Cenab-ı Mevlâ, Müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ilk nazil olan ayet-i kerimesinde “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (Alâk 1) buyurarak vahyi, vahyin hakikatlerini ve okunan her bir şeyi gayesiz, başıboş olarak değil, Rabbimizin adıyla ve O’ndan yardım dileyerek okumamızı emir buyurmaktadır. Çünkü Allah Tealâ’ya götürmeyen, imanımızı kuvvetlendirmeyen, manen kalbimizi beslemeyen okumalar genellikle helâke götürür. O yüzden satırlardaki yazılardan fizik âlemindeki kevnî ayetlere kadar neyi ne kadar ve hangi gözle okuduğunuz son derece önemlidir. Bu sizin iman nokta-i nazarından hangi duruma dönüştüğünüzü belirler. Tıpkı seçtiğiniz dost ve arkadaşlarınız, sohbet meclislerinde bulunduğunuz ahbaplarınız gibi sizi şekillendirir.
İşte bu yüzden okuduğumuz dergi ve kitapların, seçtiğimiz dostların hayatımızda çok büyük tesiri vardır. Çünkü insanoğlu zâhir ve bâtın yönleriyle iç içe geçmiş bir varlıktır. Kalbinin ve lâtifelerinin yer ve göklerdeki varlıklarla irtibatı vardır. Bazen insanın rüyasında gördüğü ya da gönlünden geçirdiği kişiyle karşılaşması veya ondan bir haber alması kalbin işte bu özelliğinden dolayıdır.
Şu halde okuduğumuz ve dış dünyada algıladığımız her şeyin kalbimize bir tesiri vardır. Metni yazan müellifin kalbinden okuyucunun kalbine yansımalar olmakta, duygu ve düşüncede bir nevi aynileşme meydana gelmektedir. Eğer müellifin itikadı temiz, yazdığı yazılar hakikat, bununla birlikte yazıda manevi bir tasarruf da var ise okuyucunun kalbi ve aklı nurlanır. Okuduklarıyla kalbinde bir yumuşama ve Allah Tealâ’nın muhabbeti meydana gelir. Her türlü küfür, dalâlet ve bozuk fikre karşı mukavemet kazanır.
Ayrıca okunan ve seyredilen bütün neşriyatın son derece güvenilir olması şarttır. Aksi halde her önüne konulan neşriyatı okuyan veya elektronik yayınları takip eden kimsenin yolunu vururlar, manen evini yıkarlar. Nitekim bugün imanını kaybedenlerin veya çeşit çeşit bid’atlere sapanların neredeyse tamamı böyle yoldan çıkmışlardır.
Eskiden namaz kılan bir insana itimat edilir ve müslümanlığından şüphe duyulmazdı. Ne yazık ki günümüzde namaz kıldığı halde iman esaslarını inkâr eden yığınla insan var. Bunlar birilerinin tavsiyesiyle bid’at ehli kimselerin yazılarını okudukları, sohbetlerini dinledikleri halde kalplerinden en ufak bir tepki duymayan, sonra yavaş yavaş kalpleri dönüşen ve onlara benzeyen kimselerdir.
O yüzden bu zamanda özellikle din hususunda neyin güvenilir neyin güvenilmez olduğunu sorup araştırmadan okumamalıdır. Bu hususta en güvenilir merci ise, müminlerin ahireti için dünyasını feda eden din büyükleri ve Rabbânî âlimlerdir. Kur’an-ı Kerim bu mevzuda şöyle buyurmaktadır: “Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.” (Enbiya 7)
Elinizdeki dergi, kitap ve diğer yayınlar işte böyle bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmıştır. Bunun kıymetini iyi bilmek gerekir. Çünkü ehlullahın size gönderdiği bir mektup hükmündedir. Tenezzül etmeyip okumamak hiç olur mu?
Bir de bu hizmetleri bir gönülle buluşturmak için gecesini gündüzüne katan kahramanlar var. Bunlar paha biçilmez hakikatlere alıcı bulmak için bıkmadan usanmadan beldeleri dolaşan Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetine ittiba ediyorlar. Cihanın dört bir yanına Allah Tealâ’nın adını ve mesajını taşıyan Ashab-ı Güzîn efendilerimize ve irşad için köy köy dolaşan Sâdât-ı Kiram hazretlerine ittiba ediyor, böylece müminlerin kalplerini güçlendiriyorlar.
Peygamberlerin ve evliyanın menkıbelerini, sözlerini okumak gönlü terbiye eder, kuvvet ve muhabbet verir. Darlık ve imtihan zamanlarında gayret ve sebat etmeye vesile olur. Evliya menkıbeleri, ahlâkın güzelleşmesine, gönlün zenginleşmesine, haramlardan ve bilumum günahlardan sakınmaya, güzel düşünmeye, ibadet ve taate sarılmaya, nihayetinde Allah Tealâ’yı ve Rasulü’nü sevmeye vesiledir. Allah’ın dostunu seven muhakkak Allah Tealâ’yı ve O’nun sevdiklerini sever. Bu kesin bir kanundur. Muhabbet olmazsa insan istikrarlı bir şekilde sâlih amel dahi işleyemez.
Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerine, “Velîlerin menkıbelerini okumanın sâliklere ne faydası var?” diye soruyorlar. O da Hûd suresinin 120. ayet-i kerimesi ile cevap veriyor. Meali şöyledir: “(Ey Rasulüm!) Peygamberlerin haberlerinden, senin kalbini takviye edeceğimiz her kıssayı sana anlatıyoruz.”
Bu ayet-i kerimede peygamber menkıbelerinin Fahr-i Kâinat Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin kalbine kuvvet verdiği beyan buyuruluyor. Şu halde bizlerin bu tür sohbetleri okumaya ve dinlemeye ne kadar ihtiyacımız olduğu apaçık ortadadır. Sâdât-ı Kiram hazretleri bir sohbetlerinde şöyle buyurdular:
“Tasavvufun hedefi kalbin hidayete ermesi ve takvaya ulaşmasıdır. Kalp hidayet bulursa bütün vücut hidayet bulur. Nitekim hadis-i şerifte şöyle buyurulur: ‘İnsan vücudunda bir et parçası vardır, o düzelirse bütün vücut düzelir. O bozulduğunda bütün vücut bozulur. İyi bilin ki o et parçası kalptir.’ (Buhârî, İman 39)
Sohbet kalbin hidayetine vesiledir. Bol bol tasavvuf sohbetleri yapmak; bütün büyükleri, özellikle Sâdât-ı Kiram’ı anlatmak lazım. Sohbetin olduğu yerde onların ruhaniyeti manen hazır olur. Rahmet zuhur eder. Rahmet muhabbete, muhabbet amel işlemeye, amel işlemek de o kişinin Allah Tealâ’ya yakınlık kazanmasına ve nihayetinde kurtuluşuna vesile olur.”
Abdülhâlık-ı Gucdüvânî kuddise sırruhû hazretleri, şeyhi Hâce Yusuf Hemedânî kuddise sırruhû hazretlerine şöyle sordu:
– Eğer Allah Tealâ’nın velîlerini bulamaz veya onlara gidemezsek ne yapmamızı tavsiye edersiniz?
Hâce hazretleri şöyle cevap verdi:
– Allah Tealâ’nın dostlarının hallerini ve hayatlarını anlatan kitaplardan her gün bir miktar, mesela yedi sayfa okuyun. Bunu kalbi gaflet içinde olanlar için farz gibi gerekli görüyorum.
Rabbimizin Tevfik ve inayetiyle…