Aramak

İnsan ve Diğerleri

5. Hikmet: Allah Teâlâ’nın kefil olduğu şeyle uğraşıp senden istediği şeyde, amel ve ibadetlerinde kusur etmen, basiretinin kapalı olduğuna delildir.

Bilinmesi lazım gelen mühim şeylerden biri, Allah’ın hayvan, bitki veya cansız varlık fark etmeksizin her birini birer vazife ile sorumlu tuttuğudur. Bu varlıklar da kendilerini vazifelerine adamışlar, onunla meşguller. En küçük atom parçacıklarını veya ancak mikroskopla görülebilen molekülleri bir düşün. Ardından sırayla büyüğüne, sonra daha da büyüğüne, gezegenlerin ve yıldızların en büyüğüne varıncaya kadar böylece düşünmeye devam et. Envâi çeşit hayvandan oluşan yırtıcı hayvanlar âlemine, kuşların dünyasına, deniz canlılarına şöyle bir göz gezdir. Her birini Allah’ın onlara yüklediği vazifeyi yerine getirir halde bulacaksın. Vazifelerini yapmada ne aylaklık yapar ne de isyan ederler.

Bu hâl, Allah Azze ve Celle’nin şu beyanındaki manaya işaret eder: “Hepsi duasını ve tesbihini bilmektedir.”(Nûr 41) Yine bu hâl, Allah Azze ve Celle’nin, Hz. Musa aleyhisselâmın dilinden Firavun’a hitabındaki şu manaya işarettir: “Bizim Rabbimiz her şeye özüyle ve biçimiyle varlık veren, sonra da işin yolunu yordamını gösterendir.” (Tâhâ 50) Yani Allah Tealâ her varlığa, o varlıktaki eksikliği tamamlan bir biçim veren ve sonra da onu sorumlu tuttuğu vazifeye sevk edendir.

İnsan ise bu varlıklardan değildir. Başka bir türdür ve yaratılma sebebi olan vazifeye yönlendirilmiştir. İnsanın dışındaki diğer varlıklar ise vazifelerini mecburiyetten veya tabiî dürtüleriyle yaparlar. İnsana gelince; Allah hürriyet ve irade sahibi bir varlık yaratmayı murad etmiştir. Sonra da onu herhangi bir zorlayıcı içgüdü veya dürtü olmaksızın özgür iradesi çerçevesinde yaratılış vazifesi gereğince çalışmaya davet etmiştir. Bu insan için bir üstünlüktür. Karada, havada veya suda içgüdü zorlamasıyla vazifeye koşulan hayvanlardan onu ayrı tutmaktır.

Bu sebeple insanoğlu, aralarında vazifeden kaçıp avarelik yapabilenlerin çokça bulunduğu tek varlıktır. Âdemoğlu, boynuna borç olan vazifeleri ifa hususunda da isyan eder. Halbuki diğer varlıklar, yaratılma sebepleri olan işlere ve vazifelere kendilerini adama hususunda devamlıdırlar. İnsan, vazifesini hürriyeti çerçevesinde ve kendisi ancak isteyerek yerine getirir. Bu şartlar altında vazifesinden yüz de çevirebilir, yapmaya imkân da bulabilir. Karada, denizde ve havada yaşayan hayvanlar ise içgüdülerinin, dürtülerinin itmesiyle bu vazifeyi yerine getirmektedir ve vazifeden yüz çevirmeleri de imkânsızdır.

Allah Azze ve Celle’nin bu hâli doğrulayan şu ayetine bakalım: “Görmez misin göklerde ve yeryüzünde bulunanlar; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu hep O’na secde etmektedir!” (Hac18)

Açıktır ki, secde ile kastedilen, Allah’ın varlıkları sorumlu tuttuğu vazifelere onların boyun eğmesidir. Allah Azze ve Celle nasıl da bütün varlıkları türlerine göre ayrı ayrı zikrederek onlara yüklediği vazife karşısında boyun eğişlerini genelleştirdi de, konu insana gelince bu türün itaatkâr ve asiler olmak üzere ikiye ayrıldığını izah etti! Çünkü insanların bir kısmının boynu, Allah’ın hükmüne ve emrine karşı kıldan ince. Diğer bir kısmı ise ilâhî hükme asi, Allah’ın onu sorumlu kıldığı vazifeyi ifa hususunda aylaklık etmede. Bu sebeple, Allah Azze ve Celle’ye secdeden geri durmayan varlıklara insanların hepsi değil, bir kısmı dâhil edildi. Bu manayı vurgulamak için de ayetin devamında Cenâb-ı Hak şöyle buyurdu: “Niceleri de azabı hak etmiştir.” (Hac18)

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy