Aramak

Kutsal Zamanlar Ve Mekânlar

Zamanların ve mekânların hepsi bir değildir. Allah Tealâ zamanlar içinde bazılarını diğerlerinden daha mukaddes kıldığı gibi, mekanlar içinde de bazılarını diğerlerinden daha kudsî kılmıştır.
Bir günün her anı aynı değerde olamaz. Bazı anlar vardır ki diğerlerinden daha üstündür. Seher vakti ile öğle vakti, Allah katında olsun, kişinin duygu dünyasında olsun aynı değildir. Gece yarılarında, herkesin derin uykulara daldığı saatlerde bazı kalplerin uyanık ve açık olmasının Allah katındaki değeri de elbette ki uyuyan kalplerden farklı olacaktır. Ayrıca, “O takva sahipleri seher vakitlerinde istiğfar ederler.” (Zariyat/18) ayet-i kerimesi ve Allah Tealâ’nın fecr ve duha vakitlerine yemin etmiş olması, bu vakitlerin özel bir öneme ve değere sahip olduğunun delili sayılmaz mı? Hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki, bir haftanın her günü aynı değildir. Cuma gününün diğerlerine olan fazileti hakkında birçok rivayetler bulunuyor. Şu hadis, bu rivayetlerden sadece bir tanesidir: “Cuma günü, ibadet ve zikir ile müminlerin kalbi mesrur olacak bir bayram günüdür.” (Camiu’s-Sağir) Bir yılın bütün ayları da bir değildir. Bazı aylar diğerlerinden daha mukaddestir. Onlara hürmet vaciptir. Çünkü bunu bizzat Allah Tealâ ifade etmektedir. “Şüphesiz ki Allah katında ayların sayısı oniki olup, bunlardan dördü hürmet edilmesi gereken aylardır...” (Tevbe/36) Bu ayeti kerimede Allah Tealâ, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarında savaşı yasaklayarak, bu ayları diğerlerinden farklı ve hürmete şayan kılıyor. Bazı geceler de vardır ki diğerlerinden çok daha üstündür. “Şüphesiz ki Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadir/3) ayeti göz önüne alındığında bu mübarek gecenin diğer gecelerden ve hatta içinde Kadir Gecesi bulunmayan seksen küsur yıldan daha üstün ve daha kıymetli olduğu ayet ile tescil edilmiş oluyor. Veda Hutbesinde Rasulullah Efendimiz’in yapmış olduğu şu hitabe de, zamanların hepsinin bir olmadığına işaret sayılmalıdır: “Ey insanlar! İçinde bulunduğunuz şu ay (Zilhicce ayı) nasıl mukaddes bir ay ise ve içinde bulunduğunuz şu gün (cuma günü) nasıl mukaddes bir gün ise...” Allah Tealâ katında mekânların da hepsi bir değildir. Bazı mekanlar vardır ki mukaddestir. “Ya Musa! Ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes Tuva Vadisi’nde bulunmaktasın.” ayeti kerimesi, o vadinin kutsal ve üstün olduğunu işaret ediyor. “Ancak şu üç mescid için yolculuk yapmaya değer. Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve benim şu mescidim.” hadisi de her mescidin bir olmadığına bir delildir. Bazı zamanların ve bazı mekânların diğerlerine göre bu şekilde kutsanmış ve üstün kılınmış olmasının sebebi hikmeti, ömrünün kısalığı malum olan Ümmet-i Muhammed’in, az bir zamanda ve özel mekanlarda yaptığı ibadetlerle yıllarca çalışılarak kazanılabilecek büyük ecirleri elde etmesini kolaylaştırmaktır. Bu da Allah Tealâ’nın bu ümmete özel bir lütfudur. Yılın belli günlerine mahsus olan bir hac ibadetinin kişinin bütün günahlarını sildiği şeklindeki rivayet, bunun örneklerinden biridir. “Mescid-i Aksa’da kılınan iki rekat namazın diğer yerlerde kılınan yüz rekattan, Mescid-i Nebi’de kılınan iki rekat namazın diğer yerlerde kılınan bin rekattan ve Mescid-i Haram’da kılınan iki rekat namazın ise diğer yerlerde kılınan yüz bin rekattan daha hayırlı olduğu” şeklindeki hadis-i şerif de bu mekânların özellikle değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. O halde Allah Tealâ’nın biz ümmet-i Muhammed’e lutfettiği bu kutsal zamanları ve mekânları özellikle gözetmeli, beklemeli ve değerlendirmeye çalışmalıyız. Şu anda içinde bulunduğumuz üç aylar bunlardandır. Bilhassa ramazan ayının; ramazan’ın da son on gününün, onlar içinde de özellikle Kadir Gecesi’nin bizi beklediğini unutmamamız gerekir. Onları idrak etmek ve değerlendirmek ne kadar büyük bir nimet ise, kaçırmak da aynı derecede büyük bir gaflet değil midir?
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy