Aramak

Kalplerin Yumuşama Zamanı: Üç Aylar

İçerisinde Recep ve Şaban ayından başka Regaib Gecesi, Mirac Gecesi, Berat Gecesi, Ramazan Ayı ve Kadir Gecesi bulunan bu mübarek iklim, göklerden mücevherlerin üzerimize yağdığı son derece feyizli ve bereketli günlerdir.

Bir zamanlar mıknatıs gibi bizleri içine çeken aşk ve heyecan dolu manevi atmosferi bir hatırlayıverelim. Coşkulu kalpler, buğulu gözler, muhabbetle yanan lâtifeler, heyecanla titreyen gönüller... Kelebeklerin ışık etrafında dönüşünü andıran ruhaniyet ve marifetle dolu bir iklimde, hizmet ve ibadet için sağa sola koşuşan o nurani simalar hayalimizde hep tazedir.

Hayalen maziyi dolaştıktan sonra, bugün eğer kendimizde bir gevşeme ve pörsüme hissediyorsak, yapılabilecek tek şey kalbi kasvetten temizlemektir. Bunun en kolay yolu da Allah’ın zikriyle kalpleri yumuşatmaktır.

 Bereket Günleri

Üçaylar zikir cümlesinden olan nafile ibadetlere alışmak ve hayatımızın bir parçası haline getirmek için en uygun zaman dilimleridir. İçerisinde Recep ve Şaban ayından başka Regaib Gecesi, Mirac Gecesi, Berat Gecesi, Ramazan Ayı ve Kadir Gecesi bulunan bu mübarek iklim, göklerden mücevherlerin üzerimize yağdığı son derece feyizli ve bereketli günlerdir.

Allahu Tealâ bu günlerde lütuf ve ihsanını onlarca, yüzlerce, binlerce onbinlerce misli fazla yağdırır. Mesela sadece Kadir gecesinde Kur’an-ı Kerim’i okuyan kimseye, her bir harfi için otuzbin sevap verilir.

Dolayısıyla bu mevsimlerde yapılan ibadetler, günahların temizlenmesinde ve Allah katındaki derecelerin yükselmesinde çok tesirlidir. Ayrıca nafile ibadetler şehvetleri kırar ve kalbi masivadan temizlemeye yardımcı olur. Fakat doğrudan kalbi çalıştırmaz. Zira Allah Tealâ ile sürekli irtibatı sağlayan ve kalbi çalıştıran yegâne şey, bildiğimiz manadaki zikrullahtır. Bu sebeple hadis-i şeriflerde zikrullahın oruç ve sadakadan üstün olduğu beyan edilmiştir.

 'Yok mu İsteyen, Vereyim'

Recep ayı Allahu Tealâ’nın “haram ay” olarak vasıflandırdığı, yani kendisine hürmet gösterilmesini emrettiği aylardan biridir. Diğerleri ise Zilkâde, Zilhıcce ve Muharrem aylarıdır. Cahiliye döneminde müşrikler bile bu aylara hürmet eder, baskın, çapulculuk ve savaş yapmazlardı. Recep ayında zaman zaman oruç tutarak bu aya hürmet eden Allah Rasulü A.S., Şaban ayının büyük bir kısmını oruçlu geçirirdi. Bu ayın 15. gecesi olan “Berat Gecesi” için ise şöyle buyurmuştu:

“Allah Tealâ, Şaban’ın 15. gecesi, -rahmetiyle- dünya semasında tecelli eder ve Kelb Kabilesi koyunlarının kılları sayısından daha fazla kişiyi bağışlar.”

“Şaban ayının ortasında (berat gecesinde) gece ibadet ediniz, gündüz de oruç tutunuz. Allah, o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘yok mu benden af isteyen, onu affedeyim. Yok mu benden rızık isteyen, ona rızık vereyim. Yok mu bir musibete uğrayan, ona afiyet vereyim.’ der” (Tirmizî, İbn-i Mace)

 Rahmet Deryasında Arınmaya Hazırlık

Ramazan-ı Şerif, müminin iç aleminin dirildiği, nefs ve şeytanın prangaya vurulduğu, cennet kapılarının ardına kadar açıldığı bir hasat mevsimidir. Farz oruç ve namazların yanı sıra teravih, tesbih ve diğer namazlarla, zekât, sadaka ve iftar yemeği yedirmekle, Kur’an, zikir ve tesbihatla meleklerin zirvesinde dolaşılan bir ay... Kadir Gecesi ise, hayatın kârını elde edip meleklerin katında zirveleşme noktası. Ardından vuslat ve bayram...

Görüldüğü gibi, Recep ayında hafif bir tempoyla başlayan nafile ibadetler, Şaban ayında artarak Ramazan-ı Şerif’te yoğunlaşmaktadır. Böylece Nafile ibadetlerle üçaylardan bir nevi melekiyyet elde ederek çıkmak, bu ayların en büyük hususiyetlerindendir.

Hz. Peygamber A.S. Şaban ayında ve pazartesi, perşembe günleri amellerin Allah’a arz edildiğini, onun için bu günlerde oruçlu iken amellerinin Allah’a arz edilmesinden hoşlandığını buyurmaktadır. (Neylü’l-Evtar)

Bu yüzden nafile oruç tutma alışkanlığı olmayanlar, önce müstehap olan pazartesi ve perşembe oruçlarını tutmakla iyi bir kazanç sağlayabilirler. Gene müstehap olan kamerî ayların onüç, ondört ve onbeşinci günleri ile Ramazan’dan sonra altı gün Şevval orucunu tutmak da böyledir. Bunlardan başka Allah’a vuslat yolunda namaz, müminin miracı, önünde ışığı ve altında burağıdır. Mümin, duha (kuşluk) namazıyla güneş gibi yükselir, Evvabin ile Allah’a yaklaşır ve teheccüd ile kabir ve berzah karanlıklarına ışıklar gönderir.

 Yeni Başlangıçlara Doğru

Netice itibariyle, gerek Allah Dostlarının ve gerekse içerisinde bulunduğumuz bu mübarek günlerin kırbaçla dokunur gibi ruhumuza ihtar ettiği ortak bir hakikat vardır. Hal lisanıyla söylenen bu hakikat şudur:

“İman edenlerin, Allah’ı zikir ve indirdiği hakikat sebebiyle kalplerinin saygıyla yumuşama zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onların bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” (Hadid/16)

Ömrünü eşkiyalıkla geçiren Fudayl b. İyaz K.S., bir gün yüksekçe bir duvarın üzerine çıkmış, bir kadını seyrediyordu. O sırada biraz ileride bir zat da yukarıdaki ayeti okuyordu. Fudayl, kırbaç gibi ruhunda şaklayan “Kalplerin saygıyla yumuşama zamanı gelmedi mi?” ayetini duyar duymaz kendini yere atmış ve “o an geldi ya Rabbi” diyerek tevbe etmişti. İşte o an, Fudayl’ın Hakk’a vuslat yolunda yeni bir dönüm noktasıydı.

Ayet-i Kerime bizi de tevbeye davet ederek içinde bulunduğumuz şu günlerde geniş mefhumuyla şöyle ihtarda bulunuyor:

“Mübarek üçaylara girdiniz, Regaib gecesini geride bıraktınız. Bu elinizdeki son fırsat olabilir. Hâlâ Allah’ı zikrederek ve Kur’an okuyarak kalplerinizin yumuşama zamanı gelmedi mi?”

Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy