösteriyor.
Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn
Ölü Kalpler
Büyük sûfîlerden Abdurrahman el-Lübâscâî kuddise sırruhû şöyle der:
“Kul kalbini dünya sevgisiyle bozduğu zaman Allah Teâlâ da dünya musibetlerini ona büyük gösterir, sabrı zorlaştırır. Âhiret musibetlerini ise basit, hafif gösterir. Böylece kıyamet gününün bela ve musibetlerinden korkmaz. İşte bu hal ölü kalplerin özelliğidir. Çünkü kalp dünya sevgisi sebebiyle ölürse kişi kendini âhiret korkularından emin görür. Kalp diri olduğunda ise sanki âhiretteki korkunç halleri gözüyle görüyormuş gibi korkar.”
Abdurrahman el-Lücâî, Şemsü’l-Kulûb
Dünya ve Âhiret Hayırları
İmam Şâfiî rahmetulahi aleyh şöyle demiştir:
“Dünya ve âhiret hayırlarının tamamı şu beş şeyde toplanmıştır:
- Gönül zenginliği.
- Mahlûkata eziyet etmemek.
- Helal kazanç.
- Takvayı kuşanmak.
- Her durumda Allah Teâlâ’ya güvenmek.
İmam Nevevî, Bostânü’l-Ârifîn
“Kişinin mümin kardeşinin yüzüne merhamet ve muhabbetle bakması ibadettir.”
Fudayl b. İyaz rahmetullahi aleyh
Gelmeyene Git, Vermeyene Ver
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem bir defasında Ebû Hüreyre radıyallahu anhuya,
– “Ey Ebû Hüreyre, güzel ahlâka sarıl”, buyurdu. Ebû Hüreyre radıyallahu anhu,
– Ey Allah’ın Resûlü güzel ahlâk nedir, diye sorunca buyurdu ki:
– “Senden alakayı kesene sen gidersin, sana zulmedeni affedersin, sana vermeyene sen verirsin (işte güzel ahlâk budur)”, buyurdu.
Beyhakî, Şuabü’l-İmân, nr. 7725.
Kim Görsün, Kim Bilsin?
Sûfîlerin büyüklerinden İmam Kuşeyrî kuddise sırruhû şöyle demiştir:
“İhlâs, kulun işlerinde ve ibadetlerde niyetinin sadece Allah Teâlâ olmasıdır. Yani ibadetiyle sadece Allah Teâlâ’ya yaklaşmayı istemelidir. İnsanlara gösteriş yapmak, övgü almak, birinin sevgisini çekmek yahut Allah Teâlâ’ya yaklaşmanın dışında herhangi bir şeye ulaşmak gibi bir hedefi olmamalıdır. Şöyle demek de doğrudur: İhlâs, yaptığı şeyi Rabbi dışında birinin bilmesi düşüncesinden arınmaktır.”
Kuşeyrî, er-Risâle
Dostluk ve Ayrılık
Hüccetü’l-İslâm İmam Gazâlî rahmetullahi aleyh, dostluk ve kardeşlik hakkında şunları söyler:
“Bil ki, dostluk ve kaynaşma (ülfet) güzel huyun meyvesidir. Ayrılık ise kötü huyun neticesidir. Güzel huy ve ahlâk birbirini sevmeyi, kaynaşmayı ve uyumu gerektirir. Kötü huy ise nefreti, hasedi ve birbirine sırt çevirmeyi getirir.
Ağaç güzel olursa meyve de güzel olur. Güzel ahlâkın dindeki fazileti açıktır. Allah Teâlâ’nın Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemi övdüğü bir haslettir. Allah Teâlâ, “(Resûlüm!) Şüphesiz sen çok büyük bir ahlâk üzeresin” buyurmuştur. (Kalem 4) Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem de “İnsanların cennete girmesini en fazla sağlayan şey, Allah korkusu ve güzel ahlâktır” buyurmuştur. (Tirmizî, Birr, 62)”
Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn
Kalbine Sor
Ashab-ı Suffe’den Vâbisa b. Ma‘bed radıyallahu anhu naklediyor:
Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin huzuruna varmıştım. Bana;
– “İyiliğin ne olduğunu sormak için mi geldin”, buyurdu.
– Evet, dedim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
– “Kalbine sor. İyilik, içinin huzur bulduğu ve kalbin rahatladığı şeydir. Günah ise seni rahatsız eden ve insanlar sana fetva verseler bile kalbinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir.”
Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/228