Aramak

Minyatür Sanatı

Minyatür, Orta Asya Türklerinden günümüze kadar gelen tasvir sanatımızdır. Eskiden minyatüre nakış, yapımcısına da nakkaş denirdi... Minyatür kelimesi, kırmızı ile boyamak anlamında Latince “miniare” kelimesinden gelir. Eski kitaplarda görülen şekiller ve figürler kırmızı sülyenle yapıldığı niçin bu tür yapımlara “ministüre”, yani minyatür adı verilmiştir. Minyatürde öncülüğü Uygur Türklerinin yaptığını görüyoruz. 8. ve 9. yüzyıllarda Doğu Türkistan’daki Kara Hoço harabelerindeki duvar tasvirleri bunların kanıtıdır. Asya ülkelerinde minyatürün tanınması ve gelişmesi Uygurların yayılmaları ile başlamıştır. Türkler nerede hüküm sürdü ise sanat ve uygarlıklarını oraya götürmüşlerdir. Selçuklular dönemine kadar bir çok minyatür sanatçısını tanımaktayız. Selçuklular zamanında Bağdat’ta bir minyatür okulunun açılmış olduğunu tarihi kaynaklardan öğreniyoruz. Osmanlılar döneminde bilinen en eski minyatür Fatih Sultan Mehmed zamanına rastlar. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran zaferinden dönüşünde beraberinde getirdiği Herat’lı nakkaşlar, Osmanlı minyatür sanatının zirveye çıkmasına neden olurlar. 18. yüzyıldan sonra ise yağlıboya tabloların itibar kazanmasıyla minyatür sanatı önemini yitirir. Bir kitap sanatı olan minyatürün alt maddesi kağıttır. Aharlanmış ve mührelenmiş kağıt üzerine çalışıldığı gibi, zamklı üstübeç veya altın varak üzerine de çalışmalar yapılır. Minyatür sanatçısı desenini suya batırılmış fırça ile çizer, çizilen yerler mat olarak deseni ortaya çıkarır. Böylece boyanacak yerler tespit edilir. Bir belge niteliği taşıdığı için, minyatürü inceleyerek dönem hakkında bilgi edinmemiz mümkündür. Minyatür resim sanatı gibi cismani değil, duygusaldır. Bunun için minyatürlerde gölge yapılmaz. Minyatür gözden beyne, beyinden duyguya akar. İlahi kudretin yönettiği bir elle meydana gelir. Minyatürde perspektif yoktur. Sanatkârı bunu bilmediği için değil, ihtiyaç duymadığı için uygulamaz. Figürler birbirini kapatmaz. Geride kalan figürler sıralama tekniği uygulanarak üst tarafa doğru yerleştirilir. Renk ve boy nisbeti gösterilmez. Minyatüre uzaktan değil yakından bakıldığı için nakkaş bütün detayları göstermek zorundadır. Kullanılan boyalar toprak boyalardır. Destesengle ezilmiş boyalar, arap zamkı veya boyanın cinsine göre yumurta sarısı, saf pekmez, üzüm suyu ile karıştırılır ve kullanılacak renkler sol işaret parmağına büyük noktalar halinde sıralanır. Eskilerin kedi kılı kullandığı fırçalar, günümüzde ince samur fırçalara dönüşmüştür. Nakkaş, parmak üzerinden aldığı boyayı, fırça çeperlerinde çapak olmasın diye baş parmağın kırışıkları arasında çevirerek ince ve hassas çalışmayı sağlar. Minyatürün başlıca özelliklerinin başında altın ve gümüş kullanılması gelir. Özelliklerine göre minyatürlerimiz başlıca ikiye ayrılır. Ciddi konuların işlendiği Osmanlı-Türk minyatürleri ve ciddi olmayan konuların, yani hayali yaratıklar, efsanevi ve şiirsel konuların işlendiği İran tarzı Türk minyatürleri. Türk minyatüründeki konular portreler, tarihi olaylar, saray yaşantısı, atlı oyun ve av sahneleri, savaş sahneleri olarak sayılabilir.
Your experience on this site will be improved by allowing cookies Cookie Policy